Bir otelde 2 gün süren toplantılarda alınan kararlar bir
bildirge olarak açıklandı. 16 madde halinde açıklanan bildirgeyi
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez okudu. Müslüman toplumların
zor süreçten geçtiğini anlatan Başkan Görmez, Müslüman
coğrafyasının çatışmalarla ayrışma ve parçalanmaya sürüklenmeye
çalışıldığını söyledi. İslam medeniyetini sembolü olan şehirlerde
terör ve vahşet şebekeleri türetildiğini, cinayetler işlendiğine
dikkat çeken Başkan Görmez, terörün, işlediği cinayetleri kitle
iletişim araçlarıyla dünyaya servis ederek küresel İslamofobi
endüstrisi beslediğini ifade etti. Sözde hilafet devleti adı
altında yapılan eylemlere dikkat çeken Görmez, şöyle devam
etti:
"İslam'dan hiçbir şekilde meşruiyet bulması ve onay alması mümkün
olmayan, eylemleriyle bir ölüm ve kıyım makinasına dönüşen, sözde
hilâfet devleti mizanseniyle ortaya çıkan terör ve vahşet şebekesi,
100 yıl sonra tekrar bilad-ı Bağdat ve bilad-ı Şam'ı birçok gücün
müdahalesine açık hâle getirmiştir. Bu oluşum, aynı zamanda İslam
dünyasında medeniyet içi bir din ve mezhep çatışmasına zemin
hazırlamıştır. Böylece barış ve esenlik dini olan İslâm'ın imajını,
vahşet ve tedhiş görüntüleriyle kirleterek İslam'la endişe ve korku
duygularını yanyana getirmiştir. Kaos ortamından bir an önce
kurtulabilmek ve bölgede tekrar huzurun sağlanabilmesi için hiçbir
İslâm ülkesinin kabul etmediği bu ve buna benzer meş'um yapılarla
İslâm dünyasının topyekün mücadele etmesi kaçınılmazdır."
"ARAP BAHARI' TRAJEDİYE DÖNÜŞMÜŞTÜR"
'Arap baharıyla' kaos ortamının ortaya çıktığını belirten Görmez, şöyle devam etti:
"Arap Baharı' söylemiyle Kuzey Afrika'da başlayan, dalga dalga Ortadoğu ve Afrika kıtasına yayılan çatışma ve kaos ortamı, bilhassa Suriye krizi ile birlikte uluslararası ölçekte bir trajediye dönüşmüştür. Bu süreçte geleneksel dini-tarihi yapılar tahrip edilmiş, bilimsel ve kültürel miras yağmalanmış, kitlesel göçlere sebebiyet verilmiş ve insanlarda büyük korku ve umutsuzluklar meydana getirilmiştir. Maalesef yaşlı dünyamız bir kere daha küresel ölçekte uluslararası bir savaşın eşiğine getirilmiştir. Suriye krizinin daha büyük bir felakete evrilmemesi için başta uluslararası kurum ve kuruluşlar olmak üzere dinî müesseselerin, aydın ve entelektüellerin, bilim ve sanat insanlarının inisiyatif alması, akan kanın bir an önce durdurulması, yeniden barış ve güven ortamının tesisi için çaba sarfedilmesi en büyük temennmizdir. Vakit geçmeden insanlık, tüm gücüyle barışın hayat veren diriltici nefesini üflemelidir. Bugün başta Suriye olmak üzere insanlık trajedisinin yaşandığı ülkelerden sökün eden mülteciler, gerek ülkemize sığınanlar gerekse ülkemiz üzerinden başka kıtalara geçmek için çabalayanlar, insanlık vicdanını sınayan küresel bir sorun hâline gelmiştir. İltica etmek için evlerini ve yurtlarını terk eden Suriyelilerin acıklı ölümleri, deniz kıyılarından toplanan cesetleri, tüm insanlığın vicdanını kanatmaya devam etmekedir. Özellikle mültecilere yönelik uluslararası örgütlerin takındığı tavırlar, ümit verici değildir. Sorunun kalıcı çözümü için yeterli bir çaba olmadığı da açıktır."
"AİLEVİ SORUNLAR DA DİYANETİN GÜNDEMİNDE"
Aile içi şiddet başta olmak üzere her türlü konunun Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gündeminde olduğunu belirten Başkan Görmez,"Aile ve dini rehberlik büroları, sadece fıkhî soruları cevaplayan yerler değildir. Bunların, aileye yönelik dinî bilgiler vermesi, aile içi şiddet ve çeşitli sorunlara yönelik çözümler üretmesi, bu çerçevede sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemesi; ayrıca mülteci ve terör mağduru ailelere yönelik faaliyetleri artırması, bu doğrultuda kadın, genç ve çocuklara yönelik destek çalışmaları planlanması tabii işlevidir" dedi.