TÜRKÇELEŞMEK DE NEYMİŞ?

Türkiye’de son 2 – 3 neslin kafasında Türkçenin lâfız-mânâ bağları az çok kopmuş ve zayıflamıştır. (Tendonları kopmuş bir sporcu ne kadar iyi futbol oynayabilirse, lâfız-mânâ bağları koparılmış bir dili kullanan da o kadar güzel konuşabilir... İlkinde en kötü ihtimal, bir kişinin futbol hayatının bitmesidir; ikincisinde en iyi ihtimal, bir milletin toptan Alzheimer hastası olmasıdır.)

Disiplini gittikçe kaybolan Türkçeyle söylenen / yazılan sözler çoğu zaman belirsiz bir yönü işâret ediyor.

***

“Türkçeleşmek” mefhûmu da öyle...

“Türkçeleşmek” diye bir şey TDK’nın lügatinde yoktu. (“Uydurukça” kelimesi hâlâ yok...) Bu fiil, TDK’nın TÜRKÇE SÖZLÜK’üne son yıllara kadar alınmamıştı. Hâlbuki bu kelime Ziya Gökalp’ın 1918’de basılan o meşhur “Lisan” şiirinde geçiyordu:

“Uydurma söz yapmayız,

Yapma yola sapmayız,

Türkçeleşmiş, Türkçedir;

Eski köke tapmayız...”

Peki, niçin yoktu?

Herhâlde “Türkçeleşmek” diye bir şeyin varlığını kabûl etmek istemediği için... “Başka dillerden gelen kelimelerin Türkçede kabul görüp benimsenmesi, sevilip kullanılması, Türkçenin malı olması” diye târîf edebileceğimiz bu kelimeyi TDK pek sevmedi gaalibâ. (Tıpkı “uydurukça” diye bir gerçeği görmek istemediği gibi...)

***

TDK’nın şimdiki TÜRKÇE SÖZLÜK’ünde ise “Türkçeleşmek” kelimesine eksik mânâ verdiğini görüyoruz. Evet, TDK’nın “Türkçe niteliğini kazanmak” diye sunduğu târifin kifâyetsiz ve isâbetsiz olduğu belli. Türkçede asırlardır kullanılan bir kelime, meselâ “büyük ünlü uyumu” adını verdikleri kaaideye uymuyorsa “Türkçe niteliği” kazanmış sayılmayacak mı?

***

Yazdığı kitapları “Anlatı Yerlemleri” gibi öz Türkçe kelimelerle allayıp pullayan, böylece TDK’yı bile sollayan ve “utku yırlamları”nın mûcidi Nurullah Ataç’ın tahtını sallayan Tahsin Yücel’e göre bu “büyük ünlü uyumu” meğer nelere kaadirmiş... Ona göre “Türkçenin ayırıcı bir özelliği olan ses uyumu da... Kullanıcıyı daha duyarlı kılar, dilinin kurallarına uymayan yabancı kökenli sözcükleri daha soğuk karşılamasına neden olur”muş...

Kubbealtı Lugatı’nın târifleri TDK’dan hâllice olurdu ama “Türkçeleşmek” kelimesini îzâh etmek için kullandığı ifâde TDK’nınkinden iyi çıkmadı: “Türkçe’nin özelliklerine uymak.” (Tek fark şu: TDK, asırlar ötesinden hortlattığı “nitelik” kelimesini, Kubbealtı ise TDK’nın îmâl ettiği “özellik” kelimesini tercîh etmiş.)

Bu “Türkçeleşme”nin en güzel târîfini D. Mehmet Doğan yapmış:

“1. Türkçeye mal olmak. 2. Türkçeye tercüme olunmak.”

***

TDK, Türkçenin yüzyıllarca "Türkçeleşme" yoluyla elde ettiği zenginliği elinin tersiyle itti. Şimdi ona düşen, bu zenginliği Türkçeye geri kazandırmaktır...

Aksi hâlde TDK'ya lüzum yoktur...