Her şeyin bir vakti vardır. O demi kaçırınca tadı kalmaz. Anlamını yitirir. Bu düğün olup bittikten sonra nara atmaya benzer. Yapman gerekeni vakti vaktine yapmayıp kötü sonucu gördükten sonra yaşlara gark olmak bu tür ertelemelerin sonuçlarıdır.

BUGÜN sana çok önemli bir konuyu dile getireceğim.

Mesele çok mühim.

Bu sebeple tüm varlığınla dinlemeni, anlamanı ve buna katılmanı istiyorum.

Bildiğin gibi yirmi iki gündür farklı bir hususu seninle müzakere ediyoruz.

Sen bunları yazıp dostlarınla paylaştığın için onlarda bu muhaveremizden haberdar oluyorlar.

Bu ne kadar gerekliydi veya hiç yararı oluyor mu, bilmiyorum.

Her gün yazman belki onlarda bir bıkkınlık meydana getiriyor olabilir ancak bu benim değil, senin meselen.

Ben yılda sadece bir ay seninle olabildiğim için bu sürenin her anını seninle amaca yönelik bir dikkat içinde geçirmekten yanayım. Sana elimden geldiğince daha fazla yararlı olmak istiyorum.

Geçen yıla göre bu sene daha fazla faydalı olmak istiyorum.

Ancak bu sadece benimle ilgili değil, seninle de alakalı.

Bu sebeple tekrar hatırlatıyorum, azami dikkatini vererek dinlemeni istiyorum.

MÜKEMMEL bir oyalanma davranışı gösteriyorsun.

Bu hususta üzgünüm ama pek başarılısın.

Sürekli kendine olmaz işler üretiyorsun.

Tüm dikkatini onlara yöneltiyor sanki dünyanın en mühim meselesi olduğuna kendini inandırıyorsun.

Fakat bu beni bağlamaz.

Sen gereksiz işleri en gerekli sıraya çıkarmış olabilirsin ama bu gerçeğin kendisi değil.

Bu yol, yol değil.

Sonu mutluluk değil.

Huzur hiç değil.

Beynin nefsine bağlı olarak geçici bir haz alıyor elbette ama neticesi acı.

Sonu hüsran.

Pişmanlık.

Gel şu mükemmel oyalanma davranışını bırak.

Hayatın gerçeklerine dön. Ben işte bunun için yanındayım zaten. Hadi daha fazla inat etme.

ERTELEME bir hastalıktır.

Kişinin kendine reva gördüğü en büyük fenalıklardan biridir.

Vakit bilincine kavuşan bir kişinin asla itibar etmeyeceği bir avuntudur.

Her biriniz bu ertelemeler için ayrı mazeretler üretiyorsunuz, bunun farkındayım ama hiçbirine katılmıyorum. Bunlar gerçek sebep değiller, olamazlar.

Aceleci değiliz ama acelesiz de olamayız.

Her şeyin bir vakti vardır. O demi kaçırınca tadı kalmaz. Anlamını yitirir. Bu düğün olup bittikten sonra nara atmaya benzer. Yapman gerekeni vakti vaktine yapmayıp kötü sonucu gördükten sonra yaşlara gark olmak bu tür ertelemelerin sonuçlarıdır.

Ömür sermayesi pek kısa. Yapılacak lüzumlu işler ise çok fazla.

Kendinizi kendinizden doğurmanız gerek. Bu mühim bir süreçtir. Sancılı hazırlıklardan sonra gerçekleşir.

Akıl doğumuna bir an önce erişmen gerek.

Ki, furkan olasın. İyiyi kötüden ayırasın, çekip alasın.

Yoksa sana daha önce olduğu gibi yine nice akıl dışı işler yaptırıp başına olmadık çoraplar örecekler.

SANA lazım olan mükemmel oyalanma değil. Boncuklarla inci niyetine oynamak değil.

SANA lazım olan mükemmel İMAN.

SANA lazım olan mükemmel TEVHİD idraki.

SANA lazım olan mükemmel bir ŞİRKTEN çakış.

SANA lazım olan mükemmel bir MÜNAFIKLIKTAN uzaklaşış.

SANA lazım olan mükemmel bir İHLAS.

SANA lazım olan mükemmel bir PEYGAMBER takipçiliği.

DEMEM O Kİ;

İMAN ertelenmez.

TEVHİD ertelenmez.

ŞİRK pisliğinden kurtulmak ertelenmez.

AHLAK ertelenmez.

SIDK, doğruluk ertelenmez.

ÂDİL olmak, merhamet üzere olmak, şefkatle dolup taşmak, güzel ve yumuşak muamele etmek, infak etmek, empatide bulunmak, tefekkür etmek, şükretmek, hamd etmek ertelenmez.

Kur'an-ı Kerimi anlama faaliyeti ertelenmez.

Fahr-i Kainat Efendimizin mübarek örnekliğini izlemek ertelenmez.

Sana gereken mükemmel oyalanma değil mükemmel olmasa bile gerektiği kadar dikkat, itina, özen ve gayret içinde olmaktır.

Ben bunun için yanındayım.

Söylediklerim kulağına değil gönlüne küpe olsun!