TARİH KÖRLÜĞÜ VE BASİRET BAĞLANMASI (II)

Tarih körlüğü indi mi insanın gözlerine içi kararır; dünyasını da ahretini de şaşırtır insana. Özellikle yöneticilerin tarihi bilgi, birikim ve şuurundan yoksun oluşları ülkelerini felaketten felakete sürükler.

Tarihin vurgununu yiyen milletlerin toparlanarak kendine gelmeleri zaman alır. Vurgun, o milletin her ferdini bir şekilde etkiler. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ferdi olarak, tarihin ikinci vurgununu; 4 Temmuz 2003 tarihinde yedim. Irak’ın bir zamanlar bizim olan Süleymaniye ilçesindeki Türk Özel Kuvvetleri mensubu 3 subay ve 8 astsubay’ın görev yaptıkları karargâh, ABD askerlerince basıldı. Benim, varlığı ile her zaman gurur duyduğum Mehmetçiklerim, hiçbir mukavemet göstermeden elleri ve gözleri bağlanarak başlarına çuval geçirildi ve tutuklandılar. O gün, evladını kaybetmiş bir babanın hüznünü yüreğimde duydum. Olamazdı, olmamalıydı.

Mehmetçiklerim, yedi düvelle Çanakkale’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Arap çöllerinde, Kanal Boyunda, Filistin’de, Küt’ül Amara’da, Galiçya’da savaşmış ama asla böylesi bir zillete düşmemişti. Çanakkale’de devrin devlerinin çelik zırhlarına iman dolu göğüslerini siper etmiş ve bu emperyalist uşaklara; “Çanakkale geçilmez” dedirtmişti…

Peki, nasıl olmuştu da bu zelil ve elim teslimiyete Mehmetçik boyun eğmişti. Suç, orada bulunan askerin miydi? Hayır! “Mehmetçik, her durumda komutanının emrine itaat ederdi.” O, “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün her yönü ile güvendiği muhteşem askerdi. Ancak, Atatürk gibi aynı okulun mezunu bir başka komutan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, “ABD ve koalisyon unsurları ile çatışma ortamı yaratılmayacak, dostane işbirliği içerisinde çalışılacaktır” demişti. İşte bu emir orada bulunan Türk askerlerinin elini kolunu bağlamış; başına çuval geçirilerek esir alınması gibi bir zilleti yaşamasına sebep olmuştu. Ne olursa olsun, emir de olsa bu aşağılanmaya Türk askeri razı olmamalıydı. Yıllar sonra o dönemde Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı sıfatı ile Silopi’de görev alan Tuğgeneral Abdullah Kılıçaslan "Eğer düşman unsurlara silahla karşılık verme hakkımız olsaydı, özel kuvvetler personeli olan Mehmetçiklerimiz ABD'lilerin hepsini orada öldürürdü. Silah kullanma hakkımız olsa ABD'li askerlere o çuvalları yedirirdik. Belki bizim askerlerimizin de hepsi şehit düşerdi ama bu olay kesinlikle yaşanmazdı.", diyecekti; ama olan olmuş “Çakallar, Sarı Öküz’ü kapmışlardı.”

Devrin hükümetinin “gıkı”nın çıkmaması hatta ABD'ye nota verilmesini isteyen muhalefete karşı 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın: "ne notası veriyorsun, müzik notası mı" diye olayın vahametini alaylı bir dille küçümsemesi beni yüreğimden yaralamış, eyvahlara gömülerek başımı önüme eğmiştim.

Oysa aynı siyasi çizgini devamı olan 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 16 Kasım 2017 tarihinde İran asıllı, ses sanatçısı Ebru Gündeş ile evlenerek milli damat olan Rıza Zarrab'ın çeşitli suçlardan Amerika’da tutuklanmasına ilişkin soru üzerine: "Biz vatandaşlarımızın haklarını, hukukunu da her zaman ararız... Aradan 3-4 gün geçti. ABD’den herhangi bir ses çıkmadı. Dün itibarıyla arkadaşlarımız tekrar bir notayla, ‘Biz şu tarihli bir notayla sorduk ama sizden dönüş olmadı’ demesinden Rıza Zarrab için iki defa nota verildiğini öğreniyoruz. Konuya ilişkin olarak açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ da: "Rıza Zarraf bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Birkaç gündür basında Rıza Zarraf’dan haber alınamadığı yönünde haberler çıktı. Avukatı da bu yönde açıklama yaptı. Bunun üzerine Türk Hükümeti ABD’ye nota vermiştir.”, diyordu.

Türk askerinin Süleymaniye’de elleri ve ayakları bağlanıp başına çuval geçirilmesi karşısında verilmeyen nota, ortaokul mezunu, bakanlara rüşvet dağıtarak dümenini yürüten Rıza Zarrab’dan esirgenmemişti. Başta ‘oğlunun genç yaşta başarılı bir işadamı olduğunu, Zarrab’a aylık 30 bin dolar karşılığı danışmanlık hizmeti verdiğini’ söyleyen iç işleri Bakanı Muammer Güler olmak üzere dört bakanı yerinden eden; ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve kara para aklama suçlarından Miami’de tutuklanan İranlı altın kaçakçısı Zarrab için ABD’ye nota verilebiliniyordu.

Vah ki ne vah!