Medeniyet ‘mim’siz ilim ‘muallim’siz olmaz

++++

Önemli olana dikkat çekmek için “mim koymak” deyimi vardır güzel Türkçemizde… “Mim” deyip geçmeyin! O olmadan birçok mefhum boşa çıkar, anlamsızlaşır. İnsanoğlunu “deniyet”ten “medeniyet”e yükselten sır “mim”de gizlidir. “Deniyet” alçaklıktır, çukurda debelenmektir; “medeniyet” ise kâinatın zirvesine yücelmek... Başta “mim” olmazsa “deniyet” asla “medeniyet” olmaz.

İnsanın ilim sahibi olmasının sırrı da “mim”de gizlidir. Başta “muallim” olmazsa insan “âlim” olamaz. Muallimdir medeniyetimizin asıl unsuru; “İlk Muallim” de Yüce Yaratıcımız... Medeniyet kaynağımız Kur’an’ın ilk buyruğunda açıklanır bu hakikat: “Yaratan Rabbinin adıyla oku... İnsana bilmediğini öğreten O’dur.” (Alak, 1-5)

Mevlid kandiliyle doğum yıldönümünü idrak edeceğimiz Hz. Muhammed (s.a.v), “Ben ancak muallim olarak gönderildim” sözüyle peygamberlik görevinin özünü bildirir bize... Edebiyatımızda gül ile remzedilir Muallim Muhammed’imiz, o gülün goncası da “mim”dir tabii ki... “Bir Gece” şiirinde merhum Mehmed Âkif Ersoy;

“On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi / Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!”

mısralarıyla âlemlere rahmet Peygamberimizin doğumunu hasretle böyle anıyordu. Vahyin kalbi emin belde Mekke’de, medeniyetimizin beşiği selamet yurdu Medine’de huzur, barış ve güveni Muhammedü’l-Emin’den talim eylemiştir ashab-ı güzin... İşte merhum Âkif’in duası:

“Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep; / Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.

Medyûndur o ma'sûma bütün bir beşeriyet / Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.”

İki günü eşit olanı ziyanda sayan Hz. Muhammed’in tebliği, hayat boyu gelişimi hedefleyen eğitim uygulamalarını öngörür. “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” ilkesi, eğitimdeki verimliliğin ana eksenidir. Muallim, muhatabını can kulağıyla dinleyip tanımalı; onun öğrenme seviyesine uygun yol izlemeli ve ilham kaynağı olmalıdır. Eğitimde ümit edilen netice, talebenin ihtiyaç, ilgi ve güncel gündemiyle örtüştüğü oranda mümkündür. “İnsanlara akıl seviyelerine, istidat ve durumlarına göre hitap edin” Nebevi düsturuyla hareket ederek, talebenin ilgi ve kabiliyetleri geliştirilmeli; bilgi, beceri ve işbirliğine dayalı öğrenme yoluyla hayata hazırlanmalıdır. Onun talimatı çok açıktır zaten: “Ya ilim öğreten ol ya da öğrenen, ya dinleyen ol ya da bunları seven.”

Hz. Muhammed, eğitimle zihinleri aydınlatarak müminlerin düşünme ve anlama kabiliyetlerini geliştirmiştir. Kalıplayan değil kılavuzlayan muallimliğiyle beşeriyeti paslı prangalarından kurtarıp özgürleştirmiştir. Öncelikle bireyin iç dünyasında başlatılan özgürleşme süreci, inanan bireylerin kendi gönüllü tercih ve çabalarıyla sürdürülebilir. Ancak şu hakikati de vurgulamak gerek ki; özgürleşme, sorumluluklarımızı terk etmek olamaz.

Uzaktan yakından gelenler mümin döndüler Resûlullah’ın kapısından... Kitap ve hikmeti öğrendiler kendisinden; o güne kadar duymadıklarını duyurdu, bilmediklerini bildirdi onlara Muallim Peygamberimiz. En güzel örnek, doğru yolu gösteren rehber oldu hepimiz için... Hatırlatmaları, uyarmaları, yönlendirmeleri insanları kısa sürede cehalet karanlığından bütünüyle kurtarmak; doğrudan ilim ve hikmetin aydınlığına kavuşturmak içindir. Canlı cansız tüm mahlûkatın emniyetini üstlenen, toplumun tüm bireylerine kapısını açık tutan numune-i imtisal medeniyetimizin mimarı Hz. Muhammed Efendimizin Mevlid-i Şerif’ini, duygularımıza tercüman olan şu mısralarla tebrik ediyorum:

“Nefesinle yeniden çizilecek desenler, / Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek,
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler, / Anneler çocuklara hep seni içirecek,
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin, / Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin.”

(Nurullah Genç, Yağmur)

Emrullah AYDIN