“GÜÇLÜ TÜRKİYE”

Karar alma mekanizması hızlı bir siyasal yapı öngören Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçişin gerekçesi Türkiye’yi daha güçlü bir ülke haline getirmek.

Siyaseten, iktisaden güçlü bir Türkiye…

Pekiyi…

Öyleyse dünyanın önde gelen ekonomik derecelendirme kuruluşlarının bundan memnun olmaları gerekmez mi?

Eğer varlık sebepleri ilgilendirdikleri ülkelerin ekonomik olarak güçlenmelerine katkı sağlamaksa evet…

Fitch Ratings ve Standard and Poor’s adlı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmeleri onların kuruluş amaçlarına ve varlık sebeplerine ters bir davranış değil mi?

Eğer söz konusu Türkiye ise bunda hiç yadırganacak bir yan yok.

Bu kredi derecelendirme kuruluşları, ülke ekonomilerine destek veren kuruluşlar gibi görünürlerse de asıl hizmetleri çok uluslu şirketlerin, global yatırımcıların çıkarlarına hizmet etmek…

Onların paralarına para katacak yatırım alanları hazırlamak.

İstedikleri ülkeyi yatırım yapılır gibi gösterip uluslararası yatırımcıyı kazandırmak.

İstedikleri zaman da o ülkeyi ekonomik olarak sallamak ve global sermayeyi yeni yatırım alanlarına yönlendirmek.

Yani asıl güç, uluslararası sermaye.

Meseleye bu perspektiften baktığımız zaman, siyaseten ve ekonomik olarak güçlü bir Türkiye elbette onları rahatsız eder.

O yüzden Türkiye’nin siyasal sistemdeki makas değişikliğini engellemek için ellerinden geleni yapacaklardır.

Kimi diplomatik yöntemleri kullandı, kimi darbe yaptırdı, kimi terörü kullandı kimi de şimdi ekonomik enstrümanları kullanıyor.

Amaçları ekonomik kıskaca alarak referandum öncesinde Türkiye’yi sıkıştırmak.

14 yıllık iktidarı şimdiye kadar kullandıkları farklı yöntemlerle yıpratamayanların başvurdukları son çare bu…

Daha önce de bunu kullanmaya çalıştılar ama Türk ekonomisi için bunlar vız gelip tırıs gitmiş, kriz Türkiye’yi teğet geçmişti.

Türk halkının direnme gücü, zorluklara katlanma hasleti, tasarruf ve tevekkülü, ailevi dayanışması, makroekonominin dayatmaları karşısında bulunan mikro çözümler bütün hesapları alt üst etmeye yetiyor…

Amaç “Güçlü Türkiye”yi engellemek için köşeye sıkıştırmak olabilir ama Türkiye, yaptığı akıl almaz yatırımlarla gücüne güç katmaya devam edecektir.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, kredi değerlendirme kuruluşlarının olumsuz tutumlarına rağmen Türkiye'nin makroekonomik dengelerinde çok büyük bir sorun olmadığını belirtiyor.

Ancak bunu kalıcı hale getirmenin yolunun da Türk ekonomisinin üretim gücünü kuvvetlendirmekten geçtiğini eklemeyi ihmal etmiyor.

Yabancı yatırımcı gelmese de kendi iç dinamiklerimizi harekete geçirerek üretimi artırmak…

Bir süre önce Başbakan tarafından açıklanan yeni teşvik programının hedefi de bu…

Özellikle KOBİ'leri devreye sokmak…

“FETÖ” yüzünden ürkekleşen Anadolu sermayesini yeniden harekete geçirmek.

28 Şubat, sadece Refah Yol hükümetinin siyasi politikalarına karşı değil, aynı zamanda ekonomik politikalarına karşı da yapılmıştı.

“Yeşil sermaye” diye horladıkları Anadolu insanının birikimini baltalamayı amaçlamıştı.

2001 krizi en çok Anadolu sermayesine darbe vurmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi bugün de yeniden bir Milli Seferberliği bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Birinci iktisat kongresindeki gibi Milli İktisat Seferberliği…

Yabancı sermayenin kendi çıkarlarını önceleyen faize dayalı yatırımlarına değil, üretimi artıracak gerçek yatırımlara ihtiyacımız var.

O zaman “Güçlü Türkiye”nin önünde Fitch’i de, bilmem nesi de bir hiçtir …