Eski Yunan ve Romalılar döneminde çalışmak ayıp sayılırdı. Aristokrat sınıfın yapacağı iş askerlik ve yöneticilikti. Çalışmak ancak kölelere mahsus aşağılık bir işti.

Eski Yunan ve Romalılar döneminde çalışmak ayıp sayılırdı. Aristokrat sınıfın yapacağı iş askerlik ve yöneticilikti. Çalışmak ancak kölelere mahsus aşağılık bir işti.

İslam dininde ise çalışmak çok önemli sayılmıştır. Necm Suresi 29. Ayette mealen 'insana ancak çalıştığının karşılığı vardır' buyrulmaktadır. Müslümanlar, ölene kadar çalışmanın önemini bilirler zira hadiste 'dünya ahretin tarlasıdır' denilmiştir.

Fakat Müslümanlar zenginleştikten ve dünyaya hükmetmeye başladıktan sonra aynı Yunan ve Romalılar gibi miskinleşmeye başladılar. Çalışmayı kölelere ve mevali adı verilen İslam dışı topluluklara bıraktılar. Sonunda perişan ve zelil bir duruma düştük.

Eğer bir Müslüman farz olan ibadetlerini yerine getiriyor ise yapmış olduğu bütün çalışmalar bir nevi ibadet hükmüne geçmektedir. Zira toplum faydasına çalışmak güzel bir iştir.

Çalışma konusunda erkekler ile kadınlar arasında çok büyük farklar vardır. Özellikle aile içerisinde çok güzel bir işbirliği vardır. Erkekler dışarıda zor işlerde çalışırken kadınlar sevgi ile çok sevdikleri ev işlerinde çalışırlar. Bir kadının annelik kadar zevkle yapabileceği daha güzel başka bir iş yoktur.

Erkekler fiziksel olarak kadınlardan daha güçlü olarak yaratılmışlardır. Kadınların fiziği daha narin buna mukabil şefkat duygusu çok güçlüdür. Bu nedenle toplumun çekirdeği olan ailelerde çalışma konusunda bir iş bölümü yapılmıştır.

Erkekler para kazanıp ailenin geçimini sağlarken kadınlar onlardan daha fazla evde çalışıp çocukları büyütmekte ve aile ekonomisini ayakta tutmaktadır. Yüzyıllarca süren bu gelenek son yüzyılda ne yazık ki değişmiştir.

Günümüzde tüketim toplumu meydana getirmek için adeta bütün insanlık ücretli köle haline getirilmek istenmiştir. Ailenin ortadan kalkmasına yol açacak şekilde kadınların çalışma hayatına atılması teşvik edilmektedir. Öyle ki hükümetimiz kadınların çalışma hayatına katılma oranını % 41'e yükseltmek için var gücü ile çalışmaktadır.

Fakat bunun bir tuzak olduğu anlaşılamamıştır. Yıllar önce bazı yazarların 'İki Gelir Tuzağı' yani 'The Two Income Trap' kitabını tercüme ederek kadınları çalışma hayatına sokmanın ne derece tehlikeli olmaya çalıştığını anlatmaya çalışmıştım. Fakat bu gayretlerim görünmezlikten gelindi.

Kadınları çalışma hayatının ağır, pis ve kirli işlerine sokup ev hanımlığını kötülemeye başladılar. Üniversiteler, devlet ve kapitalist toplumun ileri gelenleri el birliği ile kadınları yuvasından çıkarmak için büyük çabalar harcadılar.

İlginçtir ülkemizin ihtiyaç duyduğu çok önemli sağlık ve kalkınma projelerine tek kuruş destek vermeyen Avrupa Birliği kuruluşları kadınları çalışma hayatına sokmak için milyonlarca dolarlık fonları devreye soktular.

Yapılan sadece bu kadarla kalsaydı iyiydi. Bu kurum ve kuruluşlar ev hanımlığını da değersizleştirmek için her türlü çirkin propagandayı da yapmaya başladılar.

Ev hanımlığını küçültmek, bu kurumların yaptığı bir psikolojik savaş taktiğidir. Kültürel olarak her çeşit eylem yapılmaktadır. Bu savaş aynı zamanda uzun vadeli ve stratejiktir.

Buna karşılık ev hanımları işlerini, dünyanın en iyi mesleği gibi görmelidir. Nasıl evdeki kıyafetle dışarıdaki kıyafetler farklıdır; aynı şekilde ev hanımının da farklı rollere bürünmesi gereklidir.

İslam emir ve hükümlerini yok sayan feminizm, kadının özgürleşmesini evden çıkıp iş hayatına atılmasına bağlamıştır. Bunun sonucunda da ev hanımlığı meslek olarak değersizleştirilmeye çalışılmaktadır.

Ev hanımlarının bu konuma gelmesinin ana nedeni modernizmin getirdiği tezlerdir. Kapitalist sistemde insanın 'üretim yaptığı kadar değerli' olduğu, safsatasını geliştirmiştir. 'Kadın çalışırsa özgürdür, üretime katılmalıdır' tarzındaki düşünceler ev hanımlığını değersiz görmektedir.

Ev hanımlığı ve çocuk yetiştirmek; iş olarak benimsenmemiştir. Modernizm, çalışmayı; öğretmenlik, mühendislik veya sekreterlik yaparak üretime katılmak olarak görmüştür. Bu nedenle değişen anlayışlar sonucunda kadının özgürleşmesinin çalışmayla eşdeğer olduğu anlayışı ön plana çıkmıştır.

Ev hanımlığı işinin böyle bir durumda vazgeçilmesi gerektiği ve ev hanımlarının 'evinde oturup hiçbir işe yaramayan' bireyler olarak görüldüğü bir büyük yalan ortaya atılmıştır. Öncelikle 'çalışan kadın' sözünü doğru anlamamız gerekiyor. Eğer yoğurdunuzu, peynirinizi, kışlık konservenizi kendiniz yapıyorsanız; siz zaten çalışan bir kadınsınız. Çocuğunu yetiştiren, onların okullarını takip eden, evinin alışverişini yapıp yemeğini pişiren bir kadın da zaten çalışan bir kadındır, emek vermekte ve iş üretmektedir.

Bu konuda yine bir ABD ailesinden örnek vermek istiyorum. Zira en güzel çalışmalar Batı ülkelerinde yapılmaktadır. Çünkü çalışma hayatının en acı ve üzücü yönlerini Batılı kadınlar daha çok yaşamaktadır.

İşte, Steven ve Glory üç yıllık evlidir ve bu çiftin oğulları Esra doğduktan sonra anne Glory işinden ayrılmıştır. Artık tüm vaktini çocuğunun bakımına ayırmaktadır. Yakın bir zamanda karısının ne kadar özverili davrandığıyla ilgili bir yazı yayınlayan Steven, karısının emeklerini asla karşılayamayacağını söyleyerek aslında bizdeki deyimi ile 'yuvayı dişi kuşun yaptığını' söylemektedir. İnternetteki yazısında şöyle demektedir:

'Eşim her gün evde kalıp oğlumuzla ilgileniyor. Bezini değiştiriyor, onu besliyor, onunla oynuyor, onu uyutuyor ve sıkıntılı olduğunda onu rahatlatıyor. Bunlar sadece yaptıklarının minimum ifadesi. Tabi ki oğlumuza bakıyor olmak ebeveyn olmanın doğal bir sonucu ama aynı zamanda bu durum ciddi bir miktar paranın elimizde kalması demek'

Amerikalı Steven, karısının evde yaptığı tüm işlerin bir yıllık parasal karşılığını şu şekilde hesaplamış:

  1. Tam zamanlı çalışan bir dadının yıllık ücreti 36.660 $
  2. Evin temizlenme masrafı (yıllık) 5.200$
  3. Kişisel aşçının yıllık ücreti 12.480$
  4. Faturalar ve bütçe ile ilgili yardımcı olan bir finans asistanının yıllık ücreti 3.900$
  5. Kişisel alışveriş elemanının yıllık ücreti 13.520$
  6. Profesyonel davetlerde size eşlik edecek bir asistanın bir yıllık masrafı 900$
  7. Yıllık çamaşır servisi ücreti 1.300$

Toplamda 73.960 dolarlık bir yıllık paradan bahseden Steven, bunu karşılayamayacağını itiraf ediyor ve diyor ki:

'Tabi ki çocuğumuzun bakımın dışında kendi harcamalarımız da oluyor ve karım kendisi için alışveriş yaptığında kendini suçlu hissettiğinde çok utanıyorum. Aslında hak ettiği çok çok daha fazlasıdır. Karım beni seviyor, oğlumuzu seviyor, ailemizi seviyor ve yaptığı her şeyi sevgisiyle yapıyor. Bunu biliyorum ve onu ne kadar takdir ettiğimi herkesin bilmesini istiyorum'

Steven, aile içinde annenin rolünü parasal analiz yaparak belirtmeye çalışmış. Aslında ailenin devamında ve güçlü kalmasında annenin o kadar büyük bir etkisi vardır ki atalarımız 'yuvayı dişi kuş yapar' derken boşuna bu sözü söylememişlerdir.

Çocukların sağlam karakterli olmasından tutun da şefkat ve merhamet duygularının yerleşmesi açısından annenin rolü kelimelerle anlatılamayacak kadar büyüktür. Kreş ve anaokullarında merhamet görmeyen bir çocuğun şefkatli olmasını beklemek mümkün müdür?

İşte bunun gibi ev hanımı olmanın önemini yıllar önce gören Amerikalı kadınlar kitaplar yazıp bunu halka anlatmaya çalışmışlar. Konu ile ilgili olarak 'İki Gelir Tuzağı' isimli eseri ile meşhur olmuş Elisabeth Warren ve Suzanne Venker isimli yazarlar bundan tam 15 yıl önce kitaplar yazmışlar.

Moda dergilerini kaçırmayıp haftalık tercümesini yaparak yayınlayacak kadar gelişmiş basınımız ve akademik camia nedense bundan zerre kadar haberleri yoktur. Amerikalı kadınların bu çalışmalarının binden biri ülkemizde maalesef yapılmıyor.

Hadi böyle şeyler kapitalizme köle olmuş boyalı basının işine gelmiyor anladık. İyi de devlet ne güne duruyor. Aileyi korumayı anayasaya sokan devlet, niçin aile katliamına göz yumuyor? En azından bu ve benzeri çalışmaları desteklemeleri gerekmez mi?

Hadi aileyi bu canavar kapitalistlere yem yaptınız. Peki, hiç olmaz ise bu Şeytanca planların aleyhinde olan benim gibi bir iki insanı dinleseniz ne kaybedersiniz. Vakit kaybı mı olacak? Neyse burada terbiyemizi bozmamak gerekiyor.

Prof. Dr. Elizabeth Warren, kadınların çalışma hayatına atılması ile birlikte ortaya çıkan sorunları yıllar boyu süren çalışma ve analizleri ile ortaya koymuş hatta 'İki gelir Tuzağı' isimli eseri ile meşhur olmuştur. Yale Üniversitesinde Profesör iken onun bu konudaki çalışmalarından dolayı Demokratlar, siyasete atılması için çaba sarf etmişler nihayet senatör olarak parti politikalarında öncü roller vermişlerdir. Şu anda Biden hükümetinde önemli görevler üstlenmiştir.

Suzanne Venker ise yine aynı isimle yayınladığı kitabında daha kapsamlı ve geniş analizler yaparak kadınların çalışma hayatına atılmasını, bir tuzak olarak ele almıştır. ABD'nin çeşitli eyaletlerinde seminerler vererek Amerikan kadınları üzerinde oynanan oyunları boşa çıkarmaya çalışan bu kadınları destekleyen devlet kurumları ve birçok Amerikalı sivil kuruluş vardır.

Fakat ülkemizde bu fikirleri ele alıp söylemek cesaret ister. Kimse bu konuyu inceleyemez. Zira sadece medya değil devlet dahi acımasız vahşi kapitalistlerin işgali altına alınmıştır. Durmadan ev hanımlarını aşağılamakla meşgul bu zavallı insanları uyandırmak için bu yazıların çok büyük önemi vardır.

İşte yapılan yüzlerce sistematik tuzaklardan sadece bir tanesini arz edeyim. Ballandıra ballandıra anlattıkları iki gelir tuzaklarından bir tanesini deşifre edeyim. Bakalım devletimiz uyanacak mı?

JP Morgan Chase Vakfı gibi kadın istihdamı konusunda ciddi yaralar meydana getiren kuruluşlar, Bedriye Hülya adında çok başarılı bir yerli işbirlikçisi bulmuşlar. Hülya'dan kadın istihdamı, girişimciliği ile ilgili bir projeyi kendilerine sunmasını ve doğrudan destek vereceğini iletmişler.

Hülya hanım zaten nasıl becersem de ailenin canına kibrit suyu döksem diye zaten sürekli bu tarz projelere kafa yorduğundan hazırladığı 10 projeyi hemen devreye sokmuş. İçlerinden bir tanesi şu: 'Bizbize Kadınlar İçin Fikir ve Destek Ünitesi Projesi'.

Bu proje vakıf tarafından çok beğenilmiş. 2017 sonunda 300 kadını girişimci ya da çalışan olarak istihdama katacak proje için düğmeye basmışlar. Projenin sloganı ise çok çirkin zira ev hanımlarını utanmadan aşağılayan bu işe 'Bir işe yaramak istiyorum' adını vermişler. Sanki dünyanın en zor işini yapan ev hanımları bir işe yaramıyor. Terbiyesizliğin bu kadarına pes doğrusu!

İşte kapitalist vahşiler önce propaganda yaparak beyin yıkayıp daha sonra zehirlerini kusmada pek mahir dolap çeviriyorlar. Bu tuzağa dikkat çekmek için yazının başlığını özellikle 'Bir Aileyi Yaralayacak Kadınlar' olarak koydum. Zira farkındalık meydana getirmek gerekiyor. Belki devlet yöneticilerinin ve Aileyi korumadan sorumlu bakanlığın dikkatini çekmeye muvaffak olurum.

Bedriye Hülya Hanım, kültürel vesosyal hayatta kadınların değişen rollerine ayak uydurmalarını hızlandırabilmek için sosyal projelere ihtiyaç duyulduğu söylüyor. Fakat bunu yaparken hem cinsi ev hanımlarını aşağılayan sloganları kullandığının farkında değil.

Bir insanın aileye ve ailenin bel kemiğini oluşturan anneye bu kadar kolay hakaret edebilmesi dikkate şayandır. Belli ki JP Morgan Chase Vakfı oldukça iyi destek sağlıyor. Bizbize projesini Bedriye Hülya liderliğinde hayata geçirecekler.

İstanbul'da yaşayan lise ve üniversite mezunu, 18 yaş üstü, iş ve sosyal hayat içinde aktif yer almak isteyen 300 kadına eğitimler verilecek. Kapitalist dünyada çok uluslu şirketlere kadın uşak yetiştirmek için yol haritası çizmeyi amaçlıyor. Bizbize projesinde girişimcilik programı, çalışan programı gibi çeşitli danışmanlık ve koçluk hizmetleri sunulacaklar. Bu kapsamda, Ashoka Vakfı, b-fit,Kagider, Kariyer.net, EndeavorTürkiye, Assess Danışmanlık,C@rma, ICF Türkiye gibi kuruluşlardan gönüllü destek alıyorlar.

Pilot olarak İstanbul'da başlayan projenin ilk yılı tamamlandığında 200 kadını garantili işe sokmaktan ve 1000 kadını da gönüllü yapmaktan' bahsediyorlar. 2 bin 500 kadının destek ağına girmesini bekledikleri, 10 bin kadının üye olmasını amaçladıklarını ve kadınlar için sürdürülebilir destek birimi olan 'Kuluçka Merkezi'nin' oluşturulmasının hedefleri olduğunu söylüyorlar.

Hadi bakalım! Çalışma Bakanlığı bunlara biraz da siz destek olun. Aile nasıl yok edilebilir? Çocuk doğumu nasıl azaltılabilir? Boşanma ve aile faciaları nasıl arttırılabilir? Sorularına cevap arayan bu çalışmaları destekleyiverin!

Ne de olsa devletin parası çok. Üç beş milyondan ne çıkar. Kapitalizme köle olmaya yeminli ve ailenin yok olması için canla başla çalışan bu dernek ve vakıflara destek olmak boynunuzun borcudur. Ne de olsa kadınları yuvalarından çıkarmakla övünüyorsunuz. Biraz daha övünün bakalım, vesselam…