Trump’ın itirafları ve S-400...

Kolay değil, hattâ muhal (imkânsız) görüyordum...

Burnu Kaf Dağı’ndaki ABD’nin tarihî itirafları bizimkileri (gizli ve açık Erdoğan düşmanlarını) olduğu kadar bütün dünyayı da şaşırttı...

− Türkiye’ye âdil davranılmadı...

− Türkiye Patriot’ları istedi, Obama yönetimi (“ABD yönetimi”) vermedi, Türkiye’ye haksızlık yapıldı. (Biz vermeyince S-400’leri aldılar.)

− Türkiye ile olan 75 milyar dolarlık dış ticaret katlanarak arttırılmalıdır...

Erdoğan çetin adam ama biz anlaşıyoruz... (bizi ikna etmeyi başarıyor)

“Mesele karışık ama halledeğiz” diyor Trump. Belki de vapur satıcıları gibi, “S-400’leri alın ama hemen gitmeyin, yanında bir de Patriot verelim” demek istiyordur...

Suudi Arabistan’da da Patriot’lar var fakat S-400’ler için de sırada bekliyorlar.. Ve başka bir çok ülke var S-400 siparişi veren...

Nedeni de basit. Patriotlar güçlü ancak S-400’ler daha güçlü... S-400 Hava Savunma Sistemi, Rus yapımı orta ve uzun menzilli füze savunma sistemidir.. Modern ve gelecekteki tüm hava - uzay saldırı araçlarını imha etmek için geliştirildi.

Obama Patriot’ları vermiş olsaydı da S-400 alınmalıydı... Bir ülkenin savunma sistemini güçlendirmesinden daha tabiî ne olabilir.

* * *

Gelelim iç siyasi çekişmelere... Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha isbatladı ki, zátıâlileri gerçekten de bir dünya lideridir...

Zaten muhalif yazar çizerler dahi; çalışkan ve ülkesi için gece gündüz çabalayan, yıpranan biri olduğunda hemfikir...

Türkiye 31 Mart seçimlerinin gölgesinden kurtulmalı ve stratejik hedeflerine odaklanmalıdır! Erdoğan’ın hakkı yenilmemeli, gıyabında duâ edilmelidir. Ve artık bir TÜRKİYE İTTİFAKI yapılmalıdır...

Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da seçimler için oluşturulmuş partiler arası ittifaklar idi.. Politikanın böyle şeylere ihtiyacı olabilir, gayet tabiîdir.

Lâkin stratejik menfaatler, Beka Meselesi sözkonusu olduğunda küçük ittifakların bir araya gelip BÜYÜK TÜRKİYE İTTİFAKINI gerçekleştirmeleri hamiyyet ve vatanseverliktir, şarttır.

Hiç kimse ve hiçbir parti Türkiye’den büyük değildir... Adı üzerinde parti, yani parça...

Düşman parçayı sever... Hattâ yoksa, parçalamak için uğraşır. Zira ne kadar çok parça varsa o kadar kolaylaşacaktır işi...

Türkiye bir İslâm ülkesi olarak aslında bu konuda çok şanslıydı. Lâkin şansını tepmiş, giderek gâvurlaştığı için en büyük kozunu dahi (Halifelik) kaybetmiştir..

Türkiye’yi parçalamak isteyenler gafili olduğumuz Müslüman Toplum şansının idrâkinde oldukları için tarih boyunca en ziyade bu sahada ayağımızı kaydırmaya uğraştılar...

İslâm’dan ne denli koparabildilerse o denli başarılı oldular. Yalnızca sol-sağ ve sair parçalara bölmediler. Muhammedî tarikat ve cemaatleri bile birbirine düşman ettiler.

O hale geldi ki cemaat yahut tarikatından olmayana “ihvan” bile demiyor bazıları.. Onlar demiyor lâkin Kur’ân diyor:

“Mü'minler ancak kardeştirler. (O hâlde dargın) kardeşlerinizin aralarını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete şayan olasınız. (rahmetiyle –düşmanlarınızdan− korunabilesiniz). (Hucurat, 10)

Türkiye İslâm’dan şöyle veya böyle uzaklaşmaya devam ediyor.. Hergün sokakarda kollarımı makas gibi açarak “durun kalabalıklar” diye haykırasım gelir. Şimdi tımarhaneye de atar bunlar...