Taşeron sistemi mi? Yoksa kadro sistemi mi?

Son günlerde taşeron işçilere kadro verilmesi gündeme geldi.

Dünyada; gelişen yeni kamu yönetimi anlayışına göre, devletin daha pratik, daha hızlı ve daha güzel hizmet vermesi fikri kabul gördü.

Bu fikir, vatandaşa müşteri gözüyle bakılmasından sonra başladı.

İnsanlar, vatandaş olmaktan çıktılar, birer müşteri oldular.

Devlet, müşteri vatandaşlarına daha kaliteli hizmet vermek için eskimiş, köhne, hantal ve bozuk eski Tames kamyonları gibi hareket eden bürokrasiden kurtulmak istedi.

Devlet, sağlık, eğitim, temizlik, yol yapımı-bakımı ve inşaat hizmetlerini satın almayla başladı.

Çünkü devletin kadrolu elemanlarına işleri istenen şekilde, istenen kalite ve istenen zamanda yaptırmak çok zor…

Adam kadrolu… Birçok hakkı var. Sırtını devlete dayamış, o ancak kanunlarla adım atar. Kanunlarla çalışır ve kanunlarla ona emredebilirsiniz!

Yeni Kamu Yönetimini benimseyen dünya devletleri, “Yönetim”, “Adalet” hariç hemen hemen devletin bütün hizmetlerini dışarıdan satın alma yoluna gitti.

Yönetim ve adaleti (mahkemeleri) özelleştirmediler.

Diğer bütün hizmetleri özelleştirdiler.

Rahmetli Özal ile beraber Türkiye de bu rüzgara kapıldı.

Müşteri-vatandaşa daha iyi hizmet verebilmek için, hantal bürokrasiden kurtulmak için, daha ucuza daha kaliteli hizmetler almaya başladı.

Bazı hizmetlere kadro vermek yerine onu dışarıdan değişik isimler altında satın aldılar.

Özellikle hizmet işleri…

Devlet kendilerine taşeron denilen müteahhitlerden ihale yoluyla hizmet satın almaktadır. Bu hizmet satın alınmalar, iyi bir hesabın sonucudur. Bu işçilerin devlete maliyeti, verimi ve yaptıkları iş kalitesi ölçüldü. Taşeron sistemi mi daha iyi yoksa kadro sistem mi?

Yapılan hesaplar sonunda hizmetleri satın almak devlet için daha ucuz ve kamuoyu için daha katile ve daha insancıl hizmetlerin verildiği ortaya çıktı.

Bunu anlamak için bir özel hastaneye gidin bir de bütün çalışanlarının devlet memuru ve işçisi olduğu bir hastaneye gidin.

Farkı çıplak gözünüzle göreceksiniz!

Bu gün şehirlerimizin tertemiz olmasını, gerçekten temizlik işlerinin satın alınmasına bağlıdır.

Yeni kamu yönetiminin oturduğu devletlerde, eğitim, sağlık ve hizmet işleri tamamen dışarıdan satın alınmaktadır. Bu gün Avrupa Birliği ülkelerinde beş milyon kadar taşeron işçisinin bulunması bunun en bariz alametidir.

Hatta bu gün dünyada ve Türkiye de askeri hizmetler bile er-erbaşlardan ve köy koruyucularından satın alınıyor…

Birçok ülkede paralı asker var.

Birçok yerin ve kurumun güvenliği dışarıdan satın alınıyor. Güvenlikçiler, şahısların, devlet adamlarının ve devlet kurumlarının güvenliğini sağlamaktadırlar.

Bunun bazı suistimalleri olabilir.

Ama sistem olarak, pratik, hızlı ve kaliteli hizmet verilmesi açısından çok iyi bir sistemdir.

Bu sistemde çalışan 600 bin kadar işçiye kadro verip, devletin işi ağırlaştımak ve devleti çalışmaz hale getirmek yerine bu işçilerin sosyal hakları korunmaya alınsa daha iyi olur.

Örneğin yapılacak ihalelerin beş yıllık yapılıp kıdem fonu oluşturulması taşeron işçilerin hak kaybını önleyecektir.

Taşeronların kadroya geçmesi bu memlekete yapılacak en büyük kötülüktür. Tekrar 20 yıl önceki hizmet kalitesini dönüş olur.

İşçilerimize her türlü sosyal hakkı verelim. Sosyal haklarını kanunlarla korumaya alalım. Ama dünyada oturmuş olan “Yeni Kamu Yönetimi” sisteminden geriye, klasik kamu yönetimine dönmeyelim. siyasiler Taşeron işçiler üzerinden memlekette sıkıntıya sokacak kararlar alıp, birkaç oyun hesabını yapmayalım.

Yeni kamu yönetimi biçimini gelecek birkaç oya kurban etmeyelim!

Yoksa ileri de siyaset bilimi- kamu yönetimi ve yerel yönetimler biliminin hoca ve öğrencilerinin kötü malzemeleri oluruz.

Vesselam…

NOT:

27 Mart 1994’te 76 ilden 28’inde belediye başkanlıklarını kazanan Refah Partisi’nin belediye hizmetlerindeki başarısının ardında da taşeron yoluyla hizmet satın alınmasının olduğu unutulmamalıdır.