Apolet ve Başkomutan

Siyasetini tamamen Recep Tayyip Erdoğan’a karşıtlığı ile şekillendirmiş olan Muharrem İnce, seçim söylemlerinde millet aklıyla adeta dalga geçiyor.

İptal edeceklerini sıralarken ümitlenen seçmeni, ben başkan olursam söyleminden hemen sonra sarma dağın oluyor.

Mevcut hükümetin yaptıklarını eleştirirken, yanlış olduğunu dillendiren Muharrem İnce, ben başkan olursam aynısını ve daha fazlasını yapacağım hissiyatını garanti ediyor.

Peki seçmen bu durum karşısında neler düşünür?

CHP, tarihi sağ seçmenin idrak edemeyeceği acılarla dolu. Buna rağmen sağ seçmeni kucaklama eğilimi karşılık buluyor mu? Hayır.

Bunun yanında %25 kemikleşmiş olan sol kesimin oyları da riske edilmiş oluyor.

CHP seçmeni partimiz sağa kayıyor söylemini yüksek sesle söylemeye başladı bile.

Hatırlarsanız geçmiş seçimlerde Deniz Baykal, Erdoğan’a karşı yarışırken, ‘ben de eskiden simit satmıştım’ demişti.

Kaset komplosundan sonra koltuğu devralan Kemal Kılıçdaroğlu, simit satmayı devam ettirdi.

Fakat Muharrem İnce halktan olmayı bir tık daha abartarak, halkın tamamen sağ seçmen olduğunu tespit ederek, abdestsiz yere basmadığını dile getirdi.

Oysa ki CHP seçmeni,bu söylemi hiç bir zaman beğenmedi. Hatta desteklemedi.

Siyasete dinin karışmaması gerektiğini dile getiren CHP yapısı, Muharrem incenin söylemleriyle şok yaşadı. Muhafazakar bir ülkede yaşadığını hatırlayan CHP’nin yıllar sonra sağ seçmene ihtiyaç duyacağı akıllara gelir miydi?

Yıllardır mevcut hükümet için din tüccarlığı yapıyorsunuz şikayeti, bizzat kendi parti adayları tarafından dillenince, partilerinin hızlı adımlarla kaydığını görebildi.

İşin özü, hükümeti alaşağı edebilmek için her yol denenmeli, her maske takılmalıydı, ki CHP lideri bunu yapmakta.

Peki bu maske tutar mı?

Hatırlarsanız Deniz Baykal bayramlarda namaz kıldığını, hatta torunlarını Bayram namazına götürdüğünü dahi söylemişti.

İnançları bariz şekilde dillendirme isteği her zaman sağ kesimi silkeleme, deneme, karşılık arama eğilimi taşıyordu.

Fakat asıl genlerin bu duruma isyan ediyor olması, her zaman daha baskın oldu.

Bugün mevcut sistemde sağ kesimin oyunu alamayan hiç bir partinin, Erdoğan karşısında şansı yok.

Fetö mağdurlarını sağ seçmen olarak görebilmek de yeterli olmasa gerek.

Bu sebeple, seçimlerin ikinci tura kalması ne kadar önemliyse, ikinci turun kimler arasında geçeceği de bir o kadar önem kazanacaktır.

Sağ seçmeni lime lime etsen CHP ye oy vermez. Gömülmüş kuran ve Türkçeleştirmiş ezan geçmişleri var.

Fakat sol seçmen sırf mevcut hükümetten kurtulmak İçin emanet oy verme eğiliminde olabileceği de bilinen bir gerçek.

Geçmiş seçimlerde HDP’yi desteklediklerini herkes hatırlıyordur .

24 Haziran sonrası karşımıza ikinci tur çıkar ve Muharrem İnce ile Erdoğan arasında geçerse, CHP yüzde 35 i bulamaz.

Fakat Meral Akşener ya da Temel Karamollaoğlu Erdoğan’ın rakibi olursa, bu rakam bir iki tık yukarı tırmana bilir.

Bu tırmanış eğilimi Meral Akşenerin tabiri caizce kürsüden insan dışı sesler çıkarmasıyla mümkün olacak gibi de değil.

Farkındaysanız iktidarı devirmek için mitingler düzenleyen hiç bir lider adam akıllı bir şıkla seçmenin karşısına çıkamadı.

Erdoğan yaptıklarını ve yapacaklarını sıralarken, rakipleri yapılanları sonlandırma söylemleriyle karşılık aradı ama karşılık bulacak gibi de değiller.

Türkiye artık ilerleme noktasında fikir yürütenlere müsamaha gösterirken, geriye götürmelerin hiç birine tahammül edecek durumda değil.

Özellikle mevcut olanları kaldırma, apoletleri sökme furyası adım adım büyüyecek gibi.

Fakat protokol koltuğunda devlet nezaketini göz ardı edenlerin anlayamadığı önemli bir husus var.

Apolet sökücülere Şuan Türkiye’de başkomutan kim sorusunu sormamız gerekir. 15 Temmuz’da bu ülkenin başkomutanının emrine uyanlar nezaketen protokolde bir alkış yaptı diye linç edilemez.

Kin ve nefret ne denli şiddetli olursa olsun, bu ülkenin başkomutanı henüz Recep Tayyip Erdoğan.

Muhalefetin düşüncesiz, saygısız, idraksiz tutumları dikkate alınırsa, uzun yıllar Başkomutanın Erdoğan olacağı gerçeğine alışmaları gerekiyor.