TÜRKİYE’ NİN AYDIN PROFİLİ AÇMAZI-1

Türkiye’nin önemli sorunlarından bir tanesi de aydın profili açmazı, aydınların bakış açısı sakatlığı, dünyayı iyi anlayamama ve buna bağlı olarak topluma ışık sunamama ile bir kısım aydınların ve ya aydın olmaya çalışanların bazen bilerek, bazen de bilmeyerek milletin yolunu karartmasıdır.

Çünkü bizim aydınlarımız, sözüm ona, çoğu zaman entelektüel bir bakış açısına sahip olamamışlardır. Sorunlara basit ve yüzeysel bakmışlar, bilim ve teknoloji adına hep taklitçi olmuşlar, meselelere günü kurtarmaya yönelik geçici çözümler aramışlar, millete ve milletin değerlerine tepeden bakarak, ona hakaret ederek onu zorla, baskıcı bir anlayışla değiştirmeye çalışmışlardır. Millete rağmen onu değiştirmeyi ve dönüştürmeyi hedeflemişlerdir. Oysa ki aydının görevi; milleti, ona tepeden bakarak değil, ona ve onun değerlerine bağlı ve saygılı olarak, özü ve kökü koruyarak, onunla birlikte değişime ve dönüşüme yönlendirmek, topluma ışık tutmaktır. Ama bizim, sözüm ona, aydınlarımız toplumun ışığını kapatmaya çalışmaktadırlar.

Batı taklitçisi, batı yaşam tarzı özenticisi, milletinden kopuk tanzimat aydınları ile bir kısım cumhuriyet aydınlarını örnek verebiliriz. nesli tükenmeye yüz tutsa da bunlardan, günümüzde de var. Tanzimat aydınının en önemli özelliği ansiklopedik olması, her konuda bilgi sahibi olduğunu iddia etmesi, her konuda bilgi sahibi olmasa da fikir sahibi olması, ama meselelerin özüne inememesidir.

Bu arada çoğu zaman, yanlış bir şekilde, aynı anlamda kullanılan, fakat kelime olarak farklı anlamları olan aydın ve entelektüel kelimelerinin anlamlarına değinelim.

Aydın: Arapça’da kelime anlamı olarak nurlu, ışıklı, aydınlık anlamındaki münevver kelimesi; okumuş, bilgili, görgülü insan anlamında kullanılmıştır. Daha sonra Türkçe’de bu anlamda aydın kelimesi kullanılmaya başlanmıştır. Bilime ve bilimsel düşünceye önem veren, batıdaki çıkış tarzıyla toplumun gelişmesine engel olabilecek din, mezhep, ırk gibi olgular ile otoritelere zaman zaman karşı duruş sergileyen (yanlış!), topluma yön vermeye çalışan, okur-yazar, düşünür kişilerdir. Aydın özgün değildir, görür ve gördüğünü toplumuna uygulamaya çalışan taklitçi kişilerdir. Yani toplumun şartlarına ve değerlerine yabancı olan bir şeyi, gelişim uğruna, bilimsellik adına topluma uyarlamaya çalışır.

Entelektüel: Ülkeyi ve dünyayı iyi kavrayan, evrensel düşünebilen, hem bilimsel hem de analitik düşünme kapasitesine sahip, yer-zaman-içinde bulunulan şartları ve toplum değer yargılarını göz önünde bulunduran, özgün, üretken, felsefik düşünebilen taklitçi olmayan ve toplumuna ışık tutan okur-yazar-düşünür kişilerdir.

Bilimsel ve teknik bilgiye sahip doktor, mühendis, hakim vb. kişileri aydın; bilimsel, teknik, mesleki bilgi birikimini kullanarak yeni bir fikir üreten, düşünce kuramı ortaya koyan, evrensel bir yaklaşım sergileyen kişileri de entelektüel kategorisinde örnek gösterebiliriz. İbni Sina, Biruni, Harezmi, Mevlana, Yunus Emre, Fatih Sultan Mehmet; Copernicus, Galileo, Nivton, Freud vb. kişileri entelektüel kategorisinde değerlendirmek mümkündür.

Burada aydın olmaktan çok entelektüellik yeğlenmelir. Toplumu hor görerek, onu zorla değiştirmeye çalışanlar ne aydın ne de entelektüel olabilirler. Gerçek aydın, entelektüel topluma ve özüne bağlı kalarak, onunla birlikte değişime yönelen, ona ışık tutan ve özgün olandır. Ama bizim bir kısım aydınlarımız, Tanzimattan bu yana hep taklitçi, hep tepeden inmeci, hep toplumu horlayan, zaman zaman toplum düşmanları ile iş tutan, aydın bile olamamış, aydın görünümlü içi boş jan janlı maddeler olagelmişlerdir.

08/11/2015

Zeki ÖZDEMİR / ANKARA

2- NAMUSLARINI VE VATANLARINI KAYBETTİKLERİNİ ANLAYAMAYACAK KADAR BEYİN VE MANTIK YOKSUNU LAĞIMCI KEMİRGENLERDİR!!! ZEKİ ÖZDEMİR