Gerçeği yalanla gizlemek...

Sürekli kafamı kurcalayan, ama bir türlü yanıtını bulamadığım bir soru var; ben kafayı yemeden bu ülke normalleşir mi acaba?

Yahu, yalanı gerçeğe, gerçeği yalana dönüştürmekte o kadar ustalaştık ki anlamak mümkün değil!..

Hani sonunda bu ülke ak ya da kara diye ikiye bölündü ya, her iki taraf için de geçerli söylediklerim.

Ama sanki bir taraf bu konuda daha ağır basıyor gibi; ne de olsa yıllardır iktidara gelemiyorlar ve bu gidişte gelmeleri de pek mümkün gözükmüyor ya ruh halleri iyice bozulmuş.

Bir su damlasından okyanus, küçük bir taştan kocaman bir dağ yaratıyorlar...

Bilirsiniz geçtiğimiz günlerde bir babanın intiharı sosyal medyayı salladı.

İzmit’te 45 yaşındaki İsmail Devrim evinin banyosunda hayatına kıyınca, senaryocular anında harekete geçti.

Ne de olsa senaryo yazmak konusunda ustalaşmışlar bir kere; duygulara seslenen bir senaryonun çok büyük etki yaptığını da yaşayarak öğrenmişler...

Anında babanın oğluna istediği okul pantolonunu alamadığı için “üzüntüsünden” intihar ettiği haberini sosyal medyada dolaşıma soktular.

Haberi daha da vurucu hale getirmek için babanın Fenerbahçe tribününde oğluyla çekilmiş fotoğraflarını da eklediler.

Kimse olayın gerçeği nedir diye araştırmasa da tepkiler anında çığ gibi gelmeye başladı.

Köşe yazıları yazıldı, ağlamaklı yorumlar yapıldı bu hazin olay için.

Dahası İzmit’te bir gurup olayı protesto etmek için eylem yaptı; bu kez hedef tahtasına eyleme müdahale eden polisler koyuldu...

Nedeni her ne olursa olsun bir insanın, bir babanın intiharı üzer, etkiler, sarsar insanı, ama politikaya alet edilince iş çığırından çıkıyor ne yazık ki...

Aslında intihar gerçek, ama senaryo uydurmaydı; ilk açıklama boy boy fotoğraflarıyla istismar edilen o küçük çocuktan geldi, böyle bir olay yoktu.

Ardından işsiz olduğu söylenen babanın çalıştığı şirket, rahmetlinin, geçirdiği kaza nedeniyle izinde olduğunu belgeleriyle açıkladı...

Bu aslında tam bir “çamur at, izi kalır” taktiğidir; çünkü yalanlardan oluşan hüzünlü senaryolar her dönem gerçeklere ağır basarlar.

Ne diyelim, yazıklar olsun insanların duygularını sömürenlere!..

Yazıklar olsun politik çıkarları için gerçeğin üzerini uydurdukları yalanlarla örtmeye çalışanlara!..