“Binlerce kişi ile Cizre’ye yürüyoruz.” diyen Selahattin Demirtaş, yanında “kalan” 40-50 kişi ile “Cizre Kapılarından” geri dönmek zorunda kaldı. PKK’nın benzer bir fiyaskoyu “serhıldan” çağrısı yaptığı zaman yaşaması ve bunda ısrar etmesi, ya siyasi körlük ya da çaresizlikle açıklanabilir.

Aslında burada gözden kaçan nokta “halkın huzura alışması” olmalıdır.

Yıllar boyu büyük çatışmalar ve acılar içerisinde yaşayan Kürt halkı, Barış Süreci boyunca “çatışmasızlık ve huzurun tadına varınca” artık yeni acılar noktasında “isteksizlik” göstermeye başladı.

Dönem dönem silahlı PKK’lıların halkı sokağa dökebilmek için kahvehanelere girerek orada oturanlara “Sizin şerefiniz yok mu? Sokağa çıkın direnişe katılın.” şeklinde propaganda yaptıkları duyuluyor.

Bu noktada bu çağrılara uyan tek grup ise PKK’nın gençlik örgütlenmesi olan YDG-H oluyor.

Olayın sosyolojik açıklamasına bakarsak görünen şudur ki; Bütün önemli devrimler, halkların belirli hak ve özgürlükleri elde ettikten ve refaha ulaştıktan sonra bunları kaybetmeleri ile gerçekleşmiştir.
Fransız İhtilali ve Rus Devrimi’de aynı sosyolojik temele oturur.

Bu iki devrim öncesinde “kazandıklarını daha sonra kaybeden” halk isyan etmiş ve sonuçta bu iki devrim meydana gelmiştir.

Benzer bir durumda olan ve 2 yıl boyunca kazandıklarını birdenbire kaybeden Kürtler ise şu an PKK’ya karşı gizli bir öfke içerisinde. Halk, rahatlık ve huzur içerisinde yaşarken, saçma sapan sebeplerle ateşkesi bozan PKK’yı suçlu konuma yerleştirmiş durumda. Fakat güvenlik korkusuyla bunu ifade edemiyor. PKK ise bu savaşın suçunu devlete yükleyebilmek amacıyla, sivil halkın çatışmalardan zarar görmesi için elinden geleni yaptığı gibi, zarar görmediği noktalarda yalan haberlerle halkı nefrete sevketmeye çalışıyor. Devlet ise “en azından seçime kadar” halktan uzak durmaya özel önem gösteriyor.
Şimdilik devlet bir adım önde gibi...

Başarısızlığın Faturası

Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında milletvekili listeleri konusunda bir görüş ayrılığı ortaya çıkmış gibi görünüyor.

Bunun en önemli işareti ise kongre öncesi Binali Yıldırım’ın adaylığı için imza toplanmaya başlanması fakat sonrasında vazgeçilmesi oldu.

Kongre öncesi Binali Yıldırım üzerinden böyle bir “ayaklanma hareketinin bastırılması” ile, seçimlerde yaşanan başarısızlığın faturasının Davutoğlu’na kesilmiş olduğu da netleşti.
Bu noktada milletvekili listelerindeki Ahmet Davutoğlu’nun A Takımı’na dokunulmaması çok da önemli değil aslında.

Doğu ve Güneydoğu’daki aday isimlerinin ise neredeyse tamamı değişti. Bu toplam listenin %40’ı anlamına geliyor.

Doğu ve güneydoğu’da siyasi kültür olarak aşiretlerin ön planda olması ve partiden ziyade “şahıslara” oy verilmesi, bu listeye yeniden girenlerin değişme sebebi olarak öne çıkıyor.

Bu değişikliğin, HDP’ye kayan oylar için geri dönüş umudu olması kuvvetle muhtemel.