Bütün hamasi kahramanlık edebiyatımıza rağmen, ek olarak gönderilen Türk askeri konuşlandığı Musul yakınlarındaki Başika bölgesinden ayrılarak Irak’ın kuzeyindeki Dohuk’a doğru çekildi.

Bunu yeterli bulmayan Irak hükümeti ise Türk askerinin topraklarını tamamen terk etmesi için hâlâ ısrarcı.

Peki ama Irak hükümeti neden bu kadar ısrarcı ve aceleci?

Israrcı, çünkü Kuzey Irak’ın Bağımsız Kürdistan olarak bölünmesine ramak kaldı. Israrcı, çünkü müttefiki olan İran ve Rusya bölgeyi kaybetmemek için Irak hükümetine yükleniyorlar. Israrcı, çünkü görünüşte müttefikimiz olan ve sadece “kendine köle ve muhtaç bir Türkiye dostu olan” ABD’de bizim orada kalmamızı istemiyor.

Bu süreçte gözlerden kaçan bir görüşme, askerimizin Musul’a “sızmasının” hemen ardından, Irak Başbakanı ve ABD Irak Özel Temsilcisi arasında oldu ki, bu görüşmede Irak Türkiye’nin “haince işgal planlarını” engellemek için ABD’den destek istediler.

Musul petrollerini ele geçirmiş bir Türkiye, Amerika’nın ve Batının çok hoşlanacağı bir durum olmadığı için ABD gerekeni yapmak için hemen harekete geçti. Arka planda Türkiye’yi sıkıştıran ABD’nin baskısına çok da fazla dayanamadık açıkçası.

Boşluğu doldurmak isteyen İtalya ise Musul Barajı’nı koruma bahanesiyle 450 askerini göndermeye hazırlanıyor.

Ancak bizim Musul’dan çıkışımız sadece “göstermelik” oldu. Dohuk’a çekilen birliklerin hava desteği altında birkaç saat içerisinde aynı bölgeye intikali zor olmayacağı gibi, evvelki gün Başika’daki kampa saldıran İŞİD, buradaki güvenlik ihtiyacının varlığını ispatladı ki bu ispata bizim de “yardımcı olmuş olma ihtimalimiz” çok fazla.

Duygusal davranmayalım. Her devlet bu tarz şeyler yapar. Her devlet operasyon için kendisine bir bahane yaratır.

Realist olmalı ve 1 Ocak itibariyle Ortadoğu’nun haritası yeniden çizilirken “masada olabilmek için” her şeyi yapmalıyız. Geçen sefer ki “harita çiziminde” Osmanlı olarak çok kaybettik. Şimdi tarihi bir fırsat varken bunu kaçırırsak çocuklarımıza ve torunlarımıza kahramanlık edebiyatı yapmaya yüzümüz olmaz.

Osmanlı şöyle büyüktü, böyle savaşırdı, müthiş adildi şeklindeki kahramanlık söylemleri bizi bu yaşa kadar getirdi. Artık yeni bir şeyler söylemek lazım.

Dünle beraber gitti cancağızım.

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

Hz. Mevlana