Dünya'da ve Avrupa'da Demokrasinin Gelişimi

Demokrasinin Dünya’da, Avrupa’da, Osmanlı İmparatorluğunda ve Türkiye Cumhuriyetinde tarihsel gelişimiyle alakalı araştırma yapma fikri ne zamandır aklımdaydı. Siz değerli okuyucularımla Demokrasinin tarihsel gelişiminden günümüze kadar geldiği süreci 3 gün sürecek yazı dizisiyle anlatmak istiyorum. Eğer hazırsak şimdi başlayalı demokrasi yolculuğuna. Öncelikle demokrasi, vatandaşların eşit haklara sahip olduğu, devlet politikalarını şekillendiren bir yönetim biçimidir. Halkın kendi kendisini idare etmesi olarak tanımlanır. Yunancada dimokratia kelimesinden türemiştir. Halk zümresi, ahali, iktidar anlamlarına gelir. Demokrasi kelimesi Türkçeye Fransızcadaki democratie sözcüğünden geçmiştir. Devlet yönetim biçimi olan demokrasi sadece devlet yönetim biçimi olarak değil üniversitelerde, iş ve işveren organizasyonlarında ve sivil toplum kuruluşları da yönetim modeli olarak demokrasiyi benimsemişlerdir. Demokrasi geçmişteki yönetim biçimlerinden sıyrılarak bugün dünya genelinde en yaygın kullanılan yönetim biçimi haline gelmiştir. Siyaset bilimcileri artık en iyi yönetim biçiminin hangisi olduğunu tartışmak yerine demokrasiyi daha işler hale nasıl getiririz tartışmaları içine girmeye başladı. Bu yüzden demokrasinin çok fazla sayıda değişik tanımları gündeme gelmiştir. Demokrasinin en önemli parçası seçimdir. Demokrasi için kullanılan terimler genelde şunlardır: Çoğunluğun yönetimi, azınlık haklarını güvenceye alan yönetim biçimi, fakirlerin yönetim biçimi, sosyal eşitsizliği yok eden yöntem, fırsat eşitliğini sağlayan yönetim, halkın desteğine dayanan yönetim biçimidir. Demokrasi ilk olarak dünyada eski Yunanistan’da şehir devletlerinde uygulanmaya başladı. Doğrudan demokrasi anlayışına çok yakın olan bu sistem Atina demokrasisi olarak tanındı. Bu teoriye göre bütün yurttaşların mecliste oy kullanmaya ve fikirlerini beyan etmeye hakkı vardı. O günün koşullarlına göre kadınlar, köleler ve o şehirde doğmamış olanların oy kullanmaya ve meclise girmeye hakkı yoktu. O dönemde Atina şehrinin nüfusu 250 bin ile 300 bin arasıydı. Bu nüfusun 100 bini Atina vatandaşıydı. Bu vatandaşların da 30 bininin oy kullanmaya hakkı vardı. Roma imparatorluğu döneminde uygulanan devlet sistemi bugünkü temsili demokrasiye çok yakındı. Demokratik haklar sosyal sınıflara göre belirlenirdi. Güç belli bir sosyal sınıfın elindeydi. Eski Hindistan’da bazı yerlerde uygulanan sistemler de temsili demokrasiye benzerdi. Hindistan’da kast sisteminin varlığı demokrasinin gelişmesini engellemiştir. Çünkü kast sisteminde güç varlıklı ve asil gurubun elindeydi. Yönetimde bunlar söz sahibiydi. Demokrasi gelişimindeki önemli süreçleri şöyle sıralayabiliriz;

MagnaCarta: Magna Carta 1215 yılında ortaya çıktı. Güçlerini birleştiren derebeyleri (bugün baron diye tabir edilen) İngiliz kralı 1.John’u zorlayarak bir takım haklar elde etmiştir. Bu hakları Magna karta belgesi ile tescillendirmiştir. MagnaKarta’nın ortaya çıkmasında önemli olan gelişme ise Normların İngiltere’yi fethine kadar gider. İngiliz kralı bu fetihten sonra derebeylerini saf dışı bırakmak ister. Kralların bu girişimi ile zarara uğrayan derebeyleri isyan başlatır. Bu isyan 150 yıl sürer. Bardağı taşıran son hamle ise Kral John’un uygulamaları olur. Derebeylerini yok edebilmek için krallığın tüm gücünü kullanır. Bu durum derebeylerinin tepkisine yol açar. 1214 yılında yapılan Fransa savaşında İngiltere kaybedince derebeyleri şatolarını ve haklarını geri almak için harekete geçer. Bütün derebeyleri birleşerek krallığa karşı çıkarlar. Kral en sonunda pes eder ve derebeylerinin şartlarını yerine getirmeye kabul eder. Kabul etmezse iç isyanla ülke bölünmeye ve yok olmaya başlayacaktır. İlk demokrasi girişimi olan bu hamle baskıya boyun eğmeyen derebeylerinin çabası ile ortaya çıkmıştır.

Derebeyleri ile Kral 1215 yılında bir araya gelerek görüşürler. Kral bu görüşmede derebeylerinin şartlarını kabul ettiğini beyan eder. Fakat sözünde durmaz. Bunun üzerine derebeyleri yeniden ayaklanır. Önemli şehirleri ele geçirip kralı çaresiz bırakırlar. Sonunda kral anlaşmayı kabul eder. 1215 yılında MagnaCartaLibertatum (Büyük Özgürlük Fermanı) imzalanır. Bu ferman kralın otoritesini sarsmaya yönelik maddeler içerir. Kral ile derebeyleri karşılıklı görev ve yetkileri belirlemiş olur. Amaç kralın yetkilerini kısıtlamak değil yürürlükte olan maddelere kralın uymasını sağlamaktır. Bu bildiri ile derebeyleri bazı haklar elde etmiştir. Kısacası bu bildiri ile büyüm malikane sahibi olan derebeyleri geniş haklar elde etti. Derebeyleri bu bildiri ile kendilerini güvence altına almış oldu. Bu durumdan halk çok etkilenmedi. Halk yine serf olarak kalacak, derebeylerinin sattığı toprakla birlikte köle durumunda kalacaktı. Burjuva sınıfının başlatmış olduğu bu ayaklanma sonucu MagnaCarta 63 maddelik bildiri ortaya çıktı. Bu bildirinin 1. Maddesinde hiçbir hür insan yürürlükte olan kanunların dışında tutuklanamaz, hapsedilemez, malı mülkü elinden alınamaz, sürgün edilemez. Burada sözü edilen kişiler derebeyleri, din adamları ve köylülerdi. 2. Maddesinde adalet satılamaz, geciktirilemez, hiçbir yurttaş adaletten mahrum bırakılamaz. 3. Maddesinde kanunlar dışında kral hiçbir şekilde vergi alamaz. Derebeyleri bu bildiriyi Kral’a büyük mücadele ve savaşlar sonunda imzalatmak zorunda kalmıştır. Bu belge daha sonra kralları dize getirmek için çok sık kullanılmaya başlanmıştır. 1400lü yıllarda İngiliz parlamentosu krala karşı hep bu belge ile karşı çıkmışlardır. Bu belge Avrupa başta olmak üzere birçok dünya ülkesinin siyasi ve düşünce yapısına yön vermiştir.

Fransız Devrimi: Fransız devrimi yani Fransız İhtilalı 1789 yılında Fransa’da meydana gelmiş bir demokratikleşme adımıdır. Fransa’da mutlak monarşinin devrilip yerine Cumhuriyetin kurulduğu bir eylemdir. Bu eylemle Roma Katolik kilisesi ciddi reformlar yapmak zorunda kaldı. Bu olayda tıpkı MagnaCarta gibi Avrupa ve dünya demokrasisini derinden etkilemiş ve demokrasiye yön vermiş bir harekettir. Dünya genelinde milliyetçilik akımını başlatan hamle olmuştur.

Fransız İhtilalini Hazırlayan Durumlar:

Fransız halkı bu ihtilal sonucu büyük evrim geçirmiştir. Bilinçlenen halkı artık saray dizginleyemez hale geldi. Halk kralın ve seçkinlerin denetiminden çıktı. Şehirde yaşayan halk kitaplarla tanıştı. Aileler çocuklarını üniversitelere göndermeye başladı. Fransa’da bu kültürel değişimler büyük bir devrimin habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Bağımsız yayıncıların çıkarttıkları gazete, bildiri ve broşürler ile halk uyanmaya başladı. Koşulların bu derece iyileşmesi toplumsal değişim taleplerini olgunlaştırdı. Toprak sahipleri, soylular ayrıcalıklarını korumaya çalıştılar. Burjuvalar halkın soylu tabakasına geçmesini engellemek için yüksek barikatlar kurdular. Soylular statülerini yükseltmeye çalıştılar. Ekonomik olarak ne kadar güçlü olsalar da halk üzerinde söz sahibi olamadılar. Kırsal nüfusta halk vergi ile baskı altına alınmaya çalışıldı. Devrimci düşünceye sahip insanlar, ülkede köklü değişikliklerin yapılması gerektiğine inandı. Merkezi otorite halk tabanında meydana gelen bu düşünce yapısını kavrayamamıştır. Bu yüzden Fransız İhtilalı’nın oluşmasını engellemek için adımları çok geç atmıştır.

Fransız Devrimi'nin sonuçları

  • Fransız ihtilalı sonucu sadece Fransa’yı değil dünyayı derinden etkilenmiştir. Bu Akım sonucu dünya siyasi haritası değişmiştir. Yıkılmaz diye düşünülen, egemenlik hakkını tanrıdan aldığı söylenen krallıkların da yıkılabileceği düşüncesi ortaya çıktı.
  • İlk olarak yunan şehir devletlerinde görülen, daha sonra İngiltere ve ABD ülkesinde görülen demokrasi hareketleri farklı kıtaya yayılmaya başladı. Demokrasi batı medeniyetlerinin vazgeçilmez yönetim biçimi haline geldi.
  • Egemenliğin halka ait olduğunu tüm dünya ülkeleri kabul etmeye başladı.
  • Milliyetçilik ilkesi siyasi güç kazandı ve birçok çok uluslu devletin parçalanmasına neden oldu.
  • Eşitlik, özgürlük, adalet gibi kavramlar çok geniş kitlelere yayılmaya başladı.
  • Şahsi güçlere, zekâya ve girişim yeteneği ön plana çıktı.
  • Fransız ihtilalı sonucunda yeniçağ sona erdi yakın çağ başladı. Tarihi bir dönemi bitirip başka bir tarihi dönemi başlattığı için sonuçları itibari ile evrensel bir olaydır.
  • Dağınık halde bulunan milletler bir araya gelerek siyasi birlik kurmaya başladı.
  • İnsan hakları bildirisi Fransızlar tarafından bildiri haline getirildi.
  • Fransız ihtilalı sonucu yayılan fikirler 1792 ile 1815 yılları arasında ihtilal savaşlarına neden oldu. Fransa ile Avusturya arasında başlayan savaşa sonradan İngiltere, Rusya ve Prusya dahil oldu. Savaşlar sonucunda Napolyon kaybetti. Viyana kongresi ile Avrupa’nın siyasi durumu yeniden düzenlendi.

Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi

Fransız devrimi sonrası 28 Ağustos 1789 yılında Fransa Ulusal Meclisi tarafından Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları bildirisi yayınlandı. Bildiriye göre insanlar eşit doğmuştur, eşit yaşamaları gerekir, insanların zulme karşı direnme hakkı olduğu, her türlü egemenliğin millete dayalı olması gerektiği, mutlak egemenliğin bir kişi ya da zümrenin elinde bulundurmasının doğru olmadığı, devleti idare edenlerin millete karşı sorumlu olduğu, hiç kimsenin dini ve sosyal inancı yüzünden kınanamayacağı kabul edilmiştir.

Demokrasi sözcüğünün kökeni Eski Yunancadan gelir. Eski Yunancaya göre demos halk demektir. Kratos ise iktidar, egemenlik anlamlarına gelir. Demokrasi antik Yunanda rejimi ifade eder. Halk iktidarı ve egemenliği demektir. Antik Yunan devletinde Atina şehir devletinde uygulandı. Atina’da halkın hepsi yönetime katılmazdı. Kadın, köle, yabancılar ve 26 yaş altındakiler oy kullanamaz, seçilemezlerdir. Atina halkının yalnız % 10luk bölümü oy kullanabiliyordu. Ortaçağ boyunca Avrupa’da imparatorluklar hüküm sürmüşlerdir. Devletlerin tamamı teokratik anlayışla yönetiliyordu. Bu dönemde demokrasi hiç uygulanamadı. İlk demokratikleşme hareketi olarak 1215 yılında İngiltere’de başlayan MagnaCarta bildirisi olarak görülür. Derebeyleri ile kral arasında yaşanan çekişmeyi derebeyleri kazanır. Kral bu bildiri ile kendi yetkilerini kısıtlamış olur. MagnaCarta ile kral kimseyi mahkeme olmadan hapsedemeyecek, kimseyi sınır dışına gönderemeyecek, haksız vergi toplayamayacak. MagnaCarta sonrası 1776 yılında ilan edilen 16 maddelik Virginia Haklar bildirisi de demokratikleşme konusunda önemli adımlardan birisidir. Bu bildiride insanların doğuştan bazı haklara sahip olduğu dile getirilir. İnsanların doğuştan eşit ve özgür doğduğu kabul edildi. İnsanların yaşama, mülk edinme ve mutluluğu arama hakkı olduğu kabul edildi. 4 temmuz 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesinde hiçbir iktidar kaynağını halktan almadan egemenlik kullanamaz, halkın beğenmediği iktidarı değiştirme hakkı vardır anlayışı kabul edildi. 1789 ABD anayasasının kabul edilmesiyle birlikte insan hakları anayasaya girmeye başladı. İnsan hakları böylece yasal güvenceye kavuşmuş oldu. ABD ülkesinde meydana gelen tüm bu gelişmeler Avrupa’da büyük ses uyandırdı. 1789 yılında yayınlanan 17 maddelik Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesinde insanların eşit, özgür, kardeş olduğu, egemenliğin halka ait olduğu, bu düşünce demokrasi, cumhuriyetçiliği ve milliyetçiliği güçlendirdi. Bu düşünce çok uluslu devletlerin parçalanmasına neden oldu. Bu tarihten sonra en az 70 ülkenin anayasasında insan hakları kavramı yer almaya başladı. Tüm bu gelişmelerden sonra birçok ülke parlamenter demokrasiye geçiş yaptı. Siyasi partiler kurulup kadınlar da seçme ve seçilme hakkı elde etti. 1. Dünya savaşı ve 1929 yılında dünyada yaşanan ekonomik sıkıntılar liberal halkların yetersiz olduğu ortaya çıktı. Bu dönemden sonra devletler hukuk ve sosyal devlet olmaya çalıştı. Bu dönemden sonra insanlar sosyal ve ekonomik haklarını elde etmeye başladı. İnsanların hakkını koruyan Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği uluslar arası demokrasinin gelişmesine büyük katkılar sağladı. Dünyada gelişmiş olmanın göstergesi olarak sadece ekonomi değil demokrasi de baz alınmaya başlandı.