2015 seçimlerine 7 ay kala Ankara siyaseti iyice ısındı. Peş peşe yeni partiler kuruluyor / kurulacak… Tüm bunlar neyin habercisi yani arka planda neler var? işte bu yazı bu arka planı deşifre etmenin özetini hedefliyor.

2015 seçimlerine 7 ay kala Ankara siyaseti iyice ısındı. Peş peşe yeni partiler kuruluyor / kurulacak… Tüm bunlar neyin habercisi yani arka planda neler var? işte bu yazı bu arka planı deşifre etmenin özetini hedefliyor. Şimdi sırasıyla bu yeni kurulan veya yeni misyon üstlenen parti ve oluşumları tek tek özetleyelim;

BBP: Merhum Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU'nu ve yönettiği ilkeli siyaseti toplumun her kesiminin hayırla yad ettiği bir fikir ve misyon partisi olarak bilinir. Parti; liderinin şehadetiyle önce Yalçın TOPÇU'nun genel başkanlığıyla sonra da Mustafa DESTİCİ'nin liderliğiyle yoluna devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar özellikle Ak Partiye her kritik konuda destek olmuş bir parti iken herkesi şaşırtan bir tavırla Cumhurbaşkanlığı seçiminde ÇATI ADAY yönünde tavır belirledi. Bu partide bazı kırılmalara neden olurken diğer taraftan BBP'nin bağımsız bir parti olduğu ve genel başkanı Mustafa Destici'nin liderliği tescillenmiş oldu. Bir yönüyle liderden farklı düşünen aykırı / çatlak sesler partide ekarte olmuş oldu. Bu süreçte şu söylenebilir. BBP merhum Yazıcıoğlu sonrası yeni bir duruşla yeni bir parti algısı oluşturmuş durumdadır. Geldiği nokta ve yeni söylemleri itibarıyla; 2015 seçimlerine MHP ile birlikte girerse sürpriz olmayacaktır.

SAADET PARTİSİ: Genel başkanlığını Prof. Dr. Mustafa KAMALAK'ın yaptığı, Milli Görüşün misyon partisi bu aralar içten içe kaynıyor. Özellikle kongrede beklenenden daha zayıf kalan merhum başbakan Necmeddin ERBAKAN'ın oğlu Fatih ERBAKAN ve onu lider gören genç jenerasyon gelenek kültürü gereği bölünmeseler bile içten içe yeni yapılanma ve teşkilatlanma derdindeler. Zor olan eski binayı modernize ve restorasyondur. Bir taraftan da ERBAKAN ailesinden özellikle Fatih ERBAKAN'ın seçime yakın alacağı bir teklifle AK PARTİ bünyesinde siyaset yapacağı iddiaları…

MERKEZ PARTİ: Genel başkanlığını Prof. Dr. Abdurrahim KARSLI'nın yaptığı iki ay kadar önce kuruluş dileçesini veren, Ankara'da eski HAS PARTİ binasını kiralayıp restore ederek çok hızlı çıkış yapan bir görünüm çizdi. Bünyesinde E. Başbakanlık Müsteşarı Yaşar YAZICIOĞLU, E. Bakan Aydın TÜMEN, E. Grup Başkan V. Ugur AKSÖZ, Metin Hacımustafaoğlu gibi siyasetin farklı renklerinde deneyimli kişileri bünyesine toplayan, ekonomik sorunu olmadığı izlenimiyle dikkat çeken bir parti. Hızla teşkilatlanırken en temel sorunu 'siyasetin neresinde konumlandığını, hangi boşluğa hitap ettiğini ifade zorluğu yaşıyor.' Sağda yada solda siyaset yapmış birilerini alırken söylemini kişilere endeksli götürme riski taşıyor. Halbuki bizim ülkemizde başarı; lider, söylem ve ilkeye endeksli siyaset sonuç alır. İl ilçe teşkilatlarını kuran kişilerin en belirgin özelliği hemen her siyasi partide bir süre siyaset denemiş olmalarıdır.

HÜDA-PAR: Şimdi bu yazıyı okuyan pek çok kişi Hüda-Par yeni parti değil ki bu yazıda ne işi var diyebilir? Ama konu farklı KOBABİ olayları sonrası özellikle bölgede mağdur ve mazlumiyeti yanında, Doğu ve Güneydoğu'da alternatif siyaset arayışlarında dikkat çekici bir konumlamayla karşılaştık HÜDA-PAR'da. Türkiye partisi olma hedefi yanında akreditasyon sürecini tamamlayan bir parti olarak dikkat çekmeye başladı. Ancak halen söylemleri de üst kadrosu da büyük ölçüde Batman ve civarına konumlanmış durumdadır. Çözüm sürecinde BDP-HDP çizgisinin şımarık tavırlarından bunalan devlet (!) alternatif bir siyasi oluşumun bölgede varlık göstermesini önemsiyor.

DGP: Kütahya Bağımsız Mv. İdris BAL'ın genel başkanlığını yaptığı Demokratik Gelişim Partisi. Bugünlerde Hakan ŞÜKÜR ve Muhammed ÇETİN'in de katılacağı söylenen ve cemaat desteğini ret etmeyen parti. En önemli sorunu bugün itibarıyla toplumsal algı olarak çok yıpranmış bir süreç yaşayan cemaatle özdeş duruşu… Tekne toplantısında Genel Başkanlık kavgasıyla anılıyor. Dolayısıyla oluşum gelişime çok açık değil.

İDRİS NAİM ŞAHİN ve Muhammed BOZDEMİR'in kuruluşunu bu hafta tamamlayıp müracaatını yapacakları yeni oluşum. İsmi ve logosuyla ilgili basınla paylaşılan bilgi doğru değil. Bunu bizzat İdris Naim ŞAHİN'le konuşarak öğrendim. Kurucuları çok sürpriz isimlerden oluşacak ciddi bir kadro… Dogrudan Cemaat desteği telaffuz edilmese de kurucuların cemaat sempatisi dikkat çekiyor. Milliyetçi duruşu iktidardan öte MHP'yi barajın altına çekebilir. Özellikle Mansur YAVAŞ'la temas içindeki bu harekette lider Mansur YAVAŞ'da olabilir.

MERAL AKŞENER: Cumhurbaşkanlığı seçiminde ismi MHP adayı olarak sık sık telaffuz edilen ama çatı aday tercihiyle hayal kırıklığı O'nun ismini MHP genel başkanlığı yada yeni bir parti kuracağı, yeni bir partide yer alabileceği iddialarında önemli bir yer tutmasına neden oluyor. Doğrusu Milliyetçi oylarda karşılığı olan Akşener bir yeni oluşum kurar ya da yeni bir oluşumda yer alır mı beklemek lazım. Ama Mansur YAVAŞ'ında içinde olacağı bir oluşumda ciddi bir sinerji oluşturacağı kesin.

ANA PARTİ: Emine Ülker TARHAN'ın liderliğinde ulusalcıların kurduğu Anadolu Partisi'nin kadrosunda şu an itibarıyla çok heyecan verici isimler dikkat çekmedi. Ama sürecin daha çok başı… Özellikle CHP tabanında nasıl bir karşılık bulacağını bekleyip göreceğiz.

Peki tüm bu yeni-eski TBMM dışı partilerin %10 barajı karşısında durumları ne; doğrusu seçime 7 ay kadar bir zamanın kaldığı bu günlerde bu parti yada oluşumların herhangi birinin en azından 2015 seçimleri açısından barajı aşabilme ihtimali görülmüyor. Ve madem ki barajı aşamayacak öyleyse değerlendirme konusu yapmamız niye? İşte tam da burada devreye 3 senaryo giriyor:

Muhtemelen seçime bu partilerin özellikle yeni kurulanlarının beraber girme ihtimali. Bu ihtimal doğrusu bize göre son derece kuvvetli. Ve ana hedefi % 10 barajını aşmak olan bir çaba. Eğer % 10 barajı aşılabilirse ortaya iki ihtimal çıkar ya MHP'yi baraj altına çeken bir 3 partili TBMM ya da MHP nin de kıl payı da olsa TBMM de temsil edildiği 4 partili bir TBMM. İşte asıl hedefte bu olsa gerek TBMM de 4 partinin olmasının anlamı; Ak Parti'nin % 40-45 arası oy alması durumunda bile 300 milletvekilini aşamaması ve önümüzdeki dönem için temel siyasi kurgusu olan BAŞKANLIK ve ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ihtimalini silmesi demektir. İşte tam da bu noktada bu yeni oluşumları birleştiren irade belli basın kuruluşlarını da harekete geçirerek halk oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanının bugün sarayını tartışma konusu yaptıkları gibi yarında konumunu tartışmaya açacaklar. Ve Sayın R.T. Erdoğan'a geçmişte olduğu gibi köşk noteri misyonuna dönüş baskısı uygulamak isteyecekler. Ve yine kuvvetle muhtemeldir ki bu konum fıtratına uygun olmayan R.T. Erdoğan'ı anayasayı göstererek zorlayıp yönetim krizine zemin hazırlamak isteyecekler.

(bu noktada BDP-HDP yi saymıyorum zira yine kuvvetle muhtemel bu parti bağımsız olarak zaten TBMM de bugün olduğu gibi olacaktır.)

Bu oluşumlar birleşir ama %10 barajını geçemezse; o zaman da bu yeni oluşum ve partilerin bünyesindeki MHP kökenli kişilerin çokluğu; 2002 seçimlerinin CEM UZAN'ını karşımıza çıkaracaktır. Yani MHP barajın altına çekilecek TBMM'de temsil edilemeyecektir. İşte tam da bu nokta da; Ak Parti; bugünkü alternatiften uzak heyecansız ve kendi iç dinamikleri arızalı CHP karşısında 400 milletvekiline ulaşacak ve çok rahat hem anayasayı değiştirecek hem de yıllardır hedefi olan BAŞKANLIK sistemine geçebilecektir. Doğrusu bu nokta da Ak Partiyi bekleyen en önemli handikap 'muhalefetsiz Türkiye'de birilerinin sokağı muhalefet aracı yapma gayreti' olacaktır.

Bu oluşum ve partiler birleşemez ya da birleşseler de varlık ifade edemezlerse; o durumda TBMM bugünkü fotoğrafla oluşursa işte o zaman da Ak Parti'nin alacağı oy oranına endeksli hedefi 330 vekil çıkarıp Anayasa değişikliğini REFERANDUMA taşıma gayreti olacaktır. Bu noktada seçim sonrası MHP yada BDP ile anayasa değişikliği için yakın diyalog ile ittifak arayışları başlayacaktır.

Bu olası senaryolar ışığında 2015 seçimlerine Ak Parti açısından baktığımızda;

Başbakanlık ve Genel Başkanlık kendisine tevdi edildikten sonra çok büyük bir tempo ile çalışan Prof. Ahmet Davutoğlu ve ekibi muhtemelen Türkiye'nin sosyo kültürel dinamiklerini, kurum ve kuruluş işleyişlerini, iç ve dış gelişmeleri takip ettikleri gibi 2015 Milletvekili Aday tesbitini de aynı hassasiyetle yapacaklardır.

Bu noktada; elbette insanın değişim ve gelişimi içinde yeni siyasi tercihlerde fıtrat gereğidir. İnsanlar zaman içinde farklı siyasi tercihler yapabilirler. Ancak; dün AK PARTİYE SÖVEN hatta bu suçlamaları kitaplaştıran birlerinin bugün KRALDAN ÇOK KRALCILIKLARI dikkatle incelenmelidir. Bürokrasiye ve siyasete çöreklenmiş; Ak Parti felsefesinden uzak, menfaatin Ak partili yaptığı, bundan da öte Ak Parti üzerinden aklanan birilerine de dikkat etmeleri gerekir.

Zira; yeni bir dönem yeni bir süreç başlamıştır. Halen Ak Parti seçmeninin tercihinde Recep Tayyip ERDOĞAN faktörü birinci sırada olsa da; 12 yılın başarısı yanında METAL YORGUNLUK taşıyan, vatandaşa tepeden bakmacı ve ulaşılamaz siyasetçilerini, 'heyecanı hizmetten değil koltuktan alan' vekillerini ayıklamazsa bu sorunlu süreci lider eksenli taşıması zor olabilir. Türk siyaset tarihi nice çoook önemli siyasetçileri sırf bu özellikleriyle kayıt dışına atıvermiştir.

Sayın Abdullah GÜL ve Ak Partide 3 dönem sancısını bir başka yazımıza bırakalım.