Sayın Kılıçdaroğlu
İslam’ın kurallarına göre yaşamayı amaç edinmiş bir Müslüman (moda
tabiri ile İslamcı) olarak, televizyonda seçim bildirgesi
açıklamanızı dinlerken, dini yaşamamı yakından ilgilendiren, İmam
hatipler ve Diyanet İşleri Başkanlığı statüsü konuları hakkında
vereceğiniz bilgileri çok merak ettim. Sizi dinledim ve kaygılarım
oluştu.
Sayın Kılıçdaroğlu
Dört çocuğum var. İkisi imam hatip okuluna gidiyor. Küçükler de
büyüyünce onları da göndermeyi düşünüyorum. Bu okullara
göndermekteki amacım, çocuklarımın dinini özgür yaşayabileceği ve
öğrenebileceği bir okulda eğitim almasıdır. “İmam hatipleri biz
açtık o nedenle onları kaldırmayacağız” dediniz. Evet, bunu
yapmayacağınıza inandım. Ama hala şüphelerim var. Mesela zorunlu
eğitimi 1+8+3 sistemine dönüştürürseniz, zorunlu eğitim süresinin
sadece son 3 yılda eğitim için imam hatip açılmasına izin verip, 8
yıllık orta kısmında imam hatip açmayacaksınız, dolaylı olarak imam
hatiplerin orta kısmını kapatmış, lise kısmını açık bırakmış
olacaksınız. Bu durum, benim gibi çocuklarının dinini yaşamasını ve
öğrenmesini isteyen aileler için kaygı verici bir durumdur.
Sayın Kılıçdaroğlu
Siz farklı düşünebilirsiniz ama benim gibi birçok dindar aile,
İslam dininin kızlar için buluğa erdikten sonra (adet görme ile
buluğ çağına geldiğini İslam bize vaaz eder bu da 12 yaş
civarındadır) örtünmesinin Allah’ın emri olduğunu kabul eder. Bu
hesapla 6. Sınıfa giden bir kız çocuğunun İslam’a göre örtünmesi
gerekir. Başka Müslümanlar bunun gerekli olmadığını, hatta
örtünmenin farz olmadığını söyleyebilir, ama Türkiye’de ve dünyada
birçok Müslüman kişi de benim gibi düşünüyor. Ben, diğer
Müslümanlar gibi inanmak istemiyorum. “Benim bedenim benim kararım”
denildiği bir ülkede, “Benim inancım benim kararım” diyebilmeli
değil miyim? Aleviler de Müslüman, ama benim gibi düşünmek
zorundalar mı? Asla değiller… Herkes istediği gibi inanabilmelidir.
Herkes benim inandığım gibi inanmak zorunda dersek, insanlar
çatışmaktan dolayı huzurlu bir yaşam süremez. Siz sadece zorunlu
eğitim süresinin sadece son üç yılında, imam hatip okuluna gitmek
imkânı verecekseniz, benim çocuğuma 6, 7, 8 ve 9’uncu sınıflarda,
istediği(miz) dini hayatı yaşama fırsatını vermemiş olacaksınız.
Derseniz ki diğer okullarda da dini yaşayabilir, o okulların orta
ve lise kısımlarında da örtünmeyi serbest bırakacağım. İstedikleri
gibi mescit açacağım, karma okumak istemeyenlere sadece kızlardan,
sadece erkeklerden oluşan sınıflar ya da okullar açacağım, o zaman
içimdeki kaygılar biraz daha izale olabilir.
Bu durum da yetmez, ben erkek çocuğumun da, bir Müslüman topluluğa
namaz kıldırabilecek kadar bilgi sahibi olmasını ve bu bilgileri
zorunlu eğitim süresi içinde almasını istiyorum. Ağaç yaşken
eğilir. Küçükken namaz kılmaya alışmayan çocuk büyünce nasıl
başlasın. Hem anne babalar çocuklarına, buluğ çağına erinceye kadar
karışabilir. Buluğ çağından sonra zaten karışamaz ki… İslam
dinindeki genel kabule göre de kişi buluğa erdikten sonra, istediği
şekilde yaşama tercihinde bulunan özgür bir bireydir. Yani modern
hukukta bireye 18 yaşından sonra verilen tüm haklar, İslam’da
buluğa erdikten sonra verilir. Takdir edersiniz ki 28 Şubat
zamanlarından geçmiş bir Müslüman olarak, kendimi kaygılar içinde
bulmam normaldir. Size düşen görev beni bu kaygılardan kurtaracak
net açıklamalarda bulunmaktır. Hatta açıklamalar da yetmez,
partiniz resmi web sitesinden daha ayrıntılı yazılı bilgiler
vermelidir. Bu mevzuda iktidara geldiğiniz zaman yapacağınız, kanun
ve yönetmelik değişikliklerinin taslak metinlerini, partinizin
resmi web sitesinden kamuoyuna duyurarak, benim gibi düşünen
Müslüman aileleri kaygılardan kurtarmalısınız. Biz de o taslak
metinler üzerinden sizin fikirleriniz hakkında kesin kanaate
varalım.
Sayın Kılıçdaroğlu
Diyebilirsiniz ki, çocuklarınızı bu kadar dindar yetiştirmeyin,
büyüyünce kendileri seçimlerini özgürce yapsınlar… “Benim bedinim
benim kararım” denilerek anne karnındaki çocuğun yaşamına son verme
hakkına sahip olmak isteyenlerin bulunduğu bir ülkede “benim
çocuğum benim kararım” diyerek çocuğumun dindar yaşaması için uğraş
verme hakkım da olmalı diye düşünüyorum. Çocuk büyüdükten sonra
zaten diğer yolları görecek ve tercihini yapacak. Bırakınız herkes
çocuğunu istediği gibi yetiştirsin. Yeter ki insan ve insanlığa
zararlı olmasın.
Sayın Kılıçdaroğlu
Gelelim Diyanet İşleri Başkanlığı konusuna… Eğitim üzerine
açıklamalar yaparken, öğretmenleri birinci sınıf yurttaş yapacağız
dediniz… Ama bu ülkede okullarda eğitim veren öğretmenlerden sonra,
halka eğitim veren, personel sayısı bakımından, en büyük grup olan
Diyanet İşleri Başkanlığı personelini unuttunuz. DİB’da görevli
imam, kuran kursu eğiticisi, vaiz ve vaizeler sadece hayatın bir
döneminde değil, her döneminde eğitim veriyorlar. Seçim
bildirgenizde onları unutmamanızı dilerdim. Bence en az
öğretmenlerimiz kadar onların da birinci sınıf yurttaş olmaya
hakları var… Aslında hepimiz insan olarak birinci sınıf olmalı
değil miyiz?
Sayın Kılıçdaroğlu
En son söz olarak, bu ülkede vergisini veren, askerlik görevini
yerine getiren, vatanına sevgi bağı ile bağlı ve İnandığım İslam’ı
yaşama gayretinde olan bir Müslüman olarak, hala tedirgin olduğumu
söylemek istiyorum.