FITRATTAN uzaklaşan insanlık tarih boyunca çok acı bedeller ödemek zorunda kaldı. Yaratılış esasına uymayarak mayasını zehirleyenler insanlığa kan kusturdular. Barış üzere yaşamak mümkün iken inanılmaz boyutlara vardırdı vahşetini.

FITRATTAN uzaklaşan insanlık tarih boyunca çok acı bedeller ödemek zorunda kaldı.

Yaratılış esasına uymayarak mayasını zehirleyenler insanlığa kan kusturdular.

Barış üzere yaşamak mümkün iken inanılmaz boyutlara vardırdı vahşetini.

Bunun için elbette gerekçeler buldu.

Meşrulaştırmaya çalıştı yaptığını.

Aklını ikna etti vicdanının sesini bastırdı. Bunu yaptıktan sonra hiçbir çığlığı duyamaz hale geldi ve zulmünden haz almaya başladı.

Ezerek, sömürerek, öldürerek, köleleştirerek, işkence usulleri icat ederek, yok yere savaşlar ilan ederek ve başka pek çok akla hayale gelmeyecek yöntemler geliştirerek yaptı bunu.

Çarmıhlar kuruldu bunun için…

Sıçanlara yedirildi insanlar…

Yakarak öldürüldü.

Musle denilen uzuv kesme işlemleri yapıldı.

Derisi yüzüldü.

Kemiklerin kırılması için tekerleğe bağlandı suçlu görülenler.

Fillerin ayakları altına atılarak ezdirildi, atlara bağlanarak sürüklendi ve parçalandı.

Kazıklara oturtuldular.

El ve ayakların çapraz kesilmesi söz konusu oldu.

Testere ile baş aşağı tutularak ikiye bölündü.

Kaynar kazanlara atıldılar insafsızca…

Küllerle boğulduğu dönemler yaşandı.

İşkence sehpaları üretildi ve kişiler buna kolları ve ayaklarıyla bağlanarak gerdirilerek koparıldı.

Sivri tahta eşekler imal edildi. Yer yer çiviler çakıldı. Özellikle kadınlar buna bindirilerek ayaklarına taştan ağırlıklar bağlandı.

Giyotin öncesi koca bir tahtaya baş için boşluk açtıktan sonra kafalar buraya sıkıştırılarak balyozla parçalandı.

Kalpler çıkarılarak bedenlerinden yenildi.

Tecavüzler edildi.

Sürgünler reva görüldü, yerinden yurdun sürülmeler yaşandı.

Evet, insanlık ırkı yaşadı, yaşıyor ama ya insanlık?

İnsanları öldürerek insanlık öldürüldü.

Belki de önce insanlık öldüğünden tüm bunlar gerçekleşti.

VAHİY sürekli vahşeti meslek edinen insanlara çağrıda bulundu.

Nebi'ler gönderdi Rabbimiz merhametinin bir yansıması olarak.

Devrin kodamanları menfaatlerinin devam etmesi için hakikati sakladılar, insanlığın ulaşmasına mani oldular, bunu başaramadıklarında da Allah'ın gönderdiği bu elçilere de kıydılar.

Öldürdüler.

Sürdüler.

Aşağıladılar, alaya aldılar.

Kısacası yapmadıklarını bırakmadılar.

İnsanlık Allah'ın yaratılışına yerleştirdiği güzellikleri genellikle budamayı tercih etti.

Yetinmeyi bilmedi.

İyilikleri çoğaltmak için merhametini açığa çıkarmak yerine onu gömüp üstüne beton dökmeyi yeğledi.

Bunlar sadece o devirlerin yöneticileri, şerirleri, tiranları tarafından mı yapıldı sadece, hayır.

Bireysel olarak şiddete, tedhişe, zulme, sömürüye yönelimler hep oldu.

GÜNÜMÜZE gelirsek durum çok mu farklı dersiniz?

Benzerleri yaşanmıyor mu?

İnsan ırkı yaşıyor olsa bile insanlık yaşıyor mu?

Ne kadar yaşıyor?

Oğuz Atay 'Tehlikeli Oyunlar'da 'Yahu insanlık öldü mü?' diye sormakta haksız mı?

İlahî Kitap bize insanlığımızı diriltmek için geldi.

Peki, biz bu kitabı okuyup anlayarak dirilmeye ne kadar talip olduk?

İnsanlığın öncüleri olarak Rabbimiz tarafından bizlere lütfedilen Peygamberlerin izinden dirilmek için ne kadar gidebildik?

İnsanlığımızı daha ne kadar unutmuş olarak hayatımızı sürdüreceğiz?

Arabalara, evlere, konumlara daha ne kadar tapınır gibi yaşayacağız?

Kadınlara yönelik gerçekleşen can yakan durumlar ne zaman son bulacak?

Hayvan katliamları ne vakit nihayete erecek?

İklim problemlerini çoğaltmaya daha ne kadar destek verilecek?

İnsanîliğimizdeki tıkanma açılmayacak mı artık?

Varoluş sorgulamaları yapmayı yine geciktirecek miyiz?

Soruları çoğaltmak mümkün ama hiç gereği yok. Şununla yetinelim.

Tüm soykırımlara ve yok edilen ırklar olmasına rağmen insan ırkı yaşayabildiği kadar yaşıyor ama peki insanlık yaşıyor mu?

Ya Selam!