Zaman zaman belki de her gün aklından böyle isyan dolu cümleler geçiriyorsan, aklının karmakarışık sözlerinin yetersiz olduğunu düşünüyorsan, üzülme sakın. Bu konuda yalnız değilsin.

Zaman zaman belki de her gün aklından böyle isyan dolu cümleler geçiriyorsan, aklının karmakarışık sözlerinin yetersiz olduğunu düşünüyorsan, üzülme sakın. Bu konuda yalnız değilsin. Çağımızın en büyük sorunu kendini önemli zannetmek ve iletişimsizlik, hepimizin ortak problemi artık. Kişinin kendinden başkasını duymaması. Kendinden başkasının fikirlerine değer vermemesi. Kendinden başkasının varlığını hiç mi hiç önemsememesi.

Herkes kendi derdine düşmüş vaziyette. Sanki kıyamet kopmuşta kimse birbirini fark edemiyor gibiyiz. Gerçek kıyameti düşünemiyorum da bu halimizi görünce kıyametin provası yaşanıyor gibi geliyor işte bana, şu an böyleyken o an da annenin çocuğundan kaçacak olmasını çok net anlayabiliyorum.

Kimsenin bir başkasını dinleme, görme, anlama gibi derdi yok modern dünyamızda. Hazcılık ön planda, kendi nefsimizi benliğimizi yüceltme, ön plana çıkarma gayretindeyiz hepimiz ne yazık ki. Laf olsun diye ilgilenmeler, desinler diye yapmalar, konuşulsun diye hayırlar yapılır vaziyette. Bu asla bir iç okuma değil yanlış anlaşılmasın, ortada görünen gerçek, bunu aktarıyorum. Hani 'ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' der atalarımız, ne güzel söylemişler. Söylenenlere bakıp, yapılanları görünce atalarımıza rahmet okumayı borç biliyorum kendime. Mekanları cennet olsun. Hepimiz bu kahredici, yok edici girdaba kapılmış, bilmediğimiz bir dünyaya doğru boğularak gidiyoruz

Herkes dünyayı kurtarıyor gibi hareket ederken en yakınlarındaki yaşlı gözlerle dolaşan mahsun gönülleri daha da ezip, yerin dibine kolayca gömebiliyor. Herkes hep bir yerlere yetişme telaşı ile koşar halde hareket ederken kaçırdığı yaşamını, çevresindeki insanları, ailesini, arkadaşlarını, dostlarını hatta ve hatta kendisini fark edemeden ömrünü nihayete erdiriyor.

Aynı yerde yaşamayı geçtim, aynı odada birbirimize yabancı hayatlar yaşıyoruz ne yazık ki. Birbirimizle yaşıyor gibi görünüp aslında birbirimizden uzaklaştıkça uzaklaşıyoruz. Evlerde, yollarda her an her yerde telefonlarla sosyal ağlar üzerinden yapılan canlı yayınlar evlerimizin içinde suskunluğa bırakıyor yerini. Kendimizi önemli hissetmek ruhsal sağlığımız açısından son derece önemli ama aşırı değerli hissetmenin dengeleri alt üst ettiği kesin. Kendimizi benliğimizin emrine vermişiz, o nereye sürüklerse oraya doğru yol alıyoruz. Herşeyi çok biliyor, her şeyin uzmanı gibi davranıyoruz. Bir konuda uzman olmak ayrıdır, fikir sahibi olmak ayrıdır. Biz sunduğumuz fikirleri uzmanlık alanımız gibi sunuyoruz.

Sanırım, internetin ve sosyal medyanın vermiş olduğu inanılmaz özgürlük işimizi daha da kolaylaştırdığı gibi aslında gündelik ilişkilerimizi de zedeledi. Kişinin gerçekten ziyade sanal alemde kendini daha iyi ifade edebilmesi, düşüncelerinin orada daha fazla değer bulması, yüz yüze söylenilmeyecek birçok sözün karşı tarafa kolayca söylenilebilmesi, gerçek hayatta kendisini dikkate almayanların bu ağlarda daha da önemsemeleri bizlere sanal iletişimin ancak gerçek hayatta da iletişimsizliğin yolunu açtı. Tabi unuttuğumuz şu ki sanaldaki iletişim gelip geçici, o yüzden sanaldaki dünya ile yaşanılan hayatı birbirine karıştırıyoruz. Sanalda çok vakit harcayıp on binlerce arkadaşla oyalanırken gerçek hayatta birbirimize yabancı kalıyoruz. Bu yabancılık beraberinde iletişimsizliği ve en önemlisi anlaşılmamayı getiriyor.

Çözüm belli, öze dönüş. İnsan insana dönmeli. Birazcık sanaldan çıkıp, reklam kokan hareketlerden sıyrılıp dost kokusunu burnumuzda hissetmeliyiz. Önce kendime söylüyorum, sonra da sizlere

Sevgi ve Muhabbetle.