SON yıllarda sıklıkla duymaya başladığımız kavramlar var. Önümüze geldiğinde şaşkınlık yaşayıp bu da nedir böyle deriz. Esasen üzerinde düşünme fırsatı vermesi bakımından farklı anlatımlar her zaman yararlıdır.

SON yıllarda sıklıkla duymaya başladığımız kavramlar var.

Önümüze geldiğinde şaşkınlık yaşayıp bu da nedir böyle deriz.

Esasen üzerinde düşünme fırsatı vermesi bakımından farklı anlatımlar her zaman yararlıdır.

Son günlerde önüme çıkan o iki başlık şu:

Toksik ilişkiler.

Toksik insanlar.

TOKSİK zararlı demek…

Zehirleyici.

Yıpratıcı.

Örseleyici.

Travmatik sonuçları olan yanlışa ayarlanmış davranışlar.

Tartışmalar, incitici sözler, yıkıcı eleştiriler, özgüven zedeleyici çıkışlar, kişiye kendini kötü hissettirici baskılar, yetersizlik hissinin uyandırılıp sürekli bunun canlı tutulması, işe yaramazlık duygusunun pekiştirilmesi, güvensizlik kıskacına alınması, kendi öz kaynaklarının unutturularak bunların ortaya çıkarılıp kullanılmasına fırsat tanınmaması, zorlayıcı yaptırımlara muhatap edilmesi bunların başında gelir.

İnsanın sömürülmesi yine toksik ilişkinin başat unsurudur.

İstismar edilmesi, her açıdan kötüye kullanılması gelir ardından.

Sürekli şüpheci davranışlarla muhatap edilmesi ve kişinin sadakatini her vesileyle ispat etmeye zorlanması da toksik ilişkilerin olmazsa olmazı gibidir.

Psikolojik dalgalanmaları yoğun yaşayan toksik insanlarla kurulan ilişkiler aynı oranda savrulmaları getirir. Pasif agresif davranışlarla bu ortamda bulunan insan çıkmazlara rahatlıkla sürüklenebilir. Çaresizlikler içinde kıvranabilir.

TOKSİK insanlar skorcudurlar.

Sizin hata cetvelinizi şaşmaz biçimde zihinlerine kaydeder ve bunu sıklıkla gündeme getirerek buldozer gibi ruhunuzun üzerinde gezinerek ezerler.

Bağışlamayı bilmezler daha doğrusu bunu zayıflık olarak tanımladıklarından affetmeye yanaşmazlar.

Yargılayıcı, ötekileştirici, etiketleyici olurlar.

Sözle zehirlemeyi mahirane yaparlar.

Kişinin kalbini rehin alan bu yapıdaki insanlar muhataplarının aklını da esir ettiklerinden mantıklı düşünerek bu cendereden çıkılmasına izin vermezler.

PSİKOLOGLARIN çalışma alanına girecek değiliz elbette.

Bizi aşar.

Kişinin haddini, sınırlarını bilmesi onun en önemli erdemlerindendir. Konunun ayrıntılarını uzmanlarına havale ederek meseleyi anlamaya çalışıyoruz sadece.

Yapacağımız zihnî egzersizlerin bizi diri tutacağını bilerek.

Hayatı derinden kavrayıp yaşama açısından önemli fırsatlar sunan tefekkür eyleminden uzak kalamayız.

Aklını kullanmayanların üzerine Allah'ın pislik yağdırdığını hatırladığımız vakit zihni tembelliği bir seçenek olmaktan hemen çıkartırız.

ŞEYTANLA kurduğumuz ilişki, toksik bir ilişkidir.

Bizi fesada uğratıyor.

Kalbimizi hissedemez, aklımızı muhakeme edemez bir duruma düçar ediyor.

Düşünce felçlisi oluyoruz.

Şeytanın evliyası yani dostlarıyla kurduğumuz münasebet yine aynı kapıya çıkıyor.

Nefsin işbirlikçileri ile el ele verip ümitsizlik gayyasına yuvarlayıp imanımızı heba etme çabasına giriyorlar.

Günümüzün popüler anlatımları olan toksik ilişkiler ve toksik insanlar üzerine metinler okuyup bilgilerini güncelleyen bizler muhatap olduğumuz bu toksik anlatımları görmemezlikten gelebilir miyiz?

Toksik yaklaşımları yok sayabilir miyiz?

Mü'min kılığına girmiş müşrik ahlakını tatlılıkla bizlere anlatıp yutturanları artık teşhis etme zamanı gelmedi mi?

Bu, mana zehirleyicisi toksik insanlarla toksik ilişkilerimizi daha ne kadar devam ettirebiliriz ki!

İmanımıza daha ne kadar kıyabiliriz ki!

Artık ferasetle bakıp şeytanın üzerimizdeki toksik etkilerinden kurtulmak niyazıyla.

Ya Selam!