Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.”, dediği ezanlarla birlikte bugünlerde bir türkü yankılanıyor Türk- İslam ülkesi Türkiye’min semalarda…

Mehmet Akif Ersoy’un;

“Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.”, dediği ezanlarla birlikte bugünlerde bir türkü yankılanıyor Türk- İslam ülkesi Türkiye’min semalarda…

Bir türkü ki; 15 Temmuz 2016 günü Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Türk milletine karşı girişilen kahpe darbeye karşı koyan Türk milletinin toplandığı milli ruhun ve milli şuurun yeniden ve güçlü bir biçimde şahlandığı meydanlarından yükseliyor arşa:

Baş koymuşum Türkiye’min yoluna

Düzlüğüne yokuşuna ölürüm

Asırlardır kır atımı suladım

Irmağının akışına ölürüm…

Sevdalıyım yangın yeri bu sinem

Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem

Pınarlardan su doldurur Eminem

Mavi boncuk takışına ölürüm…

Düğünüm, derneğim, halayım, barım,

Toprağım, ekmeğim, namusum, arım

Kilimlerde çizgi çizgi efkârım,

Heybelerin nakışına ölürüm…

Irmağının akışına, mavi boncuk takışına, heybelerin nakışına ölürüm diyen bu türkünün yazarı;; yüreği ile bütün bu coğrafyayı kucaklayan; vatan, millet ve Türklük aşkı ile dolu bu şair; büyük ülkü şairi Dilaver Cebeci’dir.

“Hani mavi denizlerim

Üç kıtada nal izlerim

Kör mü oldu bu gözlerim

Çaşıtları seçmez gayrı.” , diyen bu vatan yürekli müstesna şair, bu, Türk-İslam ülküsünün söz eri; Anadolu coğrafyasının yetiştirdiği; vatan, millet, bayrak ve ezan sevgisi ile yoğrulu Türkiye’m şairi;

“Tespihim ülkümün doğum sancısı

Tespihim alnımda otuz üç damla ter...

Allahu Ekber... Allahu Ekber... Allahu Ekber…” diyen bu ülkü devi; İstanbul’un fethinin 555. yıldönümünde 29 Mayıs 2008 yılında Hakk’a yürüyerek aramızdan ayrılmıştı.

Yaşasaydı yazdığı şiirin milletini nasıl bir araya topladığını görseydi diyemiyorum/ diyemeyeceğim.

İyi ki o yüreği vatan kadar büyük Gümüşhaneli o yürek insan, ülkesinin düştüğü ve düşürüldüğü bu durumu görmedi.

İyi ki cinnetin doruklarında kendi meclisini bombalayan uçakların Ankara semalarında uçarken çıkardığı homurtuları duymadı.

İyi ki Türk ordusu içerisine her nasılsa sızmış ve sızdırılmış hainlerin kendi milletine çevrilen namlulardan yağan kurşunlarla şahadet şerbeti içenlerin feryatlarını duymadı.

İyi ki Allah’ı Allah’la aldatanların, üç kuruşluk dünya nimeti için vicdanlarını satanların, alçaklıkta sınır tanımayanları kahpeliklerine şahit olmadı.

İyi ki yalanla beslenen, riya ve takıya ile boylanan; hırsı uğruna her şeyi mubah gören devlet ve millet düşmanlarını tanımadı.

İyi ki; saltanatlarını için inançlı insanların duygularını sömürerek yükselen; kene gibi başkalarının kanlarını emerek palazlanan dindar görünümlü dinsizlerin çıkar ve mevki uğruna yapabilecekleri cüret kârlıkları görmedi.

İyi ki oyun içerisinde oyun tezgâhlayanları Türk milletini aptal yerine koyan, onun aklıyla ve ferasetiyle alay edenleri tanımadı.

İyi ki yüce dinimizi ve dini değerlerimizi hilye ve desiselerle köşe dönme ve koltuk kapma uğruna yok edilmesine sebep olan; hırsına yenik düşen, güçlendikçe daha da güçlenmek; kazandıkça daha çok kazanmak isteyen bu gözü dönmüş haşerelerin, bu cehennemliklerin yaptıklarına şahit olmadı.

İyi ki şeytana pabucunu ters giydirecek kadar ustalaşmış bu sapıkların sapıklıklarını bizlerle birlikte yaşamadı.

Evet, Türkiye’m şiirinin şairi, bütün bunları görmeden, duymadan, şahit olmadan, bire bir yaşamadan ayrıldı aramızdan.

Bu yıl, o Türkiye sevdalısı Şairin, Dilaver Cebeci’nin ölümünün sekizinci yılı. Ruhu şad mekânı cennet olsun.