Türk-Rus ticari ilişkileri asimetriktir. Suriye’deki 2015 krizinin de teyit ettiği gibi, özellikle Rus gazına, Rus domates pazarına ve Rus turistlere bağımlı olan Türkiye için ticarette sorun yaratan bir dengesizlik var.

Türk-Rus ticari ilişkileri asimetriktir. Suriye'deki 2015 krizinin de teyit ettiği gibi, özellikle Rus gazına, Rus domates pazarına ve Rus turistlere bağımlı olan Türkiye için ticarette sorun yaratan bir dengesizlik var. Lakin Türk-Rus ilişkileri sadece rakamlarla ölçülemez. Enerji açısından Rusya da Türkiye'ye bağımlıdır, anlatılacak olan TürkAkım doğalgaz boru hattı örnek olarak verilebilir. 2015 Suriye krizi de Türk-Rus ilişkilerini karakterize eden bölümlendirme kavramı hakkında soruları gündeme getiriyor. Suriye krizinin, Türk-Rus ilişkilerini geçici ve tamamen baltaladığı düşünüldüğünde, bu kavramın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Sonuçta, bölümlendirme, jeopolitik uyumsuzluklara rağmen ekonomik ilişkileri sürdürmekti, ancak taraflar temel konularda anlaşmaya varırsa işe yarar. Son beş yıldır Almanya ve İngiltere, ihracatta Türkiye'nin ana ticaret ortakları olmuştur. Rusya, 2006 yılından bu yana, Türkiye'nin ithalat ticaret ortakları arasında ilk sırada yer alırken, 2015-2017 yılları arasında yerini yalnızca Çin ve Almanya aldı. Türk ihracatında ticaret ortağı olarak Rusya ise 2019 yılında 10. sırada yer aldı. Rusya, Türkiye'ye ağırlıklı olarak mineral yakıtlar ve rafine ürünler (ihracatın %58,7'sini) metaller ve metal ürünleri (%25'ini) tedarik ediyor. Türkiye'nin Rusya'ya yaptığı ihracatın %28,3'ü makine, teçhizat ve araçlar, %31,3'ü gıda, %18,1'i tekstil ve ayakkabı oldu. Türkiye'nin gaz arzında, Rusya'ya bağımlılığı ve bunun sonucunda ticaret dengesinde ortaya çıkan dengesizlik, Türkiye açısından ikili ilişkilerin temel sorunlarından biridir. 1987 ile 1994 yılları arasında Rusya, Türkiye'nin tek gaz tedarikçisiydi. 1994 yılında Türkiye gaz piyasasında 418 milyon metreküplük bir paya sahip olan Cezayir, yaklaşık beş milyar metreküplük Rus tekelini kırmıştır. Son on yılda Türkiye, Azerbaycan ve İran'ın da yardımıyla gaz arzını çeşitlendirmenin yanı sıra sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) oranını artırarak, 2020'de Rusya'nın payını %33'e indirdi. Ancak, gaz arzının çeşitlendirilmesi ticaret dengesizliğini ortadan kaldırmadı. Ancak Rus perspektifinden bakıldığında, Ankara'nın dengesizlik konusundaki endişeleri, bavul ticareti, turizm ve Türk şirketlerinin, Rusya'daki faaliyetleri gibi ticaret hacimlerine ilişkin yıllık raporlarda mutlaka görünmeyen gelirlerle hafifletilebilir. Türkiye ile diğer Sovyet sonrası devletler arasındaki bavul ticareti, özellikle 1990'ların başında yaygındı. 1995 yılında yıllık hacmi yaklaşık 10 milyar dolara ulaştı. 1990'ların ortalarından bu yana, 1996 ve 2006 yılları arasında tahmini toplam 40 milyar ABD dolarına düşmüştür. Turizm, 2011 yılında yürürlüğe giren vize serbestisi anlaşmasıyla canlandı. 2012 yılında, Türkiye'deki Rus turist sayısı 3,5 milyon iken, 2019 rekor yılında 7 milyon ile iki katına çıktı. Ruslar, Türkiye'deki tüm turistlerin %16'sını oluşturuyor. Türk-Rus ekonomik ilişkilerinin ticaret dengelerine de yansımayan, gözden kaçan boyutu, Türk inşaat şirketlerinin Rusya'daki faaliyetleridir. 1984 gaz anlaşması, onlara o zamanlar hala Sovyet Rusya olan bölgeye ve diğer Sovyet Cumhuriyetlerine erişim hakkı verdi. Çok sayıda alışveriş merkezi, otel ve apartman kompleksinin yanı sıra bazı projeler özellikle öne çıkıyor. Türk şirketi Enka, 1993'teki anayasa krizi sırasında zarar gören Moskova'daki Beyaz Saray'ı yeniden inşa etti ve aynı zamanda Rusya Devlet Dumasının restorasyonunda yer aldı. Rusya'da faaliyet gösteren en büyük Türk şirketi, Saint Petersburg'daki Lakhta Center ve Moskova'daki Federation Tower ile Avrupa'nın en yüksek binalarından ikisini inşa eden Rönesans Holding'tir. 1989 ve 2005 yılları arasında, Rusya'daki Türk inşaat projeleri toplam 14,7 milyar doları buldu. Türk şirketlerinin Soçi'deki 2014 Kış Olimpiyatları hazırlıklarına katılımı da Cumhurbaşkanlığı düzeyinde tartışıldı. Türk şirketlerinin Rusya'da pazara girmesinden bu yana toplam inşaat projelerinin hacminin 2018'de 71,8 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Rusya, %19,6'lık payla, Türk inşaat şirketleri için önde gelen dış pazar haline geldi. Onu %12,9 ile Türkmenistan ve %7,9 ile Libya izledi. Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin yapısı, Türkiye aleyhine asimetrik bir karşılıklı bağımlılığı akla getirmektedir. Enerji sektöründe ise Rusya Türkiye'ye daha bağımlıdır. Mevcut iki stratejik projede şu şekilde görülebilir: TürkAkımı doğalgaz boru hattı ve Akkuyu nükleer santrali, Eylül 2015'te Rusya'nın, Suriye'ye müdahalesinin başlaması ve Kasım 2015'te Türk silahlı kuvvetleri tarafından bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden önce, Türk liderliği, özellikle bu iki projede Rusya ile olan iş birliğini sona erdirmekle tehdit etti. Özellikle TürkAkım, Ankara'yı, Moskova için vazgeçilmez bir ortak haline getirdi. Aralık 2014'te Putin, Güney Akım doğalgaz boru hattının inşasını durduracağını, bunun yerine Rusya'nın doğalgazını güney ve güneydoğu Avrupa'ya ulaştırmak için Türkiye üzerinden yeni bir rota çizeceğini açıkladı. Karar beklenmedikti. Güney Akım, 2007'den bu yana dört hat ve yıllık 63 milyar metreküp teslimatla Avrupa'nın en büyük doğal gaz taşıma projesi olması planlanıyordu. Gazprom, şimdiden inşaata 4,7 milyar ABD doları yatırım yapmıştı. Pek çoğu, başlangıçta Rusya'nın enerji stratejisinde önerilen değişikliği 'jeopolitik bir blöf' olarak değerlendirdi. Ancak Türkiye üzerinden geçecek yeni doğalgaz boru hattının bazı önemli nedenleri vardı. Ana sebep Ukrayna'yı atlamaktı. Güney Akım, Rusya ile AB arasındaki gerilimler nedeniyle de başarısız oldu. Üçüncü Enerji Paketi kapsamındaki AB düzenlemeleri, boru hattına erişimin diğer sağlayıcılara da verilmesi gerekeceğinden, rekabetçi enerji piyasası için Gazprom için sorunluydu. Öte yandan, 2014 Ukrayna krizi, AB ile Rusya arasında gaz arzına ilişkin müzakerelerin devamını engelledi. Putin'in Türkiye ziyareti sırasında Güney Akım'ın yerini alacağını açıklaması kesinlikle tesadüf değildi. Yeni boru hattının inşası konusunda Türkiye ile iş birliği, AB rekabet kurallarının aşılmasını mümkün kıldı. Türkiye, Rusya açısından zaten ideal bir ortaktı. Yeni gaz boru hattının hem finansal hem de jeopolitik olarak Türkiye için çekici olduğu kanıtlanmıştır. Türkiye, kendi ülkesine yapılan teslimatlarda indirimlerin yanı sıra, transit ücretlerinden de yararlanmaktadır. Aynı zamanda boru hattı, Türkiye'deki milliyetçi söylem için 'algısal bir değere' sahiptir, çünkü 'Türkiye'nin ulusal gücünü güçlendirme' aracı olarak görülebilir. Özellikle 2016'da Rusya ile yaşanan krizin aşılması, TürkAkım 2020'nin başlarında tamamlanmasından bu yana, Ankara'nın projeye katılması, Batı'ya karşı kendini savunma kabiliyetinin kanıtı olarak görülüyor. Ocak 2020'de doğalgaz boru hattının açılışında Erdoğan, TürkAkım'ı 'tarihi' olarak nitelendirdi. Proje 'kazan-kazan iş birliği' örneği ve 'gelecekteki projeler için bir temel' temsil ediyor. Rusya, TürkAkım ile sadece Türkiye ile bağlarını güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda Avrupa'ya gaz arzı için bir geçiş ülkesi olarak Ukrayna'yı kesme hedefine de yaklaştı. Ancak TürkAkım, durdurulan Güney Akım'dan daha az kapasiteye sahip. TürkAkım, her biri 15,75 milyar metreküplük iki hattan oluşuyor, yani toplam hacmi 31,5 milyar metreküpten bahsetmek mümkün. İlk hat Türkiye'yi besliyor, ikincisi güney ve güneydoğu Avrupa'ya yöneliktir. Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkilerin niteliği ve kalitesi bu nedenle ticaret hacimleri tarafından yeterince anlaşılmamaktadır. Ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye ticaret ve turizm açısından ağırlıklı olarak Rusya'ya bağımlıdır. Aslında TürkAkım doğalgaz boru hattı gibi projeler, bir karşılıklı bağımlılığa işaret etme eğilimindedir. Genellikle Türk-Rus ilişkilerinin kilit özelliğinin, her iki devletin de ilişkileri bölümlere ayırma yeteneği olduğu varsayılır. Bu varsayımın arkasındaki ana fikir, gelişen ekonomik ilişkiler ile jeopolitik uyumsuzlukların ayrılmasıdır. Başka bir deyişle, Türkiye ve Rusya'nın liderlikleri, görüşlerinin farklı olduğu konuları bir kenara bırakma konusunda anlaşıyorlar, ancak ekonomik iş birliğini sürdürmeye çalışıyorlar. 2015'te, Suriye'de yaşanan jet krizi öncesinde Türk-Rus ortaklığında bu görüş hakimdi. Ancak 2015'te bahsi geçen Rus savaş uçağının düşürülmesi ve Moskova'nın tepkisi, işlerin bu şekilde yürümediğini açıkça gösterdi. Ancak 2015 krizi öncesindeki Türk-Rus ilişkilerine de bakıldığında, o zaman bile bir bölümlendirmenin olmadığı görülüyor.