Hani başkanlık sistemi tartışmaları gündemin en sıcak konusu haline geldi ya, bu sisteme karşı olanlar öyle komplo teorileri üretiyorlar ki, anlamak mümkün değil!

Hani başkanlık sistemi tartışmaları gündemin en sıcak konusu haline geldi ya, bu sisteme karşı olanlar öyle komplo teorileri üretiyorlar ki, anlamak mümkün değil!

Bunların içerisinde bir de utangaç muhalifler var; başkanlık sistemine karşı olduklarını direkt dile getirmeyen bu utangaç muhaliflerin ortaya attıkları komplo teorileri ise hayli ilginç:

Güya MHP, AK Parti’nin rüzgarı arkasına almışken bir erken seçime gitmesini önlemek amacıyla böyle bir öneride bulunmuş!..

Çünkü AK Parti içerisinde sayıları 20 ile 40 arasında olduğu söylenen FETÖ’cü vekiller varmış!..

Saatli bomba gibi ne zaman patlayacağı belli olmayan bu vekiller, örneğin başkanlık sistemi oylamasında ret oyu verebilir ve başkanlık sistemi Meclis’te referandum sayısı olan 330’a ulaşamayabilirmiş!..

Bu komplo teorisini en son, KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, NTV’de dillendirdi. Ağırdır’ı dinlerken hafiften tebessüm ettim. Halkın nabzını tutma konusunda ehil bir kamuoyu araştırma şirketi yöneticisinin, böyle bir iddiada bulunması doğrusu şaşırttı beni!

Türkiye’de yaşamayan, ya da apolitik bir insan bunu söylese, hepten güler geçerdim, ama bunu dillendiren Ağırdır olunca; Ağırdır, hayırdır diye geçirdim içimden…

Çünkü böyle bir komplo teorisine inanmak, 2012’den bu yana AK Parti ile “Cemaat” arasındaki yaşanan kıyasıya mücadeleyi yok saymak anlamına gelir…

Cemaat”, gerçek amacını ustaca gizleyerek Ecevit’ten Özal’a, Demirel’den Çiller ve Yılmaz’a dek birçok liderden destek almayı başardı. (Bunu ayrıntılarıyla anlatmaya kalkarsam bir yazı dizsi olur)

Cemaat”in en fazla destek görüp, geliştiği ve büyüdüğü dönem ise AK Parti hükümetleri dönemi oldu: Çünkü 367 komplosundan e-muhtıraya, kapatılma davasından darbe girişimlerine dek birçok badireyle karşılaşan AK Parti, kendine en yakın bulduğu “Cemaat” ile işbirliği yapmak zorunda kaldı.

Ancak “Cemaat”in, 2012 MİT krizinin ardından, 17-25 Aralık 2013’te kalkıştığı darbe girişimiyle işler değişti: “Cemaat”in gerçek amacının iktidarı ele geçirmek olduğu ve bunun için her yola başvurabileceği ortaya çıktı: “Cemaat” aslında, okullar açan, hayır işleri yapan bir yapı değil, sinsi bir terör örgütüydü…

İşte, yapılan iyiliği ve kötülüğü asla unutmadı söylenen Erdoğan’ın, FETÖ’ye karşı mücadelesi, bu sivil darbe girişimin ardından yeni bir boyut kazandı, bir yandan da FETÖ unsurlarının AK Parti’den temizlenmesi süreci başladı.

FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından yerel seçimler, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından da 7 Haziran ve 1 Kasım seçimler yapıldı. AK Parti tüm bu seçimlerde, FETÖ’cülerin listelere sızmaması için büyük gayret gösterdi. Hatta şahsen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde milletvekili listelerini tek tek incelediğini düşünüyorum.

AK Parti, 15 Temmuz darbe girişimin ardından ise tavanda yaptığı temizliği, tabana dek yaydı. Beldelerden ilçe ve il örgütlerine dek yapı içerisindeki tüm FETÖ unsurlarının temizlenilmesi yoluna gidildi.

Hal böyle iken hala AK Parti içerisinde 20 ile 40 arasında FETÖ’cü vekil olabilir demek, ya da böyle bir söylentiye inanmak, bence biraz saflık anlamına geliyor.