“Kimse özgür olduğunu sanan köleler kadar ümitsizce köleleştirilmemiştir.” Johann Wolfgang von Goethe.

“Kimse özgür olduğunu sanan köleler kadar ümitsizce köleleştirilmemiştir.” Johann Wolfgang von Goethe.

Kendilerini dünyanın en özgür insanları olarak tanımlayanların, aynı zamanda bu hayatın nimetlerine en bağımlı insanlar olmaları tesadüf müdür? Asla değildir.

Dünyayı kendi istedikleri gibi dizayn etme hevesinde olan bir azınlık tarafından bilinçli olarak oluşturulan belirli sistemler sayesinde bu insanlar, özgür olduklarını sandıkları, gerçekte ise gönüllü kölelik sisteminin birer enstrümanı haline geldikleri bir dünyada yaşıyorlar. Kavramımızın adı : Modern Kölelik Sistemi’dir.

Modern kölelik sisteminin olmazsa olmazı ve belki de insanlara en kolay yutturulan kontrol aracı, faiz temeline dayalı olarak oluşturulan parasal sistemdir. Modern dünyamızda parasal sistem, aslında var olmayan, sadece hesaplar üzerinde varmış gibi kabul edilen tutarlar üzerinden insanların borçlandırılması ve bu borçların adına faiz denilen artı bir miktarla birlikte geri ödenmesi üzerine kuruludur. Yani olmayan parayı oluşturma yetkisi verilen bankalar insanları borçlandırmakta bir de üstüne faiz adı verilen artı bir para almaktadır. Bu sistemin silahı borç mermisi ise faizdir. Belki de insanlık tarihinde en zekice kurgulanmış aldatmacalardan biridir bu.

Modern kölelik sistemi insanların sürekli borçlandırılmala rına dayanır. Borçlanırlar ve bu borçları ödeyebilmek için ömürleri boyunca sisteme hizmet ederler. Peki ama insanlar neden bu sisteme gönüllü olarak razı olurular. Sistemi kurgulayanlar bunu da düşünmüşlerdir. Öyle ya modern ekonomi ilmi şu iki kelime üzerine kurulmuştur: İhtiyaçlar Sonsuzdur.

İlk olarak İnsanları, ihtiyaçları hiç bitmeyen, sürekli tüketen, tükettikçe mutlu olacağını sanan varlıklara dönüştürerek ihtiyaç bağımlısı, İkinci olarak onları gelecekten korkutarak, geleceğini garanti altına almaya çalışan gelecek endişesi bağımlısı yaptılar. Sonuçta, bağımlılıklarını gidermeleri için insanları borç içinde yaşayama ikna ettiler. Ev kredileri, araba kredileri, tatil kredileri, eğitim kredileri, ihtiyaç kredileri, kredi kartları vs... Modern kölelik sisteminin bekçileri…

Peki ya ülkelerin özgürlükleri ne durumda… Görünüşte kendilerinden olan yöneticilere, meclislere, kurumlara sahip ülkeler gerçekten bağımsız ve özgürler mi? Burada da durum çok farklı değil aslında.

Günümüzde ülkelerin çoğu borç içinde bulunuyor. IMF ve Dünya Bankası eliyle gerek krizlerden kurtarmak gerekse ekonomik kalkınmayı sağlamak bahanesiyle borçlandırılan ülkeler, bağımsızlıkların ı yavaş yavaş kaybeder hale getiriliyorlar. Yozlaşmış veya kifayetsiz ülke yöneticileri bu borçları almakta hiçbir beis görmüyorlar. Borçlanan ülkeler borç veren kuruluşlar nezdinde kolayca yönetilir hale geliyorlar. Kaynaklarını, önemli ulusal şirketlerini ve ekonomi yönetimlerini bu kuruluşların istedikleri kişilerin veya şirketlerin eline veriyorlar. Genellikle işler daha da kötüye gidiyor ülkeler açısından. Bu da daha fazla borçlanma ve daha fazla bağımlılık demek. Ülke halkları bağımsız ve özgür oldukları yanılgısı içinde yaşıyorlar. Zaten böyle düşünmeleri isteniyor. Propaganda bu şekilde yapılıyor.

Kim kölelerin başkaldırmasını ister ki?

Şimdi düşünmemiz gereken konu şu. Allah’a kul olmayı seçmiş olan bizler, Rabbimize , “Yalnız sana kulluk ederiz” derken aslında başka başka efendilere mi sahibiz. Hayatımızın kontrolü kimde? İrademizi, eylemlerimizi sınırlayan, kısıtlayan, hayrımıza olan yol bize gösterilmiş olmasına rağmen bu yola gitmemizi engelleyen prangalarımız var mı? Bizim ihtiyaçlarımız sınırlı mı?

Yeryüzünde bu aldatma düzenine karşı çıkıp, insanlığı kölelikten kurtaracak bir sistem varsa o da İslam’dır. Bu sistemin insanı da sadece Allah’a kulluk eden Müslümandır.

Çünkü,

Allah’a kul olmak demek, onun dışındakilere karşı hür olabilmek demektir.