Bugünkü, sayın Ömer Kalaycı Hocamız ile hazırladığımız köşe yazımız; 1929-1933 Büyük Ekonomik Bunalımı ve Alman Weimar Cumhuriyeti ekonomisi üzerindeki olumsuz sonuçlarıyla ilgilidir. 

Bugünkü, sayın Ömer Kalaycı Hocamız ile hazırladığımız köşe yazımız; 1929-1933 Büyük Ekonomik Bunalımı ve Alman Weimar Cumhuriyeti ekonomisi üzerindeki olumsuz sonuçlarıyla ilgilidir. Bu yazımızın asıl amacı, Büyük Ekonomik Depresyon olarak bilinen küresel ekonomik ve finansal krizlerin ana nedenlerini ve sonuçlarını sunmak ve bu depresyonun yeni savaş sonrası Alman Weimar Cumhuriyeti ekonomisini ve finansmanını nasıl etkilediğini üzerine araştırmaktır. Bu araştırma konusunun özel önemi, o zaman tüm Avrupa devletleri arasında ve en sonunda Adolf Hitler'i ve NSDAP'ı Almanya'da güç merkezi haline dönüştürmesi açısından oldukça önem taşımaktadır.

Hepimizin de bildiği üzere; 1929'dan 1933'e dek dünya tarihinde, en büyük, aynı zamanda en zor ekonomik kriz sırasında, (Alman) Weimar Cumhuriyeti dünyanın en çok etkilenen ülkelerinden biriydi.

Büyük Ekonomik Bunalım'ın sonuçlarını düşünecek olursak da 1920'lerin ikinci yarısında ekonominin ortaya çıkardığı Weimar Cumhuriyeti'nde en görünür ve yıkıcı olanıydı. 1928'de Alman sanayi üretimi, dünyanın %12'sine dek, Amerikan seviyesinin bir veya % 26'sına yükselmiş durumda.

1929'da, Almanya, milli gelirin% 20'sine, ABD'nin dış ticaretinin ise %70'ine ulaşmış vaziyette. Bununla beraber, Alman ekonomik krizinin yalnızca Amerikan daralmasının doğrudan sonucu olmadığını, bilhassa Almanya'nın, kendi 'kriz içindeki krizi' ile uluslararası ekonomik çöküşü sürdürdüğünü de belirtmekte fayda var. Bununla beraber, 1929-1933 ekonomik krizi Almanya'da bütün Avrupa ülkeleri arasında en ağır olanıydı. Bu köşe yazımızda da asıl esasımız, Büyük Ekonomik Depresyon döneminde Weimar Cumhuriyeti'ndeki ekonomik krizin en elzem yönlerinden bazılarını sizlere sunmak üzerine olacaktır. Ele alınması gereken önemli sorunları sıralayacak olursak:

1) Büyük Ekonomik Bunalım'ın Küresel ve Almanya kökenleri

2) Finansal krizle ilgili sorunlar ve Alman ekonomisi üzerindeki sonuçları

3) Kriz sırasında Alman sanayi üretimi

4) Alman ticaret ve ticaret politikasına ilişkin sorunlar

5) Almanya'daki işsizlikle ilgili sorunlar ve Alman Hükümeti'nin Büyük Ekonomik Depresyon sırasında Weimar Cumhuriyeti'ndeki en zor sosyal sorunu hafifletmek için yürüttüğü sosyal ve ekonomik önlemler olacaktır.

Büyük Ekonomik Depresyonun Kökenleri

Hatırlarsanız, 1920'lerin sonu, 1930'ların başı boyunca dünya; tarihteki en kötü ekonomik bunalımdaydı. Bu ekonomik kriz, Ekim 1929'da Amerikan borsasının dramatik çöküşüyle başladı. Devamında 1933 yılına dek Avrupa'ya da beraberinde yayıldı. Dünya çapındaki bu finansal çöküş, dünya ekonomisinin daha derin zayıflıklarının tezahürüydü. Durgunluğa katkıda bulunan çeşitli faktörlere gelince:

1) Avrupa'nın çoğunda talep edilen döngüsel kasılmalar

2) Birincil ürün fiyatlarının düşme eğilimi

3) Avrupa ve ABD'de finansal krizler

Devamında sizlere listeleyeceğimiz, ekonomik çöküşün ve istikrarsızlığın küresel kaynakları olarak:

1) Birinci Dünya Savaşı, bilhassa Avrupa dışında üretken kapasitede önemli bir artışa neden oldu, lakin talepte buna karşılık gelen bir artış olmadı

2) Tarım, sanayi arasında dünya çapında bir dengesizlik vardı

3) Sanayileşmiş ülkelere, bu ülkelerdeki endüstriyel ve finansal sektörlerine orantısız bir şekilde tahakkuk eden büyümenin ödülleri

4) Uluslararası finans, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasından asla tam olarak kurtarılamadı

5) Artan üretim, 1920'lerde gıda ve hammadde fiyatlarının düşmesine izin vererek, malların ihracatına bağlı ülkeler adına ticaret şartlarını kötüleştirdi. Avrupa ve ABD'nin endüstriyel ürünlerini satın alma yeteneklerini azalttı.

1929'daki çöküş ve ekonomik durgunluğun daha belirgin ve somut kökenleri ABD'de bulunmalıdır. Amerikan ekonomisinin, dünya depresyonunun fırtına merkezi olduğu aşikar. Burada ulusal ekonomik yönetim, üretim, üretimi ile beraber para ve emtia piyasalarının çöküşünü engelleyecek olanaksızdı. İstikrarsızlığın en büyük etkisi Amerikan kredilerindeki çöküşüyle beraberinde ortaya çıktı. Bu durum, 1928 yazında başladı ve yerel patlama ile Federal Rezerv'in faiz oranlarını yükselterek, kontrol etmesi eylemi tarafından yönlendirildi. Her ikisinin de iç pazara fon çekme etkisi vardı.

Zira borç vermenin bu dramatik kısıtlaması, dünya ekonomisi üzerinde güçlü bir deflasyonist etki yarattı. Unutmamalı ki uluslararası ekonominin kırılgan istikrarını zayıflatmak adına yeterince yaygındı. Ayrıca, Avrupa'nın bölge dışındaki ürünlere olan ithalat talebini de azalttı.

İkinci ekonomik şok olarak da ABD'nin patlamasıyla birlikte 1929 yazında ortaya çıktı. Para politikasında şu anki sıkılaşma da etkili olabilir, lakin parasal faktörler muhtemelen Amerikan ekonomik patlamasının ilk kırılmasında nispeten küçük bir rol oynamıştır. Amerikan ekonomik çöküşü mali krizden etkilendi.

1928 Büyük Boğa Piyasası, 1929 Ekim ayında hisse senedi fiyatlarında hızlı bir düşüşe yol açtı. Zira parasal istikrarsızlık ve ödemelerin dengesizliği koşullarında, uluslararası para ilişkilerinin bir tür temel yasası olarak altın standart geçersizdi. Başka bir deyimle, 'Wall Street Crash' in revizyonu adına en kolay çözüm, altın standardı terk ederek, bağlantıları kırmaktı. Bu, pek çok Latin Amerika ülkesi tarafından, aynı zamanda 1929 sonunda ve 1930 başında Avustralya, Yeni Zelanda tarafından (ya otomatik olarak ya da kasıtlı hükümet eylemi yoluyla…) gerçekleştirildi. Bu sebeple, deflasyonist süreç bir kez başladığında, sonunda altın standardının genel olarak çökmesine, iç ekonomileri korumak adına kısıtlayıcı politikaların benimsenmesine yol açtı. ABD'deki depresyonun kökenleri sorunu ile ilgili olarak, HJ Braun'un sözlerini alıntılamak elzemdir: 'Depresyonun sebebi olarak katkıda bulunan faktörlerden biri, tarımsal üreticiler, ihracatçılar adına gelirlerin düşmesi ve satın alma gücünün düşmesine neden olan gıda, diğer birincil ürünlerin fiyatlarındaki düşüş olması üzerinedir.' Bu tür fiyat düşüşleri, başka yerlerde gerçek gelirlerin yükselmesine katkıda bulundu. Sonraki likidite mücadelesinde fonlar, Avrupa'dan Amerika'ya geri aktı ve titrek Avrupa refahı çöktü.

Mayıs 1931'de Avusturya Kredisi-Anstalt banka varsayılan olarak ayarlandı. Lakin İngiltere, Eylül 1931'de sterlin'in değer kaybetmesine izin veren Altın Standardı'ndan ayrıldığında, neredeyse tüm dünya etkilendi.

Dünya emtia pazarı Amerikan çöküşünü takip etti. Örneğin, 1931 yılına gelindiğinde Liverpool Borsası'ndaki buğday fiyatı, 1929'a kıyasla sadece yarı yarıya düştü. İngiliz hammadde ithalatının fiyatları beşte iki oranında düştü, gıda ithalat fiyatları bir bütün olarak düşecekti Ertesi yıl olduğu gibi… Denizaşırı tedarikçilerin kazançları da buna bağlı olarak azaldı. Sonuç itibarıyla Avrupa'nın ihracat pazarları azaldı. Denizaşırı talebin çöküşü, büyük bir denizaşırı ihracat ticaretine sahip olan Avrupa ülkeleri aracılığıyla Avrupa ekonomisine aktarılmıştır. Bu da üretim ihracatı takip etti.

1932'de, Sanayi üretimindeki düşüş seviyesi 1929'da zirveye ulaştı. Buna, bilhassa birincil ürün olmak üzere tüm mallar adına artan işsizlik, düşen fiyatlar eşlik etti. Bununla beraber, yeni ticaret koruma ve para birimi manipülasyon politikaları ekonomi için bir çekiç haline geldi.

Lewis'e göre, 'üreticilerdeki ticaretin gerilemesi ne tarifelerden ne de yeni ülkelerin sanayileşmesinden kaynaklanıyordu'. Gerçekte, takas üreticileri yalnız sanayi ülkelerinin aldıkları ürün için çok düşük bir fiyat ödeyerek çok az birincil ürün satın almaları nedeniyle düşüktü.

Roger Munting ve B. A. Holderness tarafından Wall Street kazasının Avrupa'daki depresyona değil, bundan kaynaklanan finansal güven kaybının, onu izleyen zayıf para politikalarının neden olduğu fikrini sunmak adına büyük bir değer olacağını düşünmekteyiz. Amerikan talebinin çöküşüyle, durgunluğu Avrupa'daki ABD'den daha ciddi hale getirdi. Unutmamalı ki, dünyanın geri kalanında da olumsuz sonuçlara yol açtı. Bu sebeple Avrupa'daki resesyon ABD'de ortaya çıkmamasına rağmen, Amerikan depresyonu şüphesiz dünyanın geri kalanını olumsuz etkiledi.