İsrail'deki ilk intihar eylemi 1960'lı yıllarda bir Müslümanın (!) canlı bomba olup, kendisini patlatmasıyla yaşanır.

İsrail'deki ilk intihar eylemi 1960'lı yıllarda bir Müslümanın (!) canlı bomba olup, kendisini patlatmasıyla yaşanır. 1960'lı yıllarda yüz ölçümü 1 olan İsrail, 1980'li yıllarda bu sayıyı 9 kat arttırarak yüz ölçümünü 10'a çıkarır.

Peki, bunu nasıl yapar?

"Filistinli intihar bombacısı bana saldırdı, ben de onları bu topraklardan kovarım!" diyerek...

Bir intihar bombacısı için 200- 300 Filistinliyi öldürür, bir çoğunu sığınma kamplarına gönderir...

Görünen odur ki; "canlı bombalar" İsrail'in işine yaramıştır! Peki durum bu iken; diyebilir miyiz ki; "Bir Müslüman, başka Müslümanları öldürmek için canlı bomba olur?"

Şimdi bu konuyu bir kenara koyup, ülkemizde yaşanılan intihar eylemlerinin kimin işine yaradığına bakalım!

Kimin işine yaradıysa yada yarıyorsa intihar bombacısı odur!

Bu noktada insanlıktan çıkmış insanların, bunu kim için ve hangi ilimle yaptıklarını konuşalım!

Bugün Avrupa tek yürek oldu, Türkiye'ye destek verdi.

Türkiye'ye destek vermeleri siyasi olarak; "Halkının yanındayım ama devletinin yanında değilim!" mesajını içerir.

Halka kendisini sempatik gösterip, öte yandan;

"Senin kalbinde bomba patlattım! Ben ne istersem yapacaksın! Yoksa bu bombaları her yerde patlatmaya devam ederim. Amacım, tahmin ettiğin gibi köprü olan Türkiye'nin üstüne BASARAK Ortadoğu' yu işgal etmek!"

şeklinde devlete tehditlerini savurmaya devam eder...

Ama ne var ki; Avrupa sert bir kayaya çarpmıştır ve şu an bu sert kayayı delmek için her yolu denemektedir! Piyasaya sürdükleri dolarlarla da başarılı olamayınca, çareyi kayayı patlatmakta bulmuştur!

Peki, bunun devamı gelecek mi?

Şüpheniz dahi olmasın!

Bunu hiç bir yerde yapamasa sınır kapılarında yapacak!

Şimdi sorgulanması gereken konu şu: Bizim istihbaratımız bunları neden bulamıyor?

Ya istihbaratımızın uzanamadığı, elinin kolunun bağlı olduğu bölgeler varsa?

Ya bu adamlar, bizim istihbaratımızın giremeyeceği yerlerde bu hazırlığı yapıyorlarsa?

İstihbaratımızın giremeyeceği, girmesi yasak olan bir bölgeye bir araç girse ve orada bomba düzenekleri hazırlansa ve bu araç sahte plakayla oradan çıksa... Bu giriş- çıkış esnasında bütün kameralar kapatılsa... Aradan 1 hafta- 10 gün gibi bir süre geçtikten sonra orijinal plakasını taksa ve kendisini yok etmek istediği yere gitse... ve yok etse?

Biz 300 yıllık kirlenmeyi 10 yılda temizlemeye çalışıyoruz!

300 yıl pas tutan bir demiri ya zımparalayarak temizlemeye çalışırsın -ki - zımparaladıkça incelir... Ya da demiri ateşe atıp yeniden dökersin! Yeniden ateşe atılıp dökülen demir, oksitlendiği için hacim kaybeder ama tertemiz bir şekilde çıkar!

Biz demiri zımparalamaya çalışıyoruz, onlar ise ateşe dökmeye...

Madem ki, onlar bu demiri eritme derdindeler, bir sistem değişikliğine ihtiyaçları var! Ki zaten bunu darbe yapmaya çalışarak denediler...

Başarılı olsalardı ilk yapacakları şey; yeni halkçılar kurup kendi istedikleri şekilde ülkeyi yönetmek ve ne kadar kurum varsa hepsini satmaktı!

Peki, gelinen durumda çözüm nedir?

Düşmanın saldırdığı yerden saldırmaktır!

Bu noktada;

Sen darbeyi KENDİNE yap! Onlara fırsat verme! Onların oluşturmak istedikleri kadroları yok et! Kendin kurmak istediğin kadroyu kendin kur!

Tertemiz bir hükumet, tertemiz bir istihbarat, tertemiz bir ordu...

Kısaca, bütün kirlenmişlikleri yok ederek, tertemiz bir oluşumla halkının başına geç!

Yani demiri ocağa sen at, ama KENDİN şekillendir! Onların seni vuracağı yerden, sen onları vur!

Bu ülkeye devrim şart mı?

Evet, kesinlikle şart!

Bu ülke eğer devrimle; halkçı bir devlet politikasına ve halkçı bir kadroya ulaşırsa kısa bir süre içerisinde bırakın Ortadoğu'yu, dünyaya hükmeder!