Faizden ekonomi olmayacağı, faiz ile toplumsal bir kalkınmanın olmayacağı dinsel bir öğreti ve yasaktan anlaşılacağı gibi tüm gelişmiş ülkelerin faiz oranları, kullanım miktarları ve faize ulaşım şartlarının ne olduğuna dikkatle bakıldığı zaman mümkün olmadığı rahatlıkla ortaya çıkacaktır.

Faizden ekonomi olmayacağı, faiz ile toplumsal bir kalkınmanın olmayacağı dinsel bir öğreti ve yasaktan anlaşılacağı gibi tüm gelişmiş ülkelerin faiz oranları, kullanım miktarları ve faize ulaşım şartlarının ne olduğuna dikkatle bakıldığı zaman mümkün olmadığı rahatlıkla ortaya çıkacaktır.

Faiz ile bir ülkenin ya da fert planın da bir gelişme, serpilme ve büyümenin olacağını iddia etmek şayet bir art niyet değil ise eğer mutlaka ciddi bir cehalet demektir.

OECD ülkeleri arasında hem en yüksek faiz oranına sahip olan ülke Türkiye ve hem de faize ulaşım noktasın da en kolay olan ülkedir. Bir iki istisna olan gelişmiş ülke faiz oranları ve o yüksekliğe rağmen ulaşımda ki zor şartlar, vatandaşını koruma ve faiz ile olan ilişki ve ulaşımına engel olma amacı taşımaktadır.

Sanal rahatlama ve sanal bir mutluluk (!) içermesinden başka yığınlarca yıkıntının baş müsebbibi olan faiz, üretim ekonomisinin de en büyük katilidir. Dünyanın geldiği nokta da salt iki ekonomik modelden birisi olan faiz, üretim ekonomisinin olmadığı ve olmasına izin verilmediği ülkelerin uyguladığı en iğreti modeldir.

Sömürülmesi amacıyla salt faize mahkûm bırakılan gelişmemiş ülkeler, beceriksiz yöneticiler eliyle de bu faiz sarmalından çıkamadığı/ çıkarılmadığı ülkeler arasındadır. Faiz, yani krediye ulaşım imkanları bakımından adeta bir '' Cennet '' ülke olan Türkiye, mevcut ve orta vadede de ki kazanımları bir kenara uzun vadede de ki kazanımlarını dahi ipotek ettirmiş ülke ve millet durumundadır.

Olmayan ve olması dahi mümkün olmayan parayı harcama modeline mahkûm bırakılmış Türkiye, inatla faiz ekonomisini uygulamaya devam etmektedir. Kredi ve teşvik adı altında milletin önüne konulan bu tüketim ve üstelik umudu ve ışığı olmayan tüketim modeli, gelecek nesillerin dahi doğmadan on binlerce dolar borçla doğuşunun da tek müsebbibidir.

En çok kazananlar ve en çok büyüyenler arasında her zaman ilk on içerisinde ve zirve de bulunan kurumların sadece bankalar olduğuna bakılacak olursa şayet, çalınan huzur, mutluluk ve yarınların olduğu açıkça görülecektir.

Aldığı faiz ve teşvik kredisi (!) ile mutlu olan kimi yatırımcıların ve önemli bir kitlenin kısa ve orta vadede aldıklarını ödemelerinin mümkün olacağını gösteren hiçbir emare yokken, bir sonra ki safhanın uyarı, icra ve iflas olacağını kestirememiş olmak, sanırım gelecek hazin sonu hak ediyor olmak demektir.

Ev ve ihtiyaç faiz oranlarında ki bilinçli düşürülme, faiz sebebiyle felç olmuş ekonomi ve millete, yine faiz eliyle can suyu verme mantığı ölümlerden ölüm seçme ile eşdeğerdir.

Gelişim ve dolayısıyla üretimin olmaması hasebiyle darboğazın içerisinde olan ülke ve millet, çeşitli reklam spotları ile efsunlaştırılarak çok daha büyük bir felakete doğru sürüklenmektedirler. Ve üstelik bu vahameti, yöneticilerin kendi halkına reva görüyor olmaları ise üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir vahamettir.

Teşvik kredisi ev kredisi ya da ihtiyaç kredisi diyerek avuçlara sığmaz büyüklükte ki devasa miktarları avuçlara sıkıştırmak, devlet ve millet bilinci taşıyan bir yönetim şekli değildir. İçerisinde bilgi ve beceriden söz etmenin mümkün olmamasıyla beraber şefkat ve merhamet gibi hiçbir değerin de olmadığı korkunç bir yönetim şeklidir.

Devlet ve millet olarak koca bir asrı sadece faiz sarmalında geçirmiş durumdayız. Bir avuç mutlu azınlık üretmekten başka hiçbir getirisi olmayan bu model, yirmi yıldır yönetim de bulunan Akp tarafında da cari kılınmış bir yönetim şekli olmaya devam etmiştir.

Sadece kendi bürokrasisi ve kendi aristokrasisini oluşturan iktidar, milyonların geleceğini faiz sarmalına ve dolayısıyla sömüren ülkelerin ipoteği altına vermiştir. Devlet, üretimden tamamen çekilmiş olmakla birlikte geçen bunca süre içerisinde üretim alanına hiçbir yatırımın olmaması ve küresel ölçekte bir kazanım, markalaşma ve büyümeye tekabül eden hiçbir faaliyet içerisine girmemiş olması, faiz sarmalına mahkûm olmaya kaynaklık etmiştir.

Faiz, sebep mi yoksa sonuç mu ?gibi boş ve anlamsız tartışmalar sonucunda yine tek sığınılan yerin faiz olduğu geçen çeyrek asırlık beceriksiz yönetim şekli ile perçinlenmiştir.

Koca bir ülkenin geçmişi olduğu gibi gelecek bir asrı da yine ipotek edilmiştir.

VAH GÜZEL ÜLKEM VAH…