Yurt dışı iştirak kazançlarının Türkiye'de vergilendirilmesi konusu, son zamanlarda önemli değişikliklere sahne oldu.

Vergi istisnası kavramıyla başlayalım. Vergi istisnası, belirli bir gelirin vergilendirilmesinin tamamen veya kısmen durdurulmasıdır. Bu, genellikle belirli bir ekonomik hedefi teşvik etmek veya belirli bir sektörü desteklemek için kullanılan bir maliye politikasıdır. Yurt dışı iştirak kazançlarına uygulanan vergi istisnası, Türkiye’deki şirketlere yurt dışındaki iştiraklerinden elde ettikleri kazançları vergilendirmekten muaf tutma hakkı sağlamaktadır. 

Daha önceleri, iştirakin bulunduğu ülkede %15 vergi yükü bulunması, iştirake en az %10 ortak olunması ve ortaklığın minimum 1 yıldır sürmesi gibi şartlar aranıyordu. Ancak, Aralık 2023'te yayınlanan 7491 sayılı kanunla bu kurallarda değişiklik yapıldı.

Artık, şirketler iştirak kazançlarını kurumlar vergisi beyan dönemine kadar Türkiye'ye getirmeleri ve iştirakin en az %50 ortağı olmaları durumunda Yurtdışı İştirak Kazancı İstisnasından faydalanabilmektedirler. Bu değişiklikle birlikte, vergi istisnasından yararlanma şartları daha esnek hale getirilmiş oldu. Özellikle, iştirak kazancının Türkiye'ye getirilmesi ve şirketin ortaklık yapısındaki değişiklikler bu yeni düzenlemede öne çıkan unsurlardır.

Bu yeni düzenlemenin önemli bir yönü ise, 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren elde edilen kazançları kapsamasıdır. Yani, yeni düzenleme 2023 yılından sonra yapılan işlemleri kapsamaktadır.

Vergi istisnalarının şirketler için yarattığı değerlerin altını çizmek gerekirse, bu düzenlemeler şirketlerin sermaye birikimlerini artırarak daha sağlam bir finansal yapıya sahip olmalarını sağlar. Böylece, şirketler hem iç pazarda hem de uluslararası arenada daha rekabetçi hale gelirler ve büyüme potansiyellerini artırırlar. Ayrıca, vergi istisnaları şirketlerin karlılık oranlarını artırarak yatırımcıların dikkatini çeker ve şirketlerin değerini artırır. Bu da uzun vadede hem şirketler hem de ekonomi için olumlu bir döngü oluşturur.

Sonuç olarak, vergi istisnalarının doğru kullanımı ve şeffaf bir vergilendirme ortamı şirketlerin büyüme ve sürdürülebilirlik yolunda önemli bir adımı oluşturur. Yeni düzenlemelerle birlikte, şirketlerin bu fırsatları doğru değerlendirmesi ve vergi politikalarını etkin bir şekilde yönetmesi büyük önem taşımaktadır. Bu sayede hem şirketlerin hem de ekonominin güçlenmesine katkı sağlanabilir.