İmamüddin Zengî‟nin 541/1146 yılındaki Ca’ber Kalesi muhasarası esnasında bir kölesi tarafından öldürülmesi üzerine yerine oğlu Nûreddin Mahmud, başa geçti. imdiye kadar babasına büyük hizmetler de bulunan bu Eyyubi olan iki kardeşi bundan sonra da onları Nûreddin Mahmûd’un yanında görüyoruz.

İmamüddin Zengî‟nin 541/1146 yılındaki Ca'ber Kalesi muhasarası esnasında bir kölesi tarafından öldürülmesi üzerine yerine oğlu Nûreddin Mahmud, başa geçti. Şimdiye kadar babasına büyük hizmetler de bulunan bu Eyyubi olan iki kardeşi bundan sonra da onları Nûreddin Mahmûd'un yanında görüyoruz. Nûreddin tarafından Dımaşk alındıktan sonra Necmeddîn Eyyûb‟u buraya vali tayin etti. Şîrkûh'u da kendi ülkesinde ordu komutanlığına getirdi. Özellikle Necmeddîn Eyyûb, Nûreddin Zengî'nin yanında hiçbir emirin ulaşamayacağı yüksek mevkilere ulaştı. Sonraki merhaleler Eyyûbî ailesi ve özellikle Selahaddîn-i Eyyûbî'nin yıldızının parladığını ve onun için parlak bir gelecek ile sonuçlanacak olaylarla doludur.

Necmeddîn Eyyûb, Nureddin tarafından Dımaşk'a vali olarak atandıktan sonra Selahaddîn-i Eyyûbî'de babasıyla birlikte Dımaşk'a yerleşir. Bundan sonra Selahaddîn-i Eyyûbî‟nin altın çağı başlar. Çünkü Selahaddîn-i Eyyûbî, bir Şehzade gibi Nûreddîn Zengî‟nin sarayında yaşamaya başlayıp en yakın adamlarından biri haline gelir. (562/1167) senesinde Dımaşk'a uğrayan İmadüddîn el-İsfehanî, bundan sonra Sultan Nûreddîn Zengî‟nin Selahaddîn-i Eyyûbî‟yi yanından hiç ayırmadığını söyler. Toplum nezdinde güvenilir ve dindar olarak tanınan Selahaddîn-i Eyyûbî, Dımaşk Emniyet Amirliği görevinin başına getirilir. O başa geçtikten sonra Dımaşk'ı hırsızlardan temizler. İnsanlar huzur içinde yaşamaya başlar. Babası, Ba'lebek valisi iken sûfîler için Dergah açmıştır. Selahaddîn-i Eyyûbî‟nin de ilk tasavvuf sevgisini burada kazandığı belki söylenebilir. Babası zaten sûfîlerle sürekli oturup kalkan, onlara hürmet eden salih bir insandı. Selahaddîn-i Eyyûbî 'nin babası öldüğünde Medine'ye Hz. Peygamber (s.a.v)‟in yanına gömülmesini Selahaddin'e vasiyet etmişti. Selahaddîn-i Eyyûbî de hem babasını hem de amcası Şîrkûh' un isteğini yerine getirip onları Medine'ye defnetmişti. Selahaddîn-i Eyyûbî, Kur‟an-i Kerim'i ezberlemişti. HAFIZDI Şafî fıkhını çok iyi biliyordu. Şafî fıkhındaki Tenbih adlı eseri ezberlemişti. Ayrıca Arap edebiyatı ve tarih ilmine hakimdi. Eğer bir alim sultanların kapılarını çalmaktan hoşlanmıyor, saraydan uzak durmayı tercih ediyorsa, kendisi o alimin yanına gider önünde diz çöküp ders alırdı. Birçok defa hadis dinlemek için uzun yol katetmişti. Sürekli o dönemin meşhur hadis alimi olan Hafız Isfahanî (ö.576/1180)‟den hadis dinlemeye giderdi. O kadar hadise meraklıydı ki at üstünde savaş meydanlarında bile komutanlarıyla hadis ilmiyle meşgul olurdu. Devlet başkanı ve idareciler Selahaddîn-i Eyyûbî 'nin bu ilmini ahlakını iyi incelemeliler kanaatindeyim.

Selahaddîn-i Eyyûbî‟nin Haçlılar tarafından işgal edilen İslam topraklarını kurtarmak, bozuk itikatlara karşı Ehl-i Sünnet itikadını yerleştirmek ve adaleti ikame etme şeklindeki kutsal vazifesini yerine getirerek miladi 4 Mart 1193 hicri 27 Sefer. 589 yılında dünyaya gözlerini yumdu. Selahaddîn-i Eyyûbî vefat ettiği zaman elli altı yaşında idi. "Sefer ayının 27. gecesi Sultan'ın hastalığının on ikinci günüydü. Hastalığı şiddetlenmiş, gücü azalmıştı. Selahaddîn-i Eyyûbî, manevi açıdan üstünlüğü olan Kürt asıllı, İmam Ebu Cafer el- Kellasî‟ye haber göndererek, hiç kimsenin muaf tutulmadığı ölüm Şayet o gece kendisine gelirse kendisine Rabbini hatırlatmak amacıyla onu saraya davet etti. İmam Cafer yanına diz çökmüş, Kur'an-ı Kerim'den ayetler okuyordu. Son üç günden beri Sultan yarı baygın bir şekilde yatıyordu. Hastalığın şiddetinden baygınlık geçiriyordu. Arada bir gözlerini açıyordu. Ebu Cafer Kur‟an okurken 'O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah‟tır. Gaybı da, gören alemi de bilendir. O, Rahmandır, Rahîm'dir.' Haşr 22. ayetine gelince o ana kadar konuşamayan Selahaddîn-i Eyyûbî, kendine geldi. Sabah namazından sonra Kadî Fadıl huzuruna geldi. Son anlarını yaşıyordu. Şeyh Ebu Cafer (O'ndan başka ilah yoktur. Yalnız O'na güveniyorum.) ayetini okuyunca o sırada dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi, yüzü neşelendi ve DOĞRUDUR. dedi. Böyle söyledikten sonra, ruhunu bütün canları yaratan Rabbine teslim etti.