KATİLİN ÖĞRETTİĞİ TARİH -3

Teröristin Bahsettiği Diğer Bir Şahsiyet : SİGİSMUND

Macaristan ve daha sonra Alman Kralıdır. Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemine rastlar. Bu dönemde Osmanlı Devleti Balkanlarda yayılma siyaseti izlediğinden haliyle karşı karşıya gelmişlerdir.

Tarihimiz kuruluş dönemindeki bu tür batılı komutan ve devlet adamlarını biraz istihzai ele alması yanlıştır. İyi bir tarih eğitimi düşmanının da iyi tanıtılmasıyla sağlanır. Güçlü düşmanı yenmiş olmak aslında büyük bir meziyettir. Biz tarihimizde onu küçümserken batılı tarihçilerde Kutsal Roma Germen İmparatoru olarak onure edilmektedir. Macaristan ve Hırvatistan kralı da olan Sigismund burayı elli yıl yönetmiştir.

Osmanlı'nın Balkanlarda ilerleyişini durdurmak için çeşitli ittifaklar kuran ve aynı zamanda Hunyadi Yanoş gibi büyük bir komutan çıkartan devlet adamıdır.

Niğbolu Savaşında Yıldırım Bayezid'e yenilip canını zor kurtarmıştır. 1418'de yapılan muharebeyi de kaybederek Sırbistan üzerindeki iddiasından vaz geçmiştir.

Yenizellanda Katilinin Silahından Çıkan Tarih

Miloseviç

Aslında ortalama her Türk Miloseviç isimini bilir. l. Kosova Savaşında Sultan l. Murad'ı şehid eden kişi olarak öğrenmişizdir. Bu nedenle onun isminin silahtan çıkmasına şaşırmadık. Hatta Bosna-Hersek Savaşı sırasında Sırpların sürekli Kosova Savaşı intikamından bahsetmesi de bizi şaşırtmamıştı. Hatta Bosna Kasabı'nın adını da Milosevi olması tesadüfi değildi.

Şimdi biraz da bu Miloseviç hakkında bilgi verelim:

Savaşın kızıştığı bir sırada Miloş Kobiloviç adında bir Sırp asilzadesi, askerler arasından kendisine yol açarak “Mühtedi olduğunu ve Padişah’a mühim bir şey söyleyeceğini” belirterek ilerledi. Padişah, yanına gelmesine izin verdi. Miloş, askerlerin arasından hızla ilerledi. Padişah’ın ayağına kapanır gibi yaparak hançerini Sultan’ın kalbine soktu. Sultan’ın yarası ağırdı. Fakat savaşın kaderini etkileyecek kararlar vermesine engel değildi. Savaşın bitimine kadar yaralı bir şekilde yönetti. Hatta, Sırp Kralı Lazar’ın idam edilmesini de emrettikten sonra canını verdi.

Hristiyan kaynakları ise olayı böyle anlatmazlar. Sultanın çadırına kadar ilerlemeyi başaran ve bir yeminle birbirlerine bağlanan 12 cesur ve genç asilzadenin kahramanlıkları anlatılmaktadır. Efsanelerle ünlenen Miloş Obiliç, Türk hükümdarının çadırına kadar ulaştı ve onu, boynuna ve karnına sapladığı hançer darbeleri ile öldürdü.

Osmanlı tarihçileri için Miloş bir katil olarak görülmesine rağmen, Sırplar için tabi ki bir kahramandır. Bundan dolayı Sırplar arasındaki en yaygın isim Miloş/Miloşeviç’tir. Osmanlı Padişah’ları arasında savaş meydanında şehit düşen tek Padişah l. Murat’tır. Bu olaydan sonra, Padişahların savaşlar sırasında öldürülmemesi için daha çok dikkat edilecek, hatta Padişah’la görüşecek olan yabancı kişiler, bundan sonra mabeyincilerin koluna girerek huzura alınacaktır.

Padişah’ın cenazesi Bursa’ya getirilerek yaptırmış olduğu camiye gömüldü. Bu arada iç organları da Kosova’ya gömülerek üzerinde bir türbe yapıldı. Birçok kişi l. Murad’ın Kosova’da gömülü olduğunu sanır. Halbuki oradaki türbesinde iç organları gömülüdür.

ek

Miloseviç'in seçilmesi de çok önemli bir mesajdır. Yani sizin liderlerinizi en seçkin askerlerinin arasında dahi olsa öldürebiliriz denilmiştir.

Yeni Zellanda Teröristinin Silahından Çıkanlar

İSKENDER BEY KİMDİR?

Yeni Zellanda Katili bize tarih öğretmeye devam ediyor. Tarih böyle bir şeydir, kaçmaya çalıştıkça sizi kovalar ve bu sizin geçmişinizdir, inkar etmeniz onun yok olduğu anlamına gelmez. Ben sizdenim demenizle sizden olunmaz. Bu nedenle tarihimizi gerçek anlamda öğrenmeliyiz. Zaferlerimiz kadar hezimetlerimiz, kahramanlarımız kadar hainlerimizi, kendimiz kadar düşmanımızı da öğrenmeliyiz. Üstelik bu anlatım masal tadında değil, gerekirse kabus tadında vermeliyiz. "Bir Türk Dünyaya Bedel" sözüyle hamaset pompalama değil, "Çalışan, mücadele eden kazanır" gerçekçiliği ile anlatmalıyız. Yoksa bir gün kaçtıklarımız bizim kabusumuz olur.

Şimdi katilin silahının üzerinde yazılmış olan İskender Bey Kimdir ve neden önemlidir biraz da onu anlatalım:

Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Balkanlarda fetihler yapmaktadır. Bu fetihler sırasında Arnavutluk da alınır. Fakat 1432 yılında Arnavutluk'ta çeşitli isyanlar çıkar. Osmanlı Devleti bu isyanları bastırır ve Osmanlı hakimiyetini tanıyan Arnavutluk lideri Yani (Jan) Kastriyato, bağlılığının kanıtı olarak oğullarını Osmanlılara rehin olarak verir.

Bu çocuklardan en küçüğü olan İskender Bey sağ kalmış, diğerleri ölmüştür. İskender Bey'in Hristiyanlık ismi Jarj'dur. Müslümanlaştırıldığı için İskender ismi verilmiştir. Batı kaynaklarında Scanderbeg (Skandarbeg) şeklinde de geçer. Arnavutlar tarafından millî kahraman olarak tanınan İskender Bey Arnavutluk’un ünlü Kastriyota ailesine mensuptur. Arnavutların en önemli beyi olarak kabul edildiği gibi, heykeli Arnavutluktadır.

Osmanlı sarayında ve Enderun'da yetişmiş, İslam'ı öğrenmiş, Türk savaş tekniğini öğrenmiştir. Yani tam bir Türk ve müslüman gibi yetişmiştir.

Babası Yani ölünce İskender Bey, babasının topraklarına hakim olmak için kaçtı. Aslında babasının topraklarının bir kısmı İskender Bey'e tımar olarak da verilmiştir. Babasının tüm topraklarının verilmemesi onun belki de kaçmasına neden olmuştur. Bu kaçış aslında İskender'in Osmanlılara yaptığı ilk zarar olmuştur. Çünkü onun Morava muharebesinden kaçması Osmanlıların bu savaşı kaybetmelerine de neden olmuştur. İskender Bey, sahte bir fermanla Kroya (Akçahisar) kalesine gitti ve bu kaleyi ele geçirerek içerdeki askerleri öldürdü. Artık İskender Bey isyan etmiş ve tekrar Hristiyanlığa dönerek irtidat etmiştir. Osmanlı kaynakları Hain İskender diye bahsederler.

  1. Murat, Kroya kalesini kuşattı. Fakat bu sırada Jan Hunyadi'nin güçlü bir orduyla saldırıya geçtiği haberi alınınca kuşatma kaldırıldı. Osmanlı Devleti'nin kuşatmayı kaldırması İskender'in başarısı olarak görüldü ve Hristiyan dünyası içerisinde bir kahraman olarak karşılandı.

Tabi ki İskender Bey'in babasının hakimiyet sahasına talip olması tüm Arnavut Beylerin hoşuna gitmeyecek, onların da Osmanlı etrafında birleşmesine yol açacaktır. Çünkü İskender Bey'in talep ettiği topraklar onların da istediği topraklardı.

İskender, bölgede destek bulmak için Venedik, sonra Napoli ve diğer küçük devletçiklerin himeyisine giriyordu. Bu durum diğerlerinin İskender'e karşı Osmanlı'yı desteklemesine de yol açıyordu.

Fatih döneminde de İsyanları devam etti. Kendisine karşı gönderilen ordunun komutanı Hamza Bey'in esir düşmesi İskender'in ününü artırdı. İskenderin Osmanlılara karşı askeri başarısının temelinde onun Osmanlılar tarafından yetişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Şimdi bizim bilgilerimizi bize karşı kullanıyordu. İkender'in İsyanını bastırmak için Bizzat Fatih Arnavutluk seferine çıktı. Bunun üzerine İskender Papa'dan ve civar Hrisitiyan Devletlerden yardım istedi ama umduğunu bulunamadı. Bu sırada bir Venedik kalesi olan Leş’te bulunan İskender Bey 17 Ocak 1468’de burada öldü.

İskender isyanının bastırılmasından kısa bir süre sonra Arnavutluklar kitleler halined müslüman oldular. İskender olayı bize yetiştirdiğimiz insanların sırrımıza vakıf olan insanların bize nasıl ihanet edebileceklerini göstermesi bakımından önemlidir.