Çalışmak; başarı, sağlık ve mutluluk kapılarının anahtarıdır.

Çalışmak; başarı, sağlık ve mutluluk kapılarının anahtarıdır. Hayatımıza derinlik ve anlam katar. Sadece para için çalışmayız. Kendimizi layık gördüğümüz yere de çalışmakla işaret ederiz. Hayatımızı neye adadığımızı, ilk önce hangi sorunların çözülmesi gerektiğini insanlara bu yolla gösteririz. Neyi sevdiğimizi, neyi yapabildiğimizi ve nelerin önceliklerimiz olduğunu… Bedenin ve ruhun aktifliği her dem yeni başarı, sağlık ve mutluluk fırsatları demektir. Hareket halinde olmayan bir beden ve ruh ise bütün tehlikelere açıktır ve çürümeye mahkûmdur.

Çalışma disiplini çocuklarımıza öğretebileceğimiz en değerli davranıştır. Çocuklarımıza kısa yoldan zengin olma yolları yerine emek vermeyi öğretmeliyiz. Ülkedeki her birey en azından tükettiği kadar üretmeyi öğrenmeli. Herkes üretim sürecine katılmadıkça azınlığın ürettiklerinin yeterli olmayacağını bilmeliyiz. Birey olarak da ülke olarak da fakirlikten ancak çalışarak kurtuluruz. Bugün dünyada 20 yılda ağır sanayi, teknoloji ve bilgi devrimi yapabilen ülkeler var. Ülkemizin bu devrimi 90 küsur yılda yapamamış olmasının pek çok nedeni olabilir ama bizce en önemli nedeni yetersiz çalışmamızdır.

Bugün Almanya’da çalışan bir Türk işçinin Türkiye’de çalışan bir Türk işçiden neden daha disiplinli çalıştığını araştırmamız gerekiyor. “Alman disiplini” algısı gibi bir “Türk disiplini ve hassasiyeti” algısı inşa edilmelidir. Dünya bizi lokum, kebap ve dönerle tanıyacağına çalışkanlığımızla tanımalıdır. Dakikliğimizle tanımalıdır. Bu algıyı inşa etmek elimizdedir. Bugüne kadar inşa edemeyişimizin nedeni ise çalışanı ve çalışmayı takdir edemeyişimizdir.

Çalışmak öncelikle bize verilen nimetlerin farkında olmaktır. En büyük ibadet ve şükürdür. Tembellik ise inkârdır, nimeti reddetmektir ve şeytanın en büyük tavsiyesidir. İnsanın kendini israf etmesidir. Yeteneklerini reddetmesidir. Beyindeki urdur. Karanlık gibidir. Kendi başına bir hakikati yoktur. Sadece çalışmanın var olmaması halidir. İnançlı bir toplumun çalışmayı ve emek vermeyi baş tacı etmesi gerekir. “Allah’ım sen beni çalışkan kullarından eyle” diye dua etmeliyiz.

Çalışmayı bilmeyen dinlenmeyi de bilmez. Gerçek şu ki hayatta bazı insanlar yüzeysel yaşarlar bazıları da derinlemesine. Çalışmayı yoğun yapamayanın eğlencesi ve hayattan aldığı haz da yoğun olmayacaktır. O yüzden “önce çalış sonra dinlen” derler. Dinlenmek yorgun olmayan insanın haz alabileceği bir şey değildir. Çalışmayan ve üretmeyen bir insanın cebinde elbette ki seyahat edecek para olmayacaktır. Dünyayı görüp tanıyamayacaktır. Hobilerini geliştiremeyecektir. Sevdiği sanat ve spor dalları ile ilgilenmek için bütçe oluşturamayacaktır.

Çalışmak bizi can sıkıntısından ve kötü alışkanlıklardan kurtarır. Çalışmayı anlamlı bulmayan ve çalışmanın verdiği terbiye ve tedaviyi reddedenler içlerindeki boşluğu başka hiçbir şeyle dolduramazlar. Uzun süreli tembellikleri psikolojik rahatsızlıklara neden olur. İnsanın kendini meşgul etmesi ise ruh sağlığını korumasına katkı sağlar. Kin tutmaya ve kavga etmeye vakit bulamayacak kadar önemli işlerle meşgul olanlar bütün kötü alışkanlıkların ve ruh hastalıklarının uzağındadırlar. Bir toplumda böyle insanların sayısının fazla olması ise büyük fırsattır.

Çalışmak vicdan azabından kurtarır. Vicdanı rahat olmak insanın hayattaki en büyük gayelerindendir. Vicdan rahatlığı sadece çalışkan insanlara nasip olur. Yapabileceği bir şeyler varken harekete geçmeyen kişiler ise kafalarında her zaman bir soru işareti ve vicdanlarında ince bir sızı ile dolaşmaya mecburdurlar. Tembellik pişmanlıktır. Tembelliğin mazereti yoktur. Tembellik yavaş bir intihardır. İntihar insanın kendisini hızlıca öldürmesi ise tembellik ve yetersiz çalışma da bir toplumun veya bireyin kendi kendini yavaş yavaş öldürmesidir.

Çalışmak için en ideal zaman gençliktir. Bu dönemde yapacağımız çalışmalar ve alacağımız eğitimler bütün hayatımızı etkileyecektir. Bu yüzden daha stratejik ve daha kıymetlidirler. Gençlik döneminde yapılan çalışmalar ramazan ayında yapılan ibadetler gibi düşünülmelidir.

Bir insanın işini yapıyor olması bütün insanlığı ilgilendirir. Sadece kendimiz için çalışmamız bencilliktir. Öncelikle kendimize faydamızın olması gerekir fakat sonra sırasıyla ailemizi, ülkemizi ve tüm insanlığı da düşünmeliyiz. Burada önemli olan dengedir. Dünya problemlerle doludur. Bu problemlerin çözümüne bir yerden başlamak gerekmektedir. Başlanacak yer kendi bireysel ve küçük problemlerimizdir. Sonrasında ise dünyaya açılmayı öğrenmeliyiz. Küresel ısınmadan ve çevre sorunlarından tutun da dünyadaki iç savaşlara kadar her türlü sorun zihnimizi meşgul etmelidir.

Esas olan çalışmaktır. Çalışan ödül beklememelidir. Çünkü ödüller bazen zamanında gelir bazen geç gelir ve bazen de hiç gelmez. Hatta iyi çalışmalar için cezalandırıldığınız bile olacaktır. Bu anlamda çalışan çalışmanın iyileştirici etkisinde teselli bulmalıdır. Güzel sonuçlarını görmelidir. Onun için en büyük ödül çalışmanın kendisi olmalıdır…