Abdest alınız, giyininiz ve sabah namazı kılmak üzere camiye gidiniz. Vakti gelince imam mihraba geçecek ve cemaat onun arkasında saf olup Rahmana rüku, sücud edecektir. Selamdan sonra göz ucuyla camiye kaç kişi gelmiş sayınız. Bu sayma ameliyesi pek uzun sürmeyecektir. Ben diyeyim 15 kişi, siz deyiniz 20 kişi…
İşte sabah namazındaki bu rakam, Türkiye Müslümanlarının ne halde olduklarının resmidir.
Bir İslam ülkesinin, bir İslam şehrinin hali, sabah namazlarındaki cemaatin sayısı ile ölçülür.
Müslümanları namaza kim çağırıyor? Ezan okuyan müezzin mi?.. Hayır hayır!.. Allah çağırıyor. Kur’an-ı Kerimde salih amellerle ilgili en fazla ayet sayısı namazla ilgili olanlardır.
Müslümanları namaza Allahın Resulü (Salat ve selam olsun ona) çağırıyor.
Müslümanları namaza münadi melekler çağırıyor.
Gecenin son sülüsünde Cenab-ı Rabbü’ml-âlemin bir daha çağırıyor.
Selef-i Sâlihîn ruhaniyetleri çağırıyor.
Eimme-i müctehidîn çağırıyor.
Her asrın başında zuhur eden muhterem mücedditler çağırıyor.
Büyük ulema, fukaha, meşayih, kâmil mürşitler çağırıyor.
Âsüman çağırıyor, zemin çağırıyor.
Seher vakitlerinde öten kuşlar çağırıyor.
Rüzgar, yağmur, bulutlar, sular çağırıyor.
Tıkaçlı kulaklar bu çağrıları duymuyor.
Gözlerdeki perdeleri, kulaklardaki tıkaçları kaldırmak, Müslümanları uyarmak ve aydınlatmak için ulemanın, fukahanın harekete geçmesi gerekiyor.
Müslümanlar!.. Gaflet uykularından uyanının… Kur’anın emirlerini yerine getirin… Allahın koymuş olduğu sınırları aşmayın. Peygambere itaat edin… O nasıl kılmışsa, siz de namazı öylece kılın… Seher vakitlerinden leşler gibi uyumayın… Hür ve mukim erkekler farz namazları camilerde cemaatle kılsınlar…
Ankara’daki Diyanet Müslümanlara bu nasihatleri yapıyor mu?
Muhterem kardeşlerim size bir şey diyeyim mi?
Türkiye camileri, sabah namazlarında, cuma namazlarında olduğu gibi dolmazsa biz iflah olmayız, necat bulmayız.
Soru: Sabah namazlarında böyle olursa cuma namazları nasıl olur?
Cevap: Hayat durur. Cami civarındaki meydanlar, sokaklar, çarşılar pazarlar cemaatle dolar.
Namaz, sabah namazı, cemaat konusundaki bu iddialarının gerekçeleri nedir?
İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat ne diyor?.. İslamın, imandan sonra ikinci şartı beş vakit namazdır diyor. Namaz dinin direğidir. Namazı ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur, namazı terk eden yıkan bir toplum dinini yıkmış olur.
Önce namaz… Dosdoğru kılınan namaz… Kılanı azgınlıklardan koruyan namaz… Farzları cemaatle kılınan namaz… Müslümanları camilerde birleştiren namaz… Rahmanın rızasını, Resulünün şefaatini kazandıran namaz…
Âqil isen kıl namazı çün saâdet tacıdır
Sen namazı öyle bil ki mü’minin mi’racıdır

(İkinci yazı)
Dârü’l-Yalan
YALAN, bizde politikanın temel unsurlarından biri olmuştur. Yalan ahlaksızlıktır, suçtur, günahtır, ayıptır, utanılacak kötülenmiş=mezmum bir huydur.
Hiçbir ülke yalanlı bir politika ile selamet sahiline çıkamaz.
Kaç sene oldu?.. ABD’de bir zata Adalet Bakanlığı teklif edilmişti de, kabul etmemişti. Televizyondan, ben vaktiyle evimde kaçak yabancı işçi çalıştırmıştım, bu bir suçtu, bu suçu işlemiş olan bir kimse Adalet Bakanı olamaz diyerek günahını itiraf etmişti.
Bizde sadece politikada değil, nice temel kurumda yalanın saltanatı vardır.
Genç nesilleri yetiştiren ideolojik resmî eğitimin tarihi yalanlarla doludur. Hele Cumhuriyet tarihimiz.
Bir kısım büyük medya yalanlar medyasıdır.
Egemen azınlıkların vesayet sistemi Türkiye’mizi bir yalanlar dolanlar diyarı haline getirmiştir.
Resmî ideolojinin kendisi bir yalanlar yumağından ibarettir.
Halka yalan söylemek onu aldatmak demektir. Aldatmak suçtur, ahlaksızlıktır, hıyanettir.
Yalan istisnâî olmaktan çıkıp genelleşince, kural haline gelince ülke, toplum, devlet bozulur.
Beşikten mezara yalanlarla dolanlarla büyütülen insanlardan oluşan bir toplum; sağlıklı, dengeli, bilge, yararına ve zararına olan şeyleri bilen bir toplum olamaz.
Zerre kadar haram yemeyen musalli bir Müslüman, şayet sık sık yalan söylüyorsa, yalana başvuruyorsa iyi bir Müslüman değildir.
Hiçbir gazetecinin, yorumcunun, köşe yazarının, en ufak bir yalan söyleme hakkı ve şansı yoktur.
Milyonlarca vatandaş yalanı kanıksamıştır. Bu kanıksama büyük bir felakettir.
Yalanlara, dolanlara yasal sınırlar içinde sert tepkiler göstermeyen bir toplum bitmiş demektir.
Kötü ve bozuk bir sisteme veya düzene iyidir demek büyük bir yalandır.
Hasta bir topluma iyi demek yalandır.
Yaklaşan büyük depremi gizlemek, o da dolaylı bir yalandır.
Ahlaklı, faziletli, bilge, alim, fazıl, râşid, kâmil olmayan bir kimseyi büyükler büyüğü olarak göstermek yalandır.
Din ile yalan bir arada olamaz… Namaz ile yalan bir arada olamaz… İslam’ın temel değerlerinden doğruluk ve dürüstlük ile haram gelir ve rant elde etmek, haram ve kara servet sahibi olmak, haram yemek bir arada olamaz.
İslama, Kur’ana, Sünnet’e, Şeriat’a, fıkha, İslam ahlakına aykırı bunca küfür, bid’at, fısk, fücur, nifak, şikak, tefrika, dalalet, zındıklık varken “İstikbalimiz çok parlaktır, her şey iyiye gidiyor” demek yalandır.
Kur’ana, Sünnete, Şeriat’a, ahlaka kesinlikle aykırı sözde hizmet ve faaliyetler ıslah değil, ifsattır.
İyi olmayan kimselerin ve kurumların kendilerine iyi demeleri yalandır, ahlaksızlıktır. Hürriyet olduğu halde, bu yalanı onların yüzüne çarpmayanlar da suçludur.
Başkalarına fazla karışmam… Müslüman yalan söylemeyen, yalana karşı olan, yalanı reddeden faziletli ve ahlaklı insandır.
Bulabilirsem, yalansız ıssız bir yaylaya hicret etmek istiyorum.