YA DA daha anlaşılır haliyle “Doğruya benzeyen yanlışlar” diyebiliriz buna. “Başımızın en püsküllü belası budur” demişti usta. Neredeyse her birimiz bu tür yanlışlara bir yerden paçamızı kaptırabiliyoruz.

YA DA daha anlaşılır haliyle 'Doğruya benzeyen yanlışlar' diyebiliriz buna.

'Başımızın en püsküllü belası budur' demişti usta.

Neredeyse her birimiz bu tür yanlışlara bir yerden paçamızı kaptırabiliyoruz. Uyanık olup süreç içerisinde bunları eleyip kurtulmaya çalışsak bile tortularını temizlemek yıllarımızı alabiliyor.

Bu durumun hiç farkına varmayanlarımız da var ki, hicran üstüne hicrandır.

Acı üstüne acı.

DOĞRU düşünmenin yasaları vardır.

Kuralları mevcuttur.

Metotları bulunmaktadır.

En birincisi ve yine en önemlisi elimizde Rabbimizin bizlere Efendimizle göndermiş olduğu Kur'an-ı Kerim vardır.

Vahy-i İlahî önümüzdedir.

Sevgili Peygamberimizin mübarek örnekliği ortadadır.

Tüm bunlara rağmen yanlışa düşüyor muyuz, evet.

Peki, bu nasıl mümkün olmaktadır derseniz, bizim ondan uzak kalışımız sebebiyledir.

Üzerinde düşünmeyişimizdendir.

Ezber bir yaşamı tercih ediyor oluşumuzdandır.

Duyup dinlediğimiz her şeyi Kur'an ve onun mübelliği olan Fahr-i Kainat Efendimizin örnekliğine vurup tartmayışımızdandır.

KELİMELERLE yapılan sihir yani çarpıtmalar bizi çemberine alabiliyor.

İçine duygu katılarak icra edildiğinde bu sunumlar bizi kendimizden geçiriyor ve büyük bir güvenle teslimi silah ediyoruz.

Oysa belki de tüm bunlar tamamen bir mugalatadan ibaret.

Bütünüyle safsata…

Aldatmak ve yanıltmak amacıyla yapılan yanlış akıl yürütmelerin korkunç bir sonucu.

Kendimizi bu denli İlahî mesajdan uzak tuttuğumuzda başka türlü bir netice beklemek zaten abes olurdu değil mi?

Eğriliği bize doğruluk olarak takdim ediyorlar, anlamıyoruz.

Çarpıklığı bize düzgünlük olarak sunuyorlar, fark etmiyoruz.

Yanlışlıkları önümüze hakikat olarak seriyorlar, idrak etmiyoruz.

Gerçekten Kur'an'a teşne uyanık bir gönle, işleyen aydınlık bir akla sahip olmayı başarabilseydik bize neler yapıldığını hemen anlayabilecek buna göre de gardımızı alabilecektik.

YÜCE kitabımızı ön yargısız okuma ve anlama konusunda motivasyonumuz sahih olsaydı şeytanın ve onun dostlarının, peygamberlerin getirdiği kurtarıcı nefes olan hakikatleri ve gösterdikleri mucizeleri nasıl çarpıtıp algı oyunlarıyla bizlerin imanlarını çalmaya çalıştıklarını açık seçik görebilecektik.

Bunu yapmadık.

Yapamadık.

Bu sebeple Velid Bin Muğire için söylenenlere odaklanamadık. 'Nasıl hesap etti, kahrolası' cümlesi üzerinde yeterince düşünüp nasıl bir çarpıtma yaptığını çözümleyemedik.

Hazreti Musa'nın tebliğine Firavun'un gerçeği bilmesine karşın nasıl bir safsata ürettiği üzerinde akıl yürütemedik.

Zihin karışıklıklarımızı bu misal üzerinden gideremedik.

Şeytanın Hazreti Âdem'e yaptığının aynısını bize de yapmakta olduğunu pek çok ayetin anlatmasına karşın üzerinde kafi derecede eğilemedik.

Firavun'un büyücülerinin yolunda gidenlerin bizleri nasıl büyüleyip uyuşturarak doğruya benzeyen yanlışlarla ifsat ettiğini önemsemedik.

DOĞRUYA benzeyen yanlışlar sardı çevremizi.

Bazı doğrularla bezenmiş aldatıcı yalanlar zehirledi bünyemizi.

Ve biz halen yeterince bu hatalı çıkarımlardan uzak duramıyoruz.

Oysa Kur'an ile tam aydınlanmış bir kalbin sahibi olabilseydik hatalı akıl yürütmeleri fark edecektik.

Kıyas kurallarının ihlal edilmesinden meseleyi çözecektik.

Lafızdan kaynaklanan yanlışları aklımız hemen derdest edecekti.

Mana yönünden meydana gelen hataları, çarpıtmaları, mugalataları diri olan kalbimiz kapı dışarı edecekti.

Doğru bir şey ile ona benzeyeni ayıramayışımız, mantık kusurlarını göremeyişimiz manevî felaketimiz oldu.

İnandığımız bilginin kesenlik derecesini doğru kaynaktan teyit edemeyişimiz, sahtesi ile sahici olanı birbirinden ayıramayışımız şeytan için büyük bir imkan oluşturdu.

Doğru ve ikna edici olmadığı halde kaynağını vahiyden almayan süslenip bezenmiş bilgilerle bizi kandırdı.

Bütün bunlar bizi Kur'an'da geçen 'İvec' kelimesine götürüyor.

Allah bizleri ivec yaparak hakikati eğriltip çarpıtarak gerçekleri saptıranların elinde tutsak olmaktan kurtarsın.

Ya Selam!