Yeni nesli bilmem ama kırk yaşı üzeri olanlar “Dün dündür bugün bugündür” sözünü duyduğu an bu sözün sahibinin Süleyman Demirel olduğunu bilir. Ülkemizin bir dönemine damga vurmuş Demirel’in siyaset literatürüne girmiş“Yollar yürümekle aşınmaz”,  “Bize plan değil pilav lazım”, “Siyasette yirmidört saat çok uzun” gibi onlarca sözü var.

Yeni nesli bilmem ama kırk yaşı üzeri olanlar 'Dün dündür bugün bugündür' sözünü duyduğu an bu sözün sahibinin Süleyman Demirel olduğunu bilir.

Ülkemizin bir dönemine damga vurmuş Demirel'in siyaset literatürüne girmiş'Yollar yürümekle aşınmaz', 'Bize plan değil pilav lazım', 'Siyasette yirmidört saat çok uzun' gibi onlarca sözü var.

Özellikle 'Dün dündür bugün bugündür' sözünün günümüz yansımaları üzerinde duralım ki, nereden nereye geldiğimiz net olarak görülebilsin.

İnsanın üzülmemesi elde değil; özellikle de yüzde doksanının kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir toplum insanı nasıl olurda bu kadar değerlerine uzak davranışlar içinde olur, anlamak mümkün değil!

Yüce Rabb'im sonumuzu hayreylesin!

Kısa sürede bir kişinin yanında olanlar karşısında, karşısında olanlar yanında olabiliyor.

Hayret etmemek elde değil, herhangi bir kişiyi övgüde göklere çıkaran bir kişi bir de bakmışsın yerin dibine batırabiliyor!

Son günlerin en çok konuşulan ismi Muharrem İnce ile ilgili övgü ve yergilere bakınca aklıma Kemal Sunal'ın 'KILIBIK' filmi geldi.

Filmin kahramanı Kamil ile Muharrem İnce'yi ilişkilendirmekden çokKamil'in çevresininani değişkenliği ile günümüz insanının fırıldaklığınıdeğerlendiriyorum.

Kamil; karısı, patronu, ev sahibi ve mahallenin esnafları tarafından eziklenen bir şoför. Maaşı geçimini sağlamak için yetersiz ve herkese borçlu; ayrıca, karakola şikayet etmeye gitmekten de korkan her şikayete gittiğinde haklı olmasına rağmen haksızlığa da uğrayan bir garip adam.

Televizyonlarda son günlerde gösterilen bir reklam filimde Kamil'in o garip ve komik görüntüsü de yer almaktadır.

Şoför Kamil arabasında uyurken jandarma tarafından kıstırılan 'KARABELA' lakaplı bir katil tarafından kimliği çalınıyor.

Karakola gitmekten çekinen Kamil ev sahibi tarafından evden çıkması için çeşitli tacizlere uğraması ve karısının yoğun ısrarı üzerine karakola şikayete gidiyor.

Gidiyor gitmesine de korktuğu başına yine geliyor ve aranan 'KARABELA' olarak tutuklanıp hapishaneye gönderiliyor.

Korkak ve aşağılanan Kamil'in 'Karabela' lakaplı katil olduğu duyulunca her şey bir anda değişiveriyor.

Bu durum özellikle ev sahibi ve alacaklılar tarafından büyük bir korkuya sebep olurken ailesi çok mutlu ve tüm alacaklılar tarafından hediyelere boğuluyor.Övgü ve iltifatların haddi hesabı yok!

İşinde gücünde temiz garip bir adamken aşağılanan Kamil 'Karabela' adlı bir katil olunca övgü ve iltifatlara mazhar oluyor.

İşte böyle garip bir durum!

Her şey iyi giderken gerçek 'Karabela' ortaya çıkıyor ve Kamil'in 'Karabela' olmadığı anlaşılıyor.

Gerçek 'Karabela'nın ortaya çıkması her şeyi alt üst ettiği gibi taciz ve aşağılamalardayeniden başlıyor.

Yani tam 'dün dündür bugün bugündür' sözü filmde somut olarak yaşanıyor.

Nasıl, Muharrem İnce'nin son günlerde yaşadıklarına benziyor mu?

Tam benzemese de yaşanan süreci biraz olsa da anlatıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde otuzun üzerinde oy almış, genel başkan adayı olarak hatırı sayılır bir desteğe sahip İnce'ye partisinin kongresinde protokolün ön sıralarında yer verilmeyip en arkalarda yer verilmesi bir takım tepkilere neden olmuştu.

Doğal olarak bu duruma en büyük tepkiyi İnce göstererek yeni bir yola çıktı ve parti kurmanın sinyallerini vermişti.

İşte olan bundan sonra oldu. İnce, kendi mahallesindenyoğun eleştirilere hatta mahkemelik olabilecek kadar ağır hakaretlere maruz kalarak 'bir bölen' suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.

Muharrem Bey de yeni bir parti kurmayacağını yeni bir hareket başlatacağını açıklayarak tepkileri dindirmeye çalıştı.

Bu arada karşı mahalleden İnce'nin bu hareketinin demokratik hakkı olduğu gibi söylemlerle destek açıklamaları geldi.

Kendi mahallesinin tepkileri üzerine parti kurmayacağını açıklayan İnce'ye karşı mahalleden 'dağ fare doğurdu' gibi eleştiriler yapıldı. İnce tarafında durum böyle.

Kamile ne mi oldu?

Eski muamelelere tekrar maruz kalmaya başlayan Kamil için yapılacak tek iş mahalleyi terk etmek olacaktı, nitekim öyle oldu.

Evini taşırken oğlu nişanlısının babası aynı zamanda ev sahibi tarafından kiralanan çakallar tarafından feci şekilde dövüldü.

Çocuğunun kanlar içinde perişan halini gören Kamil bir anda Cüneyt Arkın kesiliverdi ve mahallenin çakallarını herkesin gözü önünde evire çevire dövdü 'bunları çöpe atın' dedi.

Her şey bir anda yine tersine dönüverdi. Halk Kamil'i çılgınca alkışlamaya başladı.

Karısı 'en büyük Kamil' dedi.

Kamil kasıla kasıla 'ben askerde komandoydum' dedi.

Ev sahibi yani oğlunun nişanlısının babası 'yüzükleri ne zaman' takacağız dedi.

Kısaca, her şey güzel oluverdi ve film bitti!.

-Muharrem İnce'nin durumumu ne olur?

İşte onu Hz. Allah(cc) bilir ben bilemem; çünkü, bu film değil!