Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanlığı, 23 Mayıs 2020 tarihinde "e-Devlet üzerinden e-imza ile din değiştirme" uygulamasını devreye soktu.

Konuya ilişkin yazılı açıklamada bulunan Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (MİL-DİYANET SEN) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tahiroğlu, e-Devlet üzerinden din değiştirme uygulamasını, yuvaları yıkan ve aileye tahrip eden 2'nci İstanbul Sözleşmesi'ne benzetti.

"Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanlığı" uhdesinde bulunan e-Devlet portalı üzerinden "din değiştirme" işlemlerini uygulamaya koymasına sert tepki gösteren Tahiroğlu, "Devlet eliyle sistemli bir planla din değiştirmenin önünün açılması ileride doğacak birçok toplumsal infilakın habercisidir." dedi.

Tahiroğlu, "İdareciler daha önce icra ettiği; TBMM gündeminde 10 yıllarca sumen altı edilen, ahlaki ve İslami esaslara en duyarsız idarecilerin dahi gündeme almadığı İstanbul Sözleşmesi'ni resmileştirme işlemiyle toplumsal dejenerasyonu başlatmış, ahlaki ve sosyal dokunun kök hücrelerini mutasyona uğratmıştı." diye açıklamada bulundu.

Bugün, idareciler tarafından tüm toplumsal tepkilere rağmen yeni bir ahlaki ve sosyal tahribatın temelinin daha atıldığına dikkat çeken MİL-DİYANET SEN Genel Başkan Yardımcısı Tahiroğlu, "İstanbul Sözleşmesi'ni aratmayacak yeni bir uygulamayı daha "Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanlığı" uhdesinde bulunan e-Devlet portalı üzerinden "din değiştirme" işlemlerini uygulamaya koyarak eklemiştir. AB kriterleri gibi görünen bu uygulama milletimizin büyük tepkisini çekti. Ülke ve dünya gündemi salgın hastalık bulaşışıyla meşgul edilirken alttan alta yapılan bu sinsi hamleler ancak ve ancak AB topluluğunun işine gelir." ifadelerini kullandı.

Tahiroğlu, tepkilerine şu sözleri ile devam etti:

Devlet eliyle sistemli bir planla din değiştirmenin önünün açılması ileride doğacak birçok toplumsal infilakın habercisidir. Haşa! Allah'sız, kitapsız bir güruh oluşturulmak isteniyor. Bu, bin yıldır İslam'ın kalesi olan memleketimize şuursuzca ve gafilce oynanan oyundur. Maalesef ki 10 yıl önce İstanbul sözleşmesi ile eşcinsellere yasal koruma getirilirken uyuyan Müslüman camia yine duyarsızdır. Deizmin, ateizmin ve diğer sapkınlıkların en yaygın olduğu bir dönemde, Müslümanların ekonomik ve sosyal fakirlikle ruhen zayıflatılmış bir durumunda uygulama konulması dinsizlik oluşturma adına bir fırsatçılıktır.

Yüzyıl önce "devletin resmi dini İslam'dır" ibaresinin silinmesine ihanet gözüyle bakanların bugün sus pus olmasının bizlere ister istemez Yahudi doktrini Haum Nahum planını hatırlattığını hatırlatan Tahiroğlu,

"Mamafih 54'üncü Hükûmet Başbakan'ı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bu gizli oyunları sık sık dile getirmiş ve verdiği konferanslarda bizlere sürekli bu tehlikeleri harfi harfine ezberletmişti. Binaenaleyh e-Devlet üzerinden din değiştirme uygulamasına sessiz kalan her kişi, kurum, STK, vakıf, dernek ve sendika bu vebalin altında kalmaktan kurtulamayacaktır." uyarısında bulundu.

İslam adına öncelikle bu yanlışı reddetmek, tel'in etmek ve derhal iptal ettirmek için mücadele etmek olduğunun altını çizen Tahiroğlu, "Bugün Türkiye'miz için ezbere de olsa yüzde 99'u Müslüman olan ülke diyebiliyoruz, pekala yarın bu oran yüzde 60 veya 70'lere düştüğü zaman, AB kriterlerince Diyanet işleri Başkanlığı gibi Hıristiyan, Yahudi, Ateizm gibi Başkanlıklarının kurulmasının istenecek olmasını öngöremeyen sözümüz ona; Kanaat Önderleri ve Cemaatler kitlesel bir tepki oluşturmalıdır." önerisinde bulundu.

MİL-DİYANET SEN Genel Başkan Yardımcısı Tahiroğlu, e-Devlet üzerinden din değiştirme uygulamasına Kanaat Önderleri ve Cemaatlerin kitlesel tepki göstermesinin gerekçelerini ise şu şekilde sıraladı:

"•Yeni nesil, milli ve manevi değerlerden yoksun bir şekilde yetişmektedir. Mevcut eğitim müfredatı çocuklarımızın ruhlarını tahrip etmiştir.

•Misyonerlerin artan faaliyetleri, Müslüman genç nüfusta ekonomik sıkıntılar ve toplumsal adaletsizlikten kaynaklanan din değiştirme oranını iki katına çıkarmış ve büyük bir özenti oluşmuştur.

•Araştırmalar, din değiştirme yaşının 15 ile 30 arasında yoğunluk kazandığı gösteriyor ki bu 'bozgunluğa müsait adeta zayıf halka oluşturulmuş' demektir.

•Araştırmalara göre; inançsızlığın yaygınlaşıp dindarlığın azaldığı Türkiye'de, e-Devlet üzerinden dinini değiştirecek olanlarda "kaleyi içten yıkmak adına" maalesef ki muhafazakar ve mütedeyyin kesimin evlatları olarak hedeflenmiştir.

•İşin en can alıcı tarafı ise meselenin kamuoyunda, "Bırakın herkes dinini açıkça yazsın, artık Müslümanı kafiri tanıyalım" algısıyla işlenmesidir.

Tahiroğlu, "Hükûmet, sendika değiştirmenin dahi mümkün olmadığı e-Devlet üzerinden din değiştirmenin büyük bir yanlış karar olduğunu görmelidir. Zira 'Akıl bir işin sonunu anlamaktır." ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.