Öğretmen… Sözlükteki tanımı eğitim kurumlarında önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda öğretim etkinliklerini yürüten uzman kişi. Kısacası bizlere öğreten kişi.

Öğretmen… Sözlükteki tanımı eğitim kurumlarında önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda öğretim etkinliklerini yürüten uzman kişi. Kısacası bizlere öğreten kişi.

Alfabeyi, saymayı, marşları, renkleri, mevsimleri…Bu listeye birçok şey daha ekleyebiliriz. Ancak bir madde var ki son zamanlarda meydana gelen olaylar nedeni ile onu net olarak ekleyemiyorum. Sevgiyi…

Gününün yarısını okullarda geçiren onlarca çocuk ve genç var. Kimileri gerçekten çok istediği için o sıralarda dirsek çürütüyor. Kimileri okumak istemese de her sabah o yolu adımlıyor. Büyüklerimizin de dediği gibi içinde okuma aşkı olan seve seve gidiyor, istemeyen ite kaka. Bir de okumak isteyip imkansızlıklardan dolayı okuyamayanlar var tabi.

Anneler, babalar gözünden sakındığı yavrularını onlara emanet ediyor. Ne diye? Öğrensin, bilsin, eksik kalmasın diye. Emanet ağırlığı büyük bir kelime tıpkı uygulaması zor olduğu gibi.

Peki kaç öğretmen gerçekten o emanetlere sahip çıkabiliyor? Kaçı gerçekten o çocukların öğrenmesi için her gün o sınıfa giriyor? Kaç öğretmen gerçekten bilgiye sahip ve donanımlı? Kaçı kendi alanının derslerinin eğitimini veriyor? Meçhul…

Bugün bir okulda İngilizce dersine giren Türkçe öğretmenleri var. Bugün bir okulda sorulan soruya ben de bilmiyorum internetten bakayım diyen öğretmenler var. Bugün çocukları susturan, sorularını duymayan, en küçük gürültüde sıra dayağından geçiren, sabırsız öğretmenler var.

Şiddet var! Bilgi için, ilim irfan için gönderilen okullarda öğrencilere şiddet, hakaret, zorbalık, küçük düşürme var. Bu demek değil ki her öğretmen kötü. Asla! Her zaman olduğu gibi kurunun yanında yaş da var.

Mesela bazen bir çocuk bu ders zor diyerek nefret etmiyor o dersten. Bu öğretmen yine beni azarlar, yine kulağımı çeker, yine tekme atar, yine herkes benimle dalga geçer diye nefret ediyor. Bu yüzden okuldan kaçıyor, sırasının üzerinden başını kaldırmıyor.

Öğrencisinin başını duvara defalarca çarptı!

Sınıftan çıkardı, tekme tokat attı!

Konuşan öğrencinin kulağını kopardı!

Bugün internete okulda şiddet başlığını arattığımızda karşımıza yaklaşık 835 bin sonuç çıkıyor. Bu başlığı öğretmen şiddeti olarak arattığımızda ise bu sonuç 214 bin. Bizler, neredeyse ayda üç gün manşetlerde okulda şiddet haberi görüyoruz. Hepsinde öğretmenler öğrencisine şiddet uyguluyor. Bu gördüğümüz ise sadece fiziksel olanlar. Şiddetin bir de psikolojik olanı var. Onlardan hiç haberdar dahi olamıyoruz.

Yaşanan öğretmen şiddeti olaylarında alınan cevaplarda ise hep aynı ifadeler geçiyor. 'Bu ara psikolojim bozuk, pişmanım…'

Hani öğretmen bir ana olmuştu bize? Hani bir baba olmuştu? Hani artık her şey olmuştu? Güzel bir şekilde uyaran öğretmenler nerede? Çocuklara okulu sevdiren öğretmenler nerede? Tek derdi ders saati bitse de gitsem olmayan bilgi dağıtmak isteyen öğretmenler nerede?

Neden empati yapamıyorlar peki? Niçin bir çocuğu tanımaya annen baban ne iş yapıyor sorusuyla başlıyorlar mesela? Bu sorunun bir çocuğa nasıl hissettireceğini düşünmüyorlar. Pedogojik formasyon derslerinde bunun dersi vardır oysaki. Bir çocuğa sınıf içerisinde nasıl yaklaşman gerekir yazar. Hangi cümlelerden kaçınmak gereklidir yazar.

Bir sınıf dolusu öğrenci gerektiğinde bir sınıf dolusu zorbaya dönebiliyor. Çocukların cümleleri birbirlerini daha çok incitebiliyor. Hele ki ergenlik çağı olarak adlandırdığımız ortaokul ve lise çağlarında. Bazen öğretmenin öylesine gülsünler diye söylediği bir söz, bir lakap bazen bir çocuğun zoruna gidebilir, incitebilir.

Bir öğrenci pantolonun rengi diğerleriyle aynı değil diye derse alınmıyor. Neden? Pantolonun rengi neye engel? Bilmesine mi? Düşünmesine mi? Başarısına mı? Dışarda işte çalıştığı için derse geç kalan bir çocuk kapıda bekletiliyor. Neden? Onun da hem çalışıp hem okumaya hakkı yok mu? Yaşıtları gibi sadece oyun oynamak, gezmek varken para kazanmak zorunda olması mı onu kapıda tutan? Herkesin aynı ekonomik şarta sahip olmadığı bir ülkede bir çocuk neden böyle rencide ediliyor?

Eski öğretmen bilgi için çabalardı. Yolları, dağları aşardı. Sınıftaki öğrenciler üşüdü mü bahçede odun kırardı. Öğrencisi derse gelemediyse evine gider dersi anlatırdı.

Eski öğretmenler şefkatliydi, yüreğinde adalet, Allah korkusu, dilinde şükür vardı. Eldeki imkanı değerlendirmeyi, bir elin verdiğini diğer elden gizlemeyi, sevmeyi bilirdi. Ya şimdi?

Eski sıralarda öğretmenler ikinci anneydi, şimdi ise gizlice darp eden bakıcı gibi. O öğretmenler bayramlarda aranır, ziyaretlerine gidilirdi. Eski sıralarda merhamet vardı, şimdi ise sıralarda manipülasyon…

Senden bir şey olmaz…

Annene babana yazık…

Sınıfta senin gibi bir tanesi yok…

Sen hiçbir üniversiteye yerleşemezsin bu zekayla….

Hiçbir amacın yok şımarıksın uyuyacaksan eve git

Bu derse pantolonla giremezsin, eşofmanın yoksa girme

Bu kitabı almayanlar benden not beklemesin!

Bunlar sadece birkaçı…