Lev Tolstoy  Anna Karenina adlı romanına şu sözlerle başlar: “Bütün mutlu aileler birbirine benzerler; her mutsuz ailenin mutsuzluğu da kendine özgüdür.” Buradan yola çıkarak yaşadığımız ekonomik krizin bize özgü nedenlerini değerlendireceğiz.

Lev Tolstoy Anna Karenina adlı romanına şu sözlerle başlar: 'Bütün mutlu aileler birbirine benzerler; her mutsuz ailenin mutsuzluğu da kendine özgüdür.' Buradan yola çıkarak yaşadığımız ekonomik krizin bize özgü nedenlerini değerlendireceğiz.

Türkiye son yıllarda büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya. Üstelik krizin vatandaş üzerindeki etkisi her geçen gün daha da artmakta.

Kur Korumalı Mevduat, Cari Açık ve Yüksek Enflasyon politikalarındaki yanlış tercihler Türkiye'nin ekonomisini derinden etkiledi. Yaşadığımız Deprem felaketi ise krizin boyutlarını daha da kötüleştirdi. Gelin birlikte ekonomimizi etkileyen bu olumsuzlukları tek tek ele alalım.

  • Kur Korumalı Mevduat:

Aralık 2021'de KKM ilk kez hayatımıza girdiğinde dolar kuru 11,41 TL'ye kadar inmişti. Ben bu yazıyı yazarken dolar kuru 27,00 TL. Özellikle gerçek kişilerin Dövize yatırım yapmasının önüne geçmeyi amaçlayan bu finansal enstrümanın yararları sınırlı ancak riskleri çok yüksekti. Dövizin yükseleceğine yönelik beklenti ve sunulan cazip faiz nedeni ile Dolarizasyon tarihi zirvelere ulaştı. KKM hesaplarındaki bakiye 2,4 Trilyon liraya çıktı. Bu konuda atılan adımlar yetersiz olduğu için vatandaş dövizden vazgeçmiyor. Hala gerçek kişileri Türk lirasına yönlendirecek cazip bir enstrüman kullanılamadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Merkezi Yönetim bütçe verilerine göre, mayıs ayında dövizden dönüşümler hariç kur korumalı mevduata bütçeden 1 milyar 634 milyon 648 bin TL aktarım yapıldı. Bu tutar biz vergi mükelleflerinin karşılayabileceği bir tutar değil.

Üstelik KKM'nin maliyeti geçtiğimiz günlerde Merkez Bankasına devredildi. Merkez bankasının para basarak bu tutarı ödeme ihtimali bile enflasyonu tetikledi.

  • Yüksek Enflasyon:

TUİK'in son açıkladığı verilere göre yıllık enflasyon %47,83. ENAG'a göre ise artış %122,88. Kendi adıma benim hissettiğim enflasyon ENAG verilerine daha yakın. Kendi hissettiğiniz enflasyona göre hangi verinin daha sağlıklı olduğunu sizin değerlendirmenize bırakıyorum. Ama TUİK verilerinin bile dünya standartlarının çok üstünde olduğunu biliyoruz.

Hükümet ve ekonomi yöneticileri, uygulamaya koydukları düzenlemeler ile talebi kısmaya çalışıyorlar. Ancak yüksek enflasyon beklentisi var olduğu sürece talep kısılmıyor, tüketim düşmüyor, enflasyon hız kesmiyor.

Yüksek enflasyon fiyatların sürekli ve hızlı yükselmesi, vatandaşların satın alma gücünün düşmesi ve yaşam standartlarının olumsuz etkilenmesi demek.

Buna ek olarak işletmelerin maliyetlerinin artması, üretim ve yatırımların azalması ile sonuçlanır. Uygun ekonomik reçeteler uygulanmaz ise işletmelerin maliyetlerinin yükselmesi, yatırımların azalması neticesinde ekonomik büyümenin durması kaçınılmazdır.

Aynı zamanda, yüksek enflasyon sabit gelire sahip kesimleri de zor durumda bırakır. Emekliler, sabit maaşla geçinenler ve düşük gelirli aileler, enflasyonun artmasıyla birlikte temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çeker.

  • Cari Açık:

Yaşadığımız ekonomik krizin bir diğer önemli nedeni ise yüksek cari açık. 2023 yılında 57,8 milyar TL cari açık verdik. Cari açık, bir ülkenin ithalatının ihracatından daha fazla olması durumunda ortaya çıkar. Bu da ülkenin döviz ihtiyacının artması ve ekonomik dengenin bozulması anlamına gelir. Cari açığın yüksek olması, Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarının derinleşmesine ve krizin büyümesine sebep oluyor.

Tüketime dayalı olarak kurgulanan ekonomik büyüme sağlayan ülkeler için cari açığı kontrol altında tutmak ve ekonomiyi dış şoklara karşı dayanıklı hale getirmek çok zorlu bir süreç demek.

Cari açık, ülkelerinin dış borçlanma ihtiyacını artırır ve dış borçlara olan bağımlılığını artırır. Aynı zamanda, cari açık nedeniyle döviz kurları yükselir ya da ülkenin para biriminin değeri düşer. Bu durum da enflasyonu tetikler ve vatandaşların alım gücü olumsuz etkilenir.

Ekonomik politikaların dengeli bir şekilde belirlenmesi, tasarruf oranlarının artırılması ve dışa bağımlılığın azaltılması, tüketim odaklı büyüme yerine üretim odaklı büyüme modeline geçmezsek uzun vadede ekonomik istikrarsızlık, enflasyon, işsizlik ve dış borçlanma gibi sorunlarımız büyüyerek devam edecek.

  • Deprem:

Yaşadığımız ekonomik krizinde bir diğer önemli etken ise 2023 yılında yaşadığımız ve etkilerini asla unutmayacağımız deprem felaketi oldu. Depremin 150 milyar dolar maliyeti olduğu hesaplanmakta.

Yaşadığımız yıkım ve kayıplar, bölgede artan işsizlik, ekonomik aktivitede azalma, yeniden yapılanmanın yüksek maliyetleri, dış borçlanma ihtiyacı, ve en önemlisi vatandaşlar üzerindeki psikolojik etkileri….

Sonuç olarak Türkiye'nin büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğu bir gerçek. Ancak, mali disiplin, faiz artışı ve ortodoks ekonomi politikaları gibi adımlar atılarak bu krizin üstesinden gelmek mümkün. Bu politikaların başarıyla uygulanması halinde, Türkiye uzun vadede ekonomik istikrarını sağlayabilecek ve krizin etkilerini azaltabilecektir.

Ez cümle krizden çıkış için zaman, çaba ve sabır gerekmektedir, ancak vatandaşın gösterdiği bu çaba doğru politikalarla desteklenir ise Türkiye ekonomisi yeniden toparlanabilir ve güçlü bir şekilde ilerleyebilir.