Bugün sadece İstanbul’ da 1 milyon 305 bin 307 adet mülteci var! Bu sayının büyük bir çoğunluğu Esenyurt’ ta yaşamlarına devam ederlerken diğer çoğunluk ise farklı ilçelere dağılmış durumda.

Bugün sadece İstanbul' da 1 milyon 305 bin 307 adet mülteci var! Bu sayının büyük bir çoğunluğu Esenyurt' ta yaşamlarına devam ederlerken diğer çoğunluk ise farklı ilçelere dağılmış durumda. İş Ensarlık/Muhacirlikten çıktı. Ne biz Ensar olabildik ne de gelenler muhacir olabildiler! Toplumsal kaygı artıyor. Kamu barışı ise tehlikede! Emperyalizm' in Ortadoğu' da başlattığı kargaşa ve keşmekeşin sonuçlarını ağır şekilde yaşıyoruz. Kadim kültürümüz' de lezyonlar var ve derhal müşahede edilmeli.

Halk İsyan Ediyor!

Mülteci meselesinin soyutlaştırılmak istenildiği gün gibi ortada. Bu bir sorun. Hem de çok büyük bir sorun!

Çözüme odaklı adımların atılmasından ziyade ırkçı ifadeler ile hümanist/liberal düşüncelerin arasında kalınmış bir beka sorunumuz var bizim. 'Öz vatanımız da üvey evlat olduk' söylemleri ile 'bizi mülteci ile vurmak istiyorlar, mesele mülteciler değil onlar bizim kardeşlerimiz' ifadelerinin arasındaki kutuplaşmanın ayazında buz kesiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde mültecilerin çokça yaşadığı alanlarda gözlem yapma fırsatım oldu. Tabelaları, yaşamsal faaliyetleri, sosyal etkinlikleri, konuşmaları ve daha birçok şeyleri bizden başka ve bu farklılık onlarla beraber yaşamak zorunda bırakılan Anadolu insanının yaşam ritmini artık zorlamaya başlamış.

Vatandaşın ekseriyetle 'neden burada olduklarını' algılamaya ve anlamaya çalışırken sinirleri bir hayli gergin! Çoğunluğun görüşü olarak mülteci meselesinin ülkeler arası bir sorun olduğunu ancak neden bunun bedelini halkın yüklenmek zorunda kaldığının cevaplarını merak ediyorlar. Hatta istiyorlar!

Halk ne diyor?

Yaşlı ve yüzünde yaşamın derin izleri bariz şeklide belli olan bir amca ile konuştum. Şöyle diyor amca; 'Bize serbest olmayan ne varsa onlara serbest. Biz yasalarımıza ciddi şekilde uydukça onlar tam tersi ciddiyetsizlikle uyum göstermiyorlar. Şımarıklar, hadsizler!' Yıllardır bölgede yaşamış ve esnaflık yapmış bir abinin ifadesi de şöyle; 'evimize, işimize giderken tedirgin olduğumuz zamanlar oluyor. Hafta sonları ailemle açık bir alanda rahatça vakit geçiremiyorum.'

Başka bir vatandaş konuya dahil olup şaşırtıcı bir iddiada bulundu; 'bulunduğum mevkide Afgan asıllı bir mülteci var. Kaçak yollardan ülkeye girmiş ve biz de işlem yapılması için görevlilere haber verdik. Görevliler geldiler, gerekli evrakları göstermesini istediler ama adam göstermedi. Sonra şöyle dedi; 'göstersem de göstermesem de beni sınır dışı edemezsiniz. Göç idaresine göndereceksiniz onlarda beni salarlar zaten' dedi. Sonuç olarak geri dönmelerini isteyen vatandaşların haklı gerekçeleri var.

Bu bir yabancılaşma süreci değil, başkalaşma sürecidir.

Sığınmacı sorunu ne popülist jargonla geçiştirilip halkın gazı alınabilecek bir durum ne de aşırıcılığa kaçıp faşizme dayandırılabilecek bir durum. Konu esas itibari ile herkes için ciddi demografik bir beka sorunudur. Her ne kadar *efendim şu an için demografik bir sorun yok' deseler bile inanmayın. Var!

3 tane ayrı ayrı açıklama yapıldı hangisi doğru açıklama?

Mart ayında yapılan açıklamalar 'biz göndermeyeceğiz' oldu. Sonra 'gitmek ve geri dönmek isteyenlere yardımcı oluruz' oldu. Gönüllü ve onurlu bir dönüş için adım atmaya hazırız ifadesi de arkasından geldi. Son günlerde ise '1 milyon Suriyeli Kardeşimizin Gönüllü Dönüşlerini Sağlayacağız' denildi.

Yapılan bu açıklamalardan hangisi sonuçlanır önümüzdeki günlerde göreceğiz ancak önceleri düzenli olarak ifade edilen bu göç dalgasının 'düzensiz göç' olarak isimlendirilmesi bile umutlandırıcı. Demek ki dikkate alınmaya başlandı olarak yorumluyorum meseleyi.