Amerikan’ın, Türkiye’yi ve Arap baharı sonucu Mısır, Tunus ve Libya’da yeni kurulan İslamcı hükümetleri desteklemekten vazgeçerek Arap baharını sonbahara çevirmesi

Amerikan’ın, Türkiye’yi ve Arap baharı sonucu Mısır, Tunus ve Libya’da yeni kurulan İslamcı hükümetleri desteklemekten vazgeçerek Arap baharını sonbahara çevirmesi, destekten yoksun bırakılan demokratik hak mücadelesi yapan Suriye halkının iç savaşa sürüklenmesi ve Türkiye’nin bu konjonktürde yalnız bırakması sonucunda, biz Müslümanların hatırlaması gereken birtakım hikmetler var. Bu hikmetleri yeniden hatırlamalıyız ki, bunda sonraki yapılacak plan ve eylemlerimiz daha başarılı olsun. Aksi takdirde, Suriye’deki gibi Müslüman halklar zarar görür. Bir işe girişiriz, daha sonra da araya beklenmedik, planlanmadık etkenler girer, birlikte yola çıktığımız Müslüman olmayan ülkeler tarafında yarı yolda bırakılırız. Bulmamız gereken hikmetler nelerdir?

Biz İslamcılar (bilinçli Müslümanlar), İsrail ile Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün işgali sorunu olduğu müddetçe, Hıristiyan âlemi ve İsrail ile gerçek bir siyasi ortaklık yapamayız. Çünkü İslami hassasiyeti olan bir yönetim iktidara gelince, bir Müslüman olarak ilk önce, Müslümanların ilk kıblesi olması hasebi ile kutsal olarak kabul ettiği Mescid-i Aksa sorunu ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu topraklardaki Filistin sorunuyla ilgilenir. Bu ilgilenmedeki temel amaç; Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra, en kutsal yer ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın Yahudilerinin eline geçmemesidir.

Peki, bu beldelerin kutsal olmasının sonuçları nelerdir? Evinizden yola çıksanız, evinizin yakınındaki mahalle Mescidinde, Eyüp Sultan’da, Mescid-i Aksa’da, Mescid-i Nebevi’de ve Mescid-i Haram’da ikişer rekat namaz kılsanız, aynı namaza en çok sevap Mescid-i Haram’da verilir; daha sonra Mescid-i Nebevi’de kılınan namaza daha çok sevap verilir; daha sonra da Mescid-i Aksa’da kılınan namaza daha çok sevap verilir. Örneğin, aynı namaza Mescid-i Haram’da 100 sevap alıyorsanız, Mescid-i Nebevi’de 90 sevap, Mescid-i Aksa’da kılınan namaza 80 sevap alırsınız. Diğer beldelerdeki kılan namazların hiç biri, bu üç mescitte kılınan namaz kadar sevap kazandırmaz. Bu bilgiler Kur’an, sünnet ve hadislerde yer alan bilgilerdir. Bu beldelerde edilen dualar, daha fazla kabule şayandır, ya da kabul edilmesi kesindir. Söz konusu mescidlerin, dünyadaki diğer tüm mescidlere üstünlüğü vardır. Ancak dünyadaki diğer mescidlerin hiçbir zaman bir birine üstünlüğü yoktur. Eyüb Sultan’da kılınan namazla, evinizin yanındaki camide kılınan namazın sevabının bir farkı yok. İki cami de aynı değerdedir.

Yukarıda anlattığım nedenden dolayı, İslamcıların (bilinçli Müslümanların) ya da dünyadaki dindar olan Müslümanların hiç birinin Mescid-i Aksa’nın Yahudilerin yönetimine geçmesine razı olması, kabul etmesi, tepkisiz kalması mümkün değildir. Aksi halde Mescid-i Aksa, Yahudilerin elinde esir olduğu halde, hiçbir tepki göstermeyen Müslümana ahrette hesap sorulur.

Mutlaka kabul etmemiz gerekir ki, Hıristiyan âlemi Yahudiler ile Müslümanlar arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında, Yahudileri tercih eder. Olayı daha da somutlaştırırsak: “Hıristiyan alemine, Mescid-i Aksa’yı Yahudiler mi yoksa Müslümanlar mı yönetsin ?” diye sorduğunuzda Yahudiler yönetsin diyeceklerdir. Çünkü Hıristiyanlık dini Hıristiyanlara böyle emrediyor. Tıpkı bizim inancımızın, müşriklere karşı Hıristiyan ve Yahudileri tutmamızı emrettiği gibi… Hıristiyanlara göre; “Hz. Musa (a.s) peygamberdir, Hz. Muhammed (hâşâ) yalancı peygamberdir.” Hıristiyanlara göre, Peygamberimiz (hâşâ) kafirdir. Hz. Musa ise kıssalarını okudukları örnek bir peygamberdir. Hıristiyanlar, İncil’i Tevrat’ın devamı olarak görürler ve ikisine birden “Kitabı Mukaddes” derler. İkisine de inanmak zorundadırlar. Mevcut Tevrat’a inanmayan bir kişi Hıristiyan olamaz. O nedenle İncil ve Tevrat’ı “Kitabı Mukaddes” adı ile birleştirerek basarlar ve okurlar. Biz İslamcılar (bilinçli Müslümanlar), nasıl en çok elimize Kur’an’ı almamız gerektiğine inanıyor isek, bilinçli Hıristiyan siyasetçiler de, Eski Ahid olarak Tevrat’ı, Yeni Ahid olarak İncil’i birlikte Kitabı Mukaddes ismi ile okurlar. Hem Hıristiyanların haccı da Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmektir. Kabul etmedikleri ve yalancı dedikleri bir peygamberin inanlarının yönetiminde olan bir yere mi gitmek isterler yoksa inandıkları bir peygamberin yönetimindeki bir yere mi gitmek isterler. Sonuç olarak Hıristiyanların, Müslümanların tarafını tutarak, Mescid-i Aksa’yı Yahudilerin değil de, bizim yönetmemizi kabul etmesi mümkün değildir.

Arap baharı sonucu veya başka olaylar sonucu, hangi sebepler sonucu olursa olsun, İslamcı hükümetlerin başa gelmesi ile İsrail’in varlığının sıkıntıya girdiği, dolayısıyla Mescid-i Aksa’nın tekrar Müslüman dünyanın yönetimine girmesi ihtimali, Hıristiyan inançlarına göre büyük bir tehlikedir. Bu dururum onlar için Ayasofya’nın müzeyken tekrar camiye çevrilmesinden daha tehlikelidir. Bu konuda araştırılması gerekli iki ayet:

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. (Maide suresi, 51. Ayet, Diyanet Vakfı Meali)

Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. (Bakara suresi, 120. Ayet, Diyanet Vakfı Meali)

Sonuç; bizi yarı yolda bırakacak Ehl-i Kitapla değil, kendi gücümüzle, Müslüman kardeşlerimizle yola çıkmalıyız. Müslümanların hatalarını yine Müslüman topluluklar düzeltmelidir.