Alfredo Stroessener. 1954-1989 yılları arasında 35 yıl Paraguay’ı yöneten askeri diktatör.

1948 yılında Güney Amerika’nın en genç generali olduktan 6 yıl sonra 1954 yılında Başkan Federico Chavez’i devirerek iktidara gelir. Anayasayı iki kere değiştirir. İki kez de devlet başkanlığına seçilir.

1989’da yine bir askeri darbe ile yönetimden uzaklaştırılınca Brezilya’ya kaçarak ömrünün geri kalan 17 yılını orada geçiren Stroessener, ülkesinde ölmek istemesine rağmen kabul edilmediği için 93 yaşında Brezilya’da ölür.

Şu sıralar sosyal medyada gözde olan Paraguay’lı diktatör için yapılan yorumları okudukça solcuların ve Kemalistlerin gerçeği algılamaktan uzak, hayal dünyasında yaşayan, şahsi temennilerini gerçekleşecek birer kehanet sayan, kendilerini sorgulayamayan, “benim diktatörüm iyidir, çünkü benim hoşuma giden şeyler yapmıştır” psikolojisine sahip zavallılar olduğuna iyice kanaat getirdim.

Diktatörlerin sonunun ya sürgünde ölmek, ya da kurşuna dizilmek olduğunu zanneden bu zihniyet, yatağında ölen ve bir tepedeki ünlü tapınağına gömülen, zaman zaman cahiliye döneminde Kabe’deki putlarına koşanlar gibi “abone kitlesi” olan ünlü diktatörü nasıl da unutuyorlar?

Hatta reenkarnasyona inanan bir kısım akıl yoksunu, kesin Stroessener’in ruhu bir şekilde Erdoğan’a geçmiştir şeklinde bile zırvalarken, 93 yaşına kadar da yaşamasın temennilerinde bulunuyorlar.

Kendi oluşturdukları grupta “al gülüm ver gülüm” şeklinde, birbirlerini mutlu edecek temennilerde bulunurken içlerindeki kini ve öfkeyi ortaya kusuyor, fakat ortadaki bu kusmuğun iğrençliğini bile göremeyecek derecede kör oldukları için, zihinsel olarak da kendi kendilerini tatmin etmeye devam ediyorlar. Üstelik bunu özgürlük ve insan haklarına saygı kisvesi altında yapıyorlar.

Alfredo Stroessener’in bir asker olduğu ve darbeyle geldiği gerçeğini unutup, seçimle iktidara gelen insana diktatör muamelesi yapıyor, “tapınağında yatan askerin” nasıl bir yöntemle iktidara geldiğini unutmuş gibi davranıyorlar.

Hatta hızını alamayan bazı deyyus “ilm-i sima uzmanları”, yüzünün bir köşesinin benzerliğinden, Erdoğan’ın her türlü muameleyi hak ettiği sonucuna bile varıyorlar.

Bütün bunların sonucunda, bir de kendilerinin “insan sevgisine sahip, demokratik insanlar” olduklarına inanmamızı bekliyorlar.

Yürüyün gidin. Terbiyemi bozdurmayın.