BATININ IRAK, SURİYE VE TÜRKİYE PLANI NE?-1

Oyun büyük. Tarihte ne ise şimdi de o. Doğru ve gerçek ile eğri ve sahte arasındaki mücadele devam ediyor. Bu mücadele kıyamete kadar sürmeyecek tabi. Doğrunun ve gerçeğin zaferiyle sonuçlanacak, dünya kıyamete huzur içinde erişecektir. Tarih, bilim, gerçekler, ilahi veriler ve analizlere göre tahmin ve öngörümüz bu yöndedir.

Malum, bugün Irak ve Suriye kan gölüne dönmüş durumda. İki ülke de etnik ve mezhep savaşları ile terör işgaline maruz kalmış; kan, gözyaşı, katliamlar, terör saldırıları içinde debelenmektedir. Olan masum halka olmaktadır. Batı bu ülkeleri, etnik ve mezhep kışkırtma ve çatışmalarıyla ve terörle işgal ve istila etmiş, kanını emmekte; sömürmektedir. Her iki ülke de, Irak 1991 1. Körfez savaşı, 2003 işgali ve 2014 DEAŞ işgali sonucunda yaklaşık 2 milyon; Suriye ise 2011 Arap baharı ve muhalif kalkışma sonucunda katil rejimin terörist saldırıları ile 2014 DEAŞ ve PYD terör örgütleri peydahlanmaları ve işgali sonrasında yaklaşık 600 bin insanını kaybetmiş, bugün fiilen üçe ve dörde bölünmüş durumdadır.

Bu arada şu saplamayı da yapmanın yararlı olduğunu düşünmekteyim. Bugün İslam dünyasında yaklaşık 2 milyar insan vardır. Bunun yaklaşık % 90’ ı Sünni, % 10’ ise Şii nüfustur. Batı ve Küresel Soykırımcılar, “medeniyetler çatışması” fikrini gerçekleştirmek, İslam Dünyasını mezhep temelli bölmek, 21. Yüzyılda Şii-Sünni mezhep savaşları çıkarmak, İran üzerinden Şii hilali oluşturmak için İran’da sözüm ona, “İran İslam Devrimini-Humeyni Devrimini” destekledi, hayata geçirdi ve şimdi bu projeyi uyguluyor. Şöyle ki İran’da Batı destekli devrimden sonra “Kudüs Tugayları” adlı provakatif, yayılmacı ve yeraltı faaliyetler için radikal bir milis gücü kuruldu. Bu güç Şii nüfusunun bulunduğu Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Yemen vb. bölge ülkelerinde faaliyetlerde bulundu, fakat adını alan Kudüs’te ne hikmetse hiç bulunmadı. İsrail’e karşı hiç mücadele etmedi. Bu da daha sonra aşağıda açıklayacağımız gerçeklerin ışığında, bir projenin ve oyunun/tuzağın devrede olduğunun göstergesidir. Yani İran’da Batı destekli Şia devrimi, görünürde hiç de öyle olamasa da, mücadele ediyormuş gibi görünse de, Batının İslam Dünyasında mezhep savaşları projesi ve planının bir parçasıdır.

Batı, küresel sömürgeciler, Haçlı-Siyonist ittifakı; Ortadoğu’da Arap Baharı istedikleri yönde gitmeyince, planlar tutmayınca ya da halk iradelerine dayalı yönetimlerin işbaşına gelme ihtimali ortaya çıkınca plan değişikliğine gitti. Tunus’ ta işleri karıştırdı. Mısır’da seçimle gelen iktidarı darbeyle devirerek, kendine hizmet edecek, kendi adamını işbaşına getirdi. Suriye’de ise Arap baharının ve halk hareketinin kendi istediği yönde ilerlememesi, kendi çıkarına hizmet edecek bir yönetimin gelmeme ihtimali karşısında süreci ağırdan aldı, sonuç alıcı müdahaleden kaçındı. Müslümanların birbirlerini öldürmesini, köşesinden zevkle izledi. Kendi piyonlarını ve terör örgütlerini destekledi.

Batı’nın günümüzde Irak ve Suriye’de gerçek planına geçmeden önce, Müslüman Arap Ortadoğu’suna ilişkin yüz yıl, iki yüz yıl öncesinden hatta üç yüz yıl öncesinden itibaren oyun ve tuzaklarına kısaca değinmek isterim. Batı, Müslümanları parçalamak için önce Osmanlıyı bitirme planları yaptı. Bunun için yeni mezhepler kurdu, onları kullandı, mezhep çatışmaları çıkardı. 17. Yüzyılda Sabetayizm, 18. Yüzyılda Vahhabilik mezheplerini kurdu, Şii-Sünni çatışmalarını kışkırttı. Bunlar sadece birkaç örnek. Çoğaltmak mümkün. Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıdı, kışkırtma ve desteklemelerle Osmanlıyı bitirdi. Arap Ortadoğu’sunda kendine bağımlı, şeyhlik ve emirlikler temelinde kukla devletçikler kurdu.

Günümüze geldiğimizde ise Batı, İslam dünyasını parçalı tutmak, kendine tutsak etmek için oyunlarına hep devam etti. Öncelikle 20. yüzyılda yeni kurulan Türkiye’yi güçsüz tutmak için ideolojik ayrımlar temelinde laik-antilaik (dindar), sağ-sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımlarını körükledi, terör örgütlerini (ASALA, PKK, DHKP-C, FETÖ, MLKP, TİKKO…) destekledi, her on yılda bir darbe ve ekonomik krizler çıkardı, İslam dinini sulandırmak, kendine hizmet etmesi amacıyla cemaatler üzerinden, dini kullanarak ve yeni bir din veya ılımlı İslam meydana getirmek için ajanlar vasıtasıyla 1966’da Gülen cemaatini (FETÖ) kurdu. Türkiye’ de kurduğu FETÖ yapılanmasına benzer yapılanmaları da Batı, diğer İslam ülkelerinde de kurdu. Kendine hizmet edecek yeni İslam, ılımlı İslam oluşturmak ve bu yapılar üzerinden o ülkelerde kendi çıkarları yönünde politika belirlenmesini ve kukla yönetimlerin işbaşına gelmesini sağlamaktır, amaç. Örneğin Pakistan’da Tahirül Kadiri (Muhammed Tahirül Kadiri) tarikatı, Irakta Kesnizani (Muhammed Abdülkerim Kesnizani) tarikatı kurulmuş ve desteklenmiştir. Irakta Ordu içinde ve bürokrasideki tarikat üyeleri sayesinde Amerikan ordusu, 2003 Irak işgalinde göze gelir bir çatışma yaşamadan kolayca Irak’ı işgal etmiştir.