BEN Ramazan… Kendimi bir kere daha sana hatırlatıyorum tam da yarıya geldiğimiz gün… Zaman gelip geçiyor. Hayat akıyor. İşler durmuyor, başkalaşıyor. İnsanlar değişiyor, algılar farklılaşıyor, değer yargıları evriliyor.

BEN Ramazan…

Kendimi bir kere daha sana hatırlatıyorum tam da yarıya geldiğimiz gün…

Zaman gelip geçiyor.

Hayat akıyor.

İşler durmuyor, başkalaşıyor.

İnsanlar değişiyor, algılar farklılaşıyor, değer yargıları evriliyor.

Dün denilen bugün beğenilmez oluyor.

Dün verdiği sözü ölüm pahasına yerine getirenler takdir edilirken bugün menfaati bitenin sözünden ustaca dönmesi maharet sayılıyor.

Sabiteler artık sabit olmaktan çıkıyor.

İnsanlar kendilerini doğru şeylerle bağlı hissetmek istemiyorlar.

Acınılacak nokta şu ki buna rağmen acı verici bağımlılıklar geliştiriyorlar.

Başının hakikate bağlı olmasını istemeyenler kötülüklere bağımlı hale gelebiliyorlar.

Kısacası sözlerinizle eylemleriniz farklı istikamette…

Birlikten uzaksınız.

Söyledikleriniz başkaları için genellikle…

Nasihati kendinize etmiyorsunuz.

Öğütleri nefsiniz yerine başkalarına yapıyorsunuz. Üstelik bu sebeple teşekkür bekliyorsunuz.

Dini Allah'a has kılma noktasında ciddi kırılmalar yaşıyorsunuz.

Oysa Yüce Kitabımız bu hususta sakındırıcı uyarılarda bulunuyor.

Tehdide varacak uyarılar bunlar yer yer…

Araya başkalarının sızmasına izin veriyorsunuz ya da özellikle kendiniz bilerek araya alıyorsunuz.

Onlardan imdat ediyorsunuz.

Himaye bekliyorsunuz.

Himmet talep ediyorsunuz.

Kurtarıcı olmalarını umuyorsunuz.

Oysa vahiy onların kendilerine ne yararı ne zararı bile olmadığını defalarca söyleyerek sizi uyarıyor.

Çok fena bir huyunuz var sizin.

Âyetleri çokça okuyorsunuz.

Hatimler yapıyorsunuz.

Şifa için üzerlerinize üflüyorsunuz.

Hastanede yatanlarınız için ayet dağıtımları yapıyorsunuz.

Ölülerinize ikram ediyorsunuz.

Ama hiç üzerinize alınmıyorsunuz.

Kendinizi özne yapmıyorsunuz.

Hitapların muhatabı olarak kendinizi kabul ederek okumalar yapmıyorsunuz.

Elinizden düşürmüyorsunuz ama hayatınıza dokunmasına da izin vermiyorsunuz.

Hidayet kitabı olduğunu söylüyorsunuz ama hidayetinize vesile etmiyorsunuz.

Rahmet olduğunu her yerde ifade ediyorsunuz ama o rahmet şemsiyesinin altına girmiyorsunuz.

O sizi 'Zülfa' yapmak istiyor yani saygınlığa eriştirmek istiyor ama siz kaçıyorsunuz.

O size 'Me'ab' olmak istiyor, güzel bir sona taşımak istiyor ama duymamayı tercih ediyorsunuz.

O bereket dolu bir kitap ama siz bereketsizlikten kırılıyorsunuz.

Hasediniz, fesadınız bitmiyor.

Stres yükünüz çok ağır.

Bugün biraz ağır konuştum farkındayım ama on beşinci günden sonra daha dikkatli, daha duyarlı ve daha gayretli olmanızı istediğimden yapıyorum bunu.

Ben sizin doğru kararlar vermenizi istiyorum.

Doğru kararlarında kararlı davranmanızı bekliyorum.

Geri atım atmanızı istemiyorum.

Doğru kararlarınızla 'Dar'ul Karar'da olmanızı istiyorum.

Sizi orada da bulmak ve selamlamak arzusundayım.

'Dar'ul Karar' sürekli kalma yurdu demek…

Yararlanması geçici olan dünya hayatından sonra karar kılınan beka yurdu.

Hoşluk evi.

Hoşnutluk memleketi.

Sizin eski diyarınız…

O cennet sizin başlangıcınızdı.

Sonunuz yine orası olsun diliyorum.

Evveliniz oraydı ahiriniz, ahiretiniz orası olsun.

Bugün biraz sert konuşmam 'Dar'ul Karar' için daha kararlı davranmanız ve buna göre yaşamanız içindi.