Harzemşah sınırlarına dayanmış olan Cengiz Han, Harzemşah’ın Otrar yakınlarında, içinde Müslümanların da bulunduğu Moğol kervanını yağmalaması ve Moğol elçisini öldürtmesi üzerine bölgeye gelerek kuvvetlerinin Harzemşahlarınkinden az olmasına rağmen yapılan savaşı kazanmış, daha sonra da Belh ve Buhara’yı almıştır.

Harzemşah sınırlarına dayanmış olan Cengiz Han, Harzemşah'ın Otrar yakınlarında, içinde Müslümanların da bulunduğu Moğol kervanını yağmalaması ve Moğol elçisini öldürtmesi üzerine bölgeye gelerek kuvvetlerinin Harzemşahlarınkinden az olmasına rağmen yapılan savaşı kazanmış, daha sonra da Belh ve Buhara'yı almıştır. Moğolların kuvvetlenip büyümesinde bu bölgenin ele geçirilmesi önemli bir katkı sağlamıştı. Mevlana'nın Moğolların Hakk'ın buyruğu ile çıktıklarına dair rivayet ise Moğolların tüm yeryüzünün Gök Tanrı tarafından kendilerine bağışlandığına dair eski Türklerden aldıkları inançla paralellik arz etmektedir. Moğolların bu inancının onların giriştikleri fetih hareketlerinde önemli bir rol oynadığı da bilinmektedir. Mevlana'nın Moğollar hakkındaki bu yorumundan destek aldığı anlaşılan sohbeti dinleyenlerden bazılarının Moğolları tezkiye sadedinde: 'Aslında Tatarlar da kıyamete inanıyorlar ve 'Elbette bir sorgu sual günü olacak!' diyorlar demesi üzerine Mevlana, buna şöyle karşılık verir: 'Hayır! Yalan söylüyorlar; böyle demekle, kendilerini Müslümanlarla aynı göstermeye çalışıyorlar. Yani biz de biliyoruz ve inanıyoruz, demek istiyorlar. Deveye: 'Nereden geliyorsun?' diye sormuşlar, 'Hamamdan geliyorum ' demiş; 'Evet! Ökçenden belli!' demişler. Bu atasözündeki gibi eğer onlar da kıyamet gününe inanıyorlarsa! Delili nerede bunun? Yaptığınız bu kötülükler, günahlar ve zulümler üst üste birikmiş karlar ve buzlar gibi artık kat-kat olmuştur. Tevbe, ahiret endişesi ve Allah korkusu, güneş doğunca nasıl karları ve buzları eritirse; onların da bu kötülük karlarını öylece eritmesi gerekir. Halbuki bir kar veya buz: 'Ben güneşi gördüm, Temmuz güneşi üzerime ışıklarını saldı ' der; ancak hala kar ve buz halinde varlığını sürdürürse, akıllı bir insan buna inanır mı? Temmuz güneşi parlasın da karı ve buzu yerinde bıraksın! Bu imkansız bir şeydir. Mevlana, Moğolların da ahiret inancına sahip oldukları yönündeki söze karşılık verdiği misallerle; Moğolların ahiret inancının olmadığını yaptıkları zulümlerle bunun bağdaşmadığını sohbetinin devamında söylemektedir. '( Mevlana, Fihi Ma Fîh, Terc. S. 98) Mevlana'nın, Cengiz Han'ın lahutî bir şahsiyet olduğunu savunduğu iddiasına kaynak olarak gösterilen bölümde ise Cengiz Han'ın adı geçmemekte; bu bölümde Mevlana'nın, kerametiyle Konya'yı Baycu komutasındaki Moğol askerlerinden kurtarmasıyla ilgili menkıbe anlatılmaktadır. Mevlana'nın Cengiz Han'ın lahutî bir şahsiyet olduğunu savunduğu şeklindeki iddianın ise Mevlana'nın ve Mevlevî kaynakların Cengiz Han'ın yaptığı zulümler hakkında söyledikleri görmezden gelinerek yapılmış bir değerlendirme olduğu açıktır. Zira Mevlevî kaynaklarda Cengiz Han ve Moğolların yaptığı zulümler bütün açıklığı ile anlatılmaktadır. Örneğin Eflakî 'de konuyla ilgili şunlar aktarılmaktadır: 'Belh'i kuşattığı sırada oğlunun ölmesi sonucu Cengiz Han, Moğol askerlerinin ele geçirdikleri büyük-küçük herkesi öldürmelerini, hamile kadınların karınlarını yarmalarını, Belh'in bütün hayvanlarını keserek Belh'i yerle bir etmelerine dair bir ferman çıkardı. Bunun üzerine Moğollar giriştikleri yağmalar sonucu iki yüz bin insanı yere gömdüler' Ayrıca Moğolların on iki bin mescidi ateşe verdikleri, on dört bin Kur'an'ı yaktıkları, elli bine yakın bilgin, öğrenci ve hafızı öldürdükleri, iki yüz bin insanı yere gömdükleri; yağma edip götürdüklerinin ise haddi hesabının olmadığı belirtilir. Mevlana'nın baba diyarı Belh'in de aralarında olduğu dönemin şehirlerinin Moğollarca yakılıp, yıkılması, halkının kılıçtan geçirilmesi, çocukluğundan beri Mevlana'nın da zihin dünyasında yer etmişti. Örneğin Mevlana'nın Fihi Ma Fîh te aktardığı bir hikaye de Cengiz Han'ın büyük istilasından önce kendisinin de Belh'te bulunduğu sırada şehri kuşatan Moğolların yaptığı zulümlerden bahseden Mevlana; genç ve güzel bir kızın 'Moğol zulmünden' Allah'a olan tevekkülü sayesinde nasıl kurtulduğunu anlatmaktadır. Nitekim Moğolların da ahiret inancına sahip oldukları şeklindeki söze karşılık Mevlana, ahiret inancı olan birinin bu zulümleri işlemesinin mümkün olmayacağını belirterek Moğolların dağ gibi zulümleri olduğunu yukarıda aktarılan rivayette açık bir şekilde ifade etmiştir. .(Osman Nuri KÜÇÜK Arş. Gör. Erciyes Ü. İlahiyat Fakültesi)