Ülkemiz için savunma vakti..

Ülkemizde terör ve terörizm, özellikle 1960’lı yıllardan sonra giderek artan şiddet eylemleri ile günümüze kadar gelmiştir. Özellikle 2016 Yılı güzel ülkemiz için zulmün şahlandığı, insanlığın kılık değiştirdiği, fikirlerin acıdığı zor bir yıl olmuştur. Yine bu yıl içerisinde ülkemiz hain ve alçak maşalar eli ile (FETÖ, PKK, DAEŞ) birçok kez saldırıya maruz bırakılmıştır. Vatanımızın varlığına ve birliğine kasteden bu alçaklar kan dökmek için adeta sıraya girmişlerdir.Beşiktaş ve Kayseri saldırılarının arkasından PKK, Rus elçi Karlov’un öldürülmesinden FETÖ, Son Reina saldırısının arkasından da DEAŞ çıkmıştır..

O gün ekranlarda, halkı sokağa çağırıp meydanlarda bildiri dağıtan, kahvehaneleri bir bir gezip, halkı devlete karşı ayaklanmak için sokağa çağıran çukurları görünce anladım ki ülkemizde yine 12 Eylül zamanının şartları oluşturulmaya çalışılıyor… Provokatörlerin alçak oyununa bakar mısınız? Neymiş efendim ‘’Laiklere gözdağı veriliyormuş, Hayat tarzlarına karışılıyormuş…’’ falan fıstık.. Özelikle son dönemlerde DAEŞ ve FETÖ gibi sözde Müslüman(!) görünümlü terör şebekelerinin İslam’a verdiği zarar yetmiyormuş gibi,şimdi de en son ki Reina saldırısının bedeli de maalesef İslam’a,Müslümanlara, dindar insanlara fatura edilmek isteniyor..

Anlaşılan o ki bu kirli güruh darbeyle yapamadıklarını şimdi terör eylemleriyle yapmaya çalışıyor. Biz Müslümanlar “Bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir” diyen bir dinin mensupları ve “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir kültürün mirasçıları olarak; inancı, yaşam tarzı, etnik kimliği, düşüncesi ne olursa olsun masum insanların öldürülmesini kınar ve lanetleriz. Bizler yeni yılın daha ilk saatlerinde terör örgütlerince Ortaköy’de gerçekleştirilen hain saldırıyı ‘’2017 Yılında da Türkiye’nin dirilişine ve ayağa kalkmasına asla müsaade etmeyeceğiz ve alçakça vurmaya devam edeceğiz’’olarak okuduk. Evet, Reina katliamı sözün ve insanlığın bittiği bir noktadır. O kanlı gecede gözü dönmüş cani, yapmış olduğu katliamla onların namı hesabına 39 masum insanı yok yere canından etti. Bu meyanda katile şimdi soralım hele ‘’Biz acılara şerbetlendikte, yaptığın katliamla peki seninde boyun mu uzadı ulan teres..?’’

Evet, anlaşılan o ki bugün yine ülkemiz çokuluslu, çok yönlü, çok cepheli saldırılarla karşı karşıyadır. Devlet otoritesini yıkmayı amaçlayan bu teröristlerin öncelikli hedefi; toplumu paniğe sevk edecek kanlı eylemlerle halkın devlete olan güvenini kırmak, toplumda “güvensizlik” ve “istikrarsızlık” ortamı oluşturmak olduğu artık gün gibi aşikâr olmuştur. Özellikle de hükümeti zayıflatmak veya toplumu hükümetin zayıf olduğuna inandırmak için, devlet yetkililerini, resmi kurumları ve güvenlik güçlerini hedef olarak seçmektedirler. Terörizmin zaten şiddet kullanmadaki temel amacı toplum üzerinde korku ve kaygı oluşturarak taleplerini kabul ettirmektir.

FETÖ, PKK, DAEŞ terör üçlüsünün iplerinin, Suriye’de masa dışında bırakılan Obama yönetimindeki ABD’nin ve NATO’nun olduğunu anlamak için sanırım artık siyaset bilimcisi olmaya gerek yoktur. Anlaşılan o ki; Türkiye, Rusya ve İran'ın Suriye mutabakatı ve Türkiye’nin son dönemdeki diplomatik ve askeri başarıları NATO ve ABD'nin, özelliklede ABD tarihinin en kötü başkanının ayarlarını iyicene bozmuştur.. Hani yine ihtiyaç hasıl olursa diye FETÖ’ nün muşmula suratlı liderini pamuklara sararak koynunda besleyerek bize iade etmeyen ve devlet terörü estiren ABD, şimdide ‘’Laik- Anti laik’’ kartını devreye sokarak ülkemizde kaos çıkarmayı hedeflemiş lakin her zaman olduğu gibi bir kez daha çok kötü çuvallamıştır.

Ülkemizin zor ve çetin bir süreçten geçer iken, böyle büyük acıları yaşandığımız bu günlerde, hele hele Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve birliğine saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde; CHP liderinin ve laik kesimin babayani bir tavırla ‘’Özellikle bu saldırı bizim yaşam tarzlarımıza yapılmış bir saldırıdır’’ diye car car konuşarak konuyu saptırmaları, olayı siyasi bir rant’a dönüştürme gayretlerini bu millet asla ve asla unutmayacaktır. ‘’Atma Kemal din kardeşiyiz’’ diyeceğim amma nafile.. CHP’nin Erdoğan karşıtlığı üzerinden büyük bir aşka dönüştürülen ABD sevgisi, görev bekleyen tekne kazıntısı son evlat Kılıçdaroğlu’nun gözünü maalesef hepten kör etmiştir.

Oysa hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız ve bu vatan hepimizin. Gün ayrışma değil birlik olma zamanıdır. Ne güzelde söylemiş atalar; ‘’Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmezmiş’’ diye… Yaşanan acıları birlikte çözme zamanıdır. Terör konusunda birlik beraberlik çağrılarına rağmen ülkede can kaybı varken Türkiye Cumhuriyet'inin bekasına saldırılar şehitlerimiz varken, analar ağlarken çocuklar öksüz yetim kalırken hala siyasi bir menfaat bekleyenlerin amacı ülkenin kolonlarına dinamit yerleştirip yerle bir etmekten başka bir şey değildir. Her iki cihan'da bunun vebali çok ağır olur. Bu zor süreçte ve maalesef her seferinde, kumdan kalelerinizin ardından meşru hükümete başarısız nidaları atarak, bu ülke doğru yönetilemiyor diye böğürüp istifa çağrıları yapmak bu ülkenin ana muhalefetine asla ve asla yakışmamaktadır. Ne diyeyim ki ben sana arkadaş.! (Arkadaş değiliz). Rabbim akıl fikir versin de, tez zamanda idrak yollarını açık etsin inşaAllah..

Bizler ki umudun kulpuna sıkı sıkı yapışmış, zora talip olmuş özel bir tarihin ve özel bir coğrafyanın evlatlarıyız. Böyle olduğumuz için işte dost-düşman herkesin gözü tarih boyunca her daim üzerimizde oldu. Esasen tarihten edindiğimiz tecrübeler ve en son ki 15 Temmuz Hain Darbe girişimi, bize birlik bütünlük ruhunun ne büyük badireleri atlatmamızı sağladığını açıkça göstermiştir. Türk milleti, tarihin çeşitli dönemlerinde, kendisini boğmak ve yok etmek isteyen düşmanlarına karşı, her daim milli birlik ve beraberlik içinde olmuştur. Bunun en güzel misâli ise “İstiklâl Savaşımızın’’ ta kendisidir.

Elbette insan sosyal bir varlık olarak asla yalnız yaşayamaz. Birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar tüm sorunlarını çözmekte daha başarılıdırlar. Düşünce birliği ve gönül birliği içinde hareket eden toplumların huzurlu ve başarılı bir şekilde ilerledikleri yadsınamaz tarihi bir gerçektir. Öte yandan da iç ve dış nedenlerle, fitnelerle bölünen, parçalanan devletler kısa zamanda tarih sahnesinden silinmiş yok olmuşlardır. Bizim farklılıklarımız, asla birlik ve beraberliğimizin önünde engel değildir. Esas olan farklılıklara rağmen, hoşgörü ile bir olmak beraber olmaktır. Birbirimizle uğraşmadan, didişmeden, herkesi olduğu gibi kabul ederek, birbirimize destek olarak yaşamaktır. Maddi ve manevi sıkıntıları, sorunları yığıp biriktirmekle huzura kavuşulmaz. Onları başkaları ile paylaşarak huzur bulur, mutlu oluruz. İşin sırrı özetle ‘’Birlik ve beraberliktedir..’’

Artık hakikate uyanmak ötekileştirmelerden kurtulmak zorundayız. Cehalet ön yargıları besler. Milli birlik ve beraberlik duygusu, millet bilinci etrafında vatandaşları birbirine bağlar. Devlet, gücünü, ulusun milli birlik ve beraberliğinden alır. Aynı milletin bir parçası olduğu inancını taşıyan partiler ve vatandaşlar, ülke ve millet çıkarları söz konusu olduğunda ortak hareket ederek her türlü tehlikeye karşı güç birliği oluştururlar. Ülke içinde sağlanan milli birlik ve beraberlik, askeri gücün gelişmesine de büyük katkı sağlar. Peygamberimiz (sav), bir hadis-i şeriflerinde: "Müminler bir binanın taşları gibidirler. Birbirlerini yıkılmaktan muhafaza ederler"

Nihai kertede demem o ki; Evet Anadolu son kaledir ve yorgunluğun adıdır.Yorulduk lakin bu kanlı cendereden de yüzümüzün akı ile çıkacağız inşaAllah.. Gelecek günler bizim için çok da güzel olacak. Milli bekamıza göz dikip, huzurumuzu bozarak, Türkiye’den bir Suriye, ya da Irak çıkarmak isteyenlere asla müsaade etmeyeceğiz. Yeter ki biz her daim bir olalım beraber olalım. Ne güzel söylemiş Millî Şairimiz Mehmet Akif “Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez, Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”Allah’a emanet olun kalın sağlıcakla..