Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, 10. yılını geri bırakan ve salgınla daha da derinleşen Suriye krizinin mülteciler ve ev sahibi ülkeler üzerindeki etkilerini AA muhabirine değerlendirdi.

Suriye ihtilafının "21. yüzyılın trajedisi" olduğunu belirten Leclerc, mültecilerin ve onlara ev sahipliği yapan toplulukların durumunun her zamankinden daha zor olduğuna dikkati çekti. Leclerc, Suriye nüfusunun yarısının hem ülke içinde hem de ülke dışında yerinden edildiğini dile getirerek "Bugün 10 yaşında olan çocuklar ülkelerinde sadece savaş gördüler. Ülkeleri dışında doğan çocuklar ise ülkelerini bilmiyorlar. Eğer varsa babalarından, annelerinden, büyükbabaları ve büyükannelerinden duyuyorlar." diye konuştu.

Suriye'deki durumun bugün Kovid-19 nedeniyle daha da ağırlaştığını vurgulayan Leclerc, mülteciler ve onlara ev sahipliği yapan topluluklar üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle düşünülmesi gerektiğini söyledi. Leclerc, Türkiye gibi eğitim, sağlık ve istihdama erişim gibi imkanların garanti altına alındığı birçok devletin liderliği sayesinde elde edilen kazançların çoğunun salgın nedeniyle risk altında bulunduğunu ve mültecilerin geçmiş kazanımlarının da yitirilme tehlikesiyle karşı karşıya olunduğunun altını çizdi.

"Mültecilere yardım etmek küresel ve paylaşılan bir sorumluluk olmalı"

Salgının, ülkelerin hem vatandaşlarının hem de mültecilerin ihtiyaçlarını karşılama kapasitelerini de zorladığının altını çizen Leclerc, "Bu yüzden Türkiye'ye ve ayrıca 11. yılda Suriyelilere ev sahipliği yapan tüm komşu ülkelere uluslararası toplum tarafından daha fazla destek verilmesini savunuyoruz. Mülteci krizlerine müdahale etmek ve mültecilere yardım etmek küresel ve paylaşılan bir sorumluluk olmalıdır." şeklinde konuştu.

Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat'ın bahsedilen bu sorumluluk paylaşımı için gereken temeli sağladığını aktaran Leclerc, şunları söyledi:

"Türkiye pandemi yüzünden şartların küresel olarak zor olduğu bir dönemde 4 milyon gibi çok büyük bir mülteci topluluğuna ev sahipliği yaparken donörlerin Türkiye'ye sağladıkları desteği takdir etmekle birlikte Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat bağlamında daha fazlasının yapılması gerektiğini yinelemek istiyorum. Bu destek ve dayanışma, finansal yardım, daha fazla üçüncü ülkeye yerleştirme ilkesi ve kotası ve aynı zamanda farklı yollarla koruma sağlamak şeklinde olmalı." dedi.

Leclerc, salgınla geçen bir yılın ardından mevcut durumun artık sadece küresel sağlık acil durumu olmadığını, mülteciler de dahil birçok kişi üzerinde büyük etkileri olan "sosyoekonomik acil durum" olduğunu belirtti. Salgının mültecilerin gıda, kira, temizlik ve diğer güncelik harcamalar gibi temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda zorluklarla karşılaşmasına sebep olduğunu anlatan Leclerc, mültecilerin bu dönemde karşılaştığı diğer çeşitli engellere değindi.

Leclerc, zorluklara rağmen mülteciler ve ev sahibi toplulukların "kendi kendine yeterliliklerini" artırmak ve "ekonomiye katkı sağlamaya devam etmek" için çaba sarf ettiklerine dikkati çekerek "Yerel çözümlerin geliştirilmesinde kilit rol oynayan Türkiye'deki belediyeler, mülteciler ve ev sahiplerine bu konuda önemli ölçüde destek sağlamakta, mesleki eğitimlere ek olarak iş piyasasına erişim konusunda bilgilendirmekte ve küçük işletmeler kurmaları konusunda da önemli bir rol oynamaktadır." dedi.

"Medyanın daha az ilgisini çekiyor olsa da kriz bitmedi"

"Bu geçen yıllarda mülteci krizi medyanın daha az ilgisini çekiyor olsa da kriz bitmedi." diyen Leclerc, Suriyeli mültecilerin sayısının son 10 yılda neredeyse hiç azalmadığına işaret etti.

Suriyeliler için hayatın her geçen yıl daha da zor hale geldiğini vurgulayan Leclerc, "Artan acil insani ihtiyaçları karşılamak için fonlama kritik önem taşıyor. Mülteci durumlarında uluslararası dayanışma esastır ve ev sahibi ülkelere uzun dönemli mali desteği taahhüt etmelidir." diye konuştu.

Uluslararası desteğin azalmasından endişe duyduklarını dile getiren Leclerc, "Tüm paydaşlara, partnerlere ve uluslararası topluluğa, özellikle eşit yük ve sorumluluk paylaşımı konusunda Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat'ın prensiplerini benimseme, dayanıklı ve sürdürülebilir çözümler için Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat'ın etkili uygulanması konusunda çaba harcamaları için çağrıda bulunuyoruz." değerlendirmesini yaptı.

"Türkiye'nin aşı programına mülteci ve göçmenleri de dahil etmesinden mutluluk duyuyoruz"

Leclerc, Kovid-19 aşıları statülerine bakılmaksızın tüm insanlara eşit olarak sunulduğunda salgının kontrol altına alınacağına dikkati çekerek şunları söyledi:

"Türkiye, geçici koruma kapsamındaki Suriyelilere, uluslararası koruma başvuru sahiplerine ve statü sahiplerine, sosyal güvenceye sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın Kovid-19 için koruyucu ekipman, test ve ilaçlara ücretsiz erişim sağladı ve kişilerin farklı ihtiyaçlarına cevap vermek için farklı kanallara dayalı kapsamlı bir randevu ve bilgi sistemi uygulamaya koydu. Olumlu bir yaklaşım olarak Türkiye'nin aşı programına mülteci ve göçmenleri de dahil etmesinden mutluluk duyuyoruz."

Zorla yerinden edilme durumlarında eğitimin önemli bir konu olduğunu ifade eden Leclerc, salgın sürecinde mülteci ailelerin de çevrim içi dersleri takip edebilmeleri için gereken ekipmanları sağlayan Milli Eğitim Bakanlığını bu konuda desteklediklerini belirtti.

Leclerc, mültecilere destek olabilmek için çevrim içi mesleki kurslar, Türkçe dil kursları, çevrim içi sosyal beceri eğitimleri ve çevrim içi girişimcilik eğitimi sağlama konularında çalıştıklarını söyledi.

Suriyeli mültecilerin, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve belediyeler gibi kamusal hizmet sağlayıcılarına erişimleri bulunduğunu hatırlatan Leclerc, mart itibarıyla nakit yardımı sağlamak amacıyla BMMYK ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü koordinasyonuyla Kovid-19 Acil Nakit Yardımı programı başlatıldığını kaydetti.

"Üçüncü ülkeye yerleştirme Kovid-19 sebebiyle her zamankinden kötü durumdaydı"

Kovid-19 nedeniyle mültecilerin üçüncü bir ülkeye yeniden yerleştirilme oranlarında rekor düzeyde düşüş olduğunu dile getiren Leclerc, şunları kaydetti:

"Yeniden yerleştirme konusunda ihtiyaç duyulanla sağlanabilen gerçek arasındaki uçurum hiç bu kadar büyük olmamıştı. Geçen yıllara kıyasla, üçüncü ülkeye yerleştirme Kovid-19 sebebiyle her zamankinden kötü durumdaydı. 2020'de küresel olarak 576 bin Suriyelinin üçüncü ülkelere yerleştirilme ihtiyacı olduğu tahmin ediliyordu. Aynı zamanda, üçüncü ülkeye yerleştirme başvuruları, yaklaşık 18 bin başvuru ile düşük bir seviyede kaldı. Arka arkaya beşinci yıl olmak üzere, 2021'de Suriyeli mülteciler 592 binden fazla kişiyle, küresel olarak yeniden yerleşim ihtiyacı en yüksek olan nüfusu temsil ediyor. Suriyeli mülteciler küresel yeniden yerleşim ihtiyacının 2020'de yüzde 40'ını, bu yıl ise yüzde 41'ini oluşturuyor."

Leclerc, Türkiye'den üçüncü ülkeye yerleştirme sayısının artmasını umduklarını söyledi.