“TL güçleniyor” esprisi

Türkiye’nin siyasi otoritelerinin maaşlı ekonomi danışmanlarına hayranım. Hepsinin tek tek üzerimde büyük hakları vardır. Koalisyon hükümetlerinden bugünkü hükümete kadar bütün “ekonomi danışmanları”na medyunu şükranım.

Türkiye’de çok partili sistemde mizah yapılabiliyordu ve o günlerde mizah ihtiyacımızı karikatür dergileri, tiyatro oyunları ve televizyonlardaki mizah programlarından karşılıyorduk. Sonra mizahçılar işi bozdu. Hepsi müzmin muhalifliği, “müzmin Erdoğan düşmanlığı”na çevirdiler.

Karikatür ve mizah dergileri bu düşmanlığın yanısıra bel altı rezilliklerinin espri olarak yayımlandığı paçavralara dönüştüler. Ve sonuç olarak bizim mizah ihtiyacımız matbuat tarafından karşılanamaz oldu. Bu açığı az da olsa Misvak dergisindeki çocuklar gideriyor. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.

Son yıllarda, (Ecevit’in başında olduğu batak hükümet dahil olmak üzere) mizah ihtiyacımı gidermek için “ekonomi danışmanları”nın katıldığı tv programlarını izliyor ve yazılarını okuyorum. Bunlar beni oldukça eğlendiriyor.

Hatta Bakan Albayrak’ın ekonomi ile ilgili değerlendirmeleri, Gırgır dergisinin kapanmasından sonra yıkılan umutlarımı yeniden diriltti desem yeridir.

Herkes ekonomik kaos buhran söylemlerinin peşinde gidip kara kara düşünüp içlerini ve hayatlarını karartırken, ben ekonomi danışmanlarının açıklama ve yazıları ile eğleniyorum. Günümüz koşullarında ortalama 50 TL vererek gidip izleyebileceğim bir tiyatro skecini bunlar bana bedava izletiyorlar. Bunlara teşekkür etmeyeyim de kime edeyim.

Bu arada bana kalırsa Yiğit Bulut ve Cemil Ertem’in ekonomi açıklamaları ve yorumlarını izleyebilmek için Biletix’ten bilet alınması lazım. Ve bana göre bu biletlerin değeri 100 TL’den aşağı olmamalı.

Çünkü, Marko Paşa’dan Bu böylesine kesintisiz ve güldüren mizah üretilmedi. Hatta Yiğit ve Cemil kardeşlerimin ürettikleri espriler, Marko Paşa’ dan bu yana bütün mizahçıların ürettiği esprilerden kat be kat üstündür. Çünkü onlar güldürürken düşündürüyordu. Yiğit ve Cemil kardeşlerimin ekonomi konulu esprileri düşündürmeden direk güldürüyor. Yani beyin yorulmuyor, sadece gülme nöronları harekete geçiyor.

Bu günlerde yine bu maaşlı ekonomi danışmanlarının piyasaya sundukları inanılmaz ve aklın sınırlarının dahi çok ama çok dışında olan bir esprileri piyasada dolaşıyor. Diyorlar ki “TL, Dolar karşısında sürekli değer kazanıyor.”

İşsizliğin kol gezdiği, maaşların ev geçindirmeye yetmediği, insanların faturaları ciğer yakmasın diye yakmadığı Doğal gazın “Saba Melikesi Belkıs” değerinde olduğu böylesi soğuk günlerde bu espri çok sıcak ve inanılmaz güldürüyor insanı.

Sormak lazım TL, Dolar'a karşı niye güçlendi?

TL, ne zaman güçlenmiş? Yılın başında TL’nin kıymeti ne idi bugün ne oldu?

20018 yılının başını bırakalım, siyasi tarihimizin en ilginç figürlerinde olan Sayın Devlet Bahçeli’nin “seçime gidiyoruz” dediğinde 1 Dolar kaç TL idi? Devletin resmi kayıtlarına bakıyoruz, o zaman 4.09 TL imiş. Bugün ise 1 Amerikan Doları 5. 25 TL. Yani yaklaşık yüzde 28 değer kaybetmiş. Tabi 1 Dolar’ın 8 TL sınırına dayandığı geçtiğimiz haftaları saymıyorum.

TL’nin 1 Ocak 2018 tarihindeki dolar karşılığına baktığımızda değer kaybı yaklaşık yüzde 40.

Mahalle pazarlarında bile bir kilo domates 7, asgari ücret de 1603 lira iken “TL, Dolar’a karşı güçleniyor” esprisi insanı güldürmekten delirtiyor. Ya da delirtmekten güldürüyor. Bu durumu tam net bilmiyorum ama Fizikteki Kovalent Bağ veya halk arasında bilinen “tencere-Kapak ilişkisi” gibi bir şey bu “TL, Dolar’a karşı güçleniyor” lafı.

Bizim mizah sever Ekonomi Danışmanlarının esprilerinden başımızı kaldırıp etrafa baktığımızda ABD’nin önümüzdeki yıl faizlerin beklendiği kadar hızlı artmayabileceğini söylediğini duyuyoruz.

ABD bu açıklamayı yapınca Petrol fiyatları düşüyor. Bunu engellemek için Putin hem İdlib hem de Ukrayna’yı vuruyor. İçeride ise insanlar beğenmedikleri işte çalışmadıklarından dolayı işsizlik patlamış, çalışan aldığı maaşla geçinemiyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomi krizinin yaşandığı Ecevit’in rezilce idare edip batırdığı dönemin krizine bakalım:

Ecevit Krizi’nde yani Türkiye’yi tam olarak batırdığı 2001'de işsizlik oranı yüzde 8.4 idi.

2002'de ise 10,3’e çıkmıştı.

Türk Lirası’nın ABD Doları karşısında güçlendiği 2018 yılında, yani bu gün işsizlik oranı 11.1.

Daha doğrusu günümüzde insanlar sunulan işleri beğenmemesinden dolayı Türkiye’de oluşan işsizlik oranı bu.

Öyle hemen fitne fücur yapmayalım. Bu ikazımda ciddiyim. Çünkü anketlerde birinci sorun hayat pahalılığı yani kazandığımla geçinemiyorum diyenlerin oranı yüzde 48. Eğer hayat pahalı olsaydı bu oran yüzde 70’lerde olmalıydı

En önemli sorun işsizlik yani ya ben ya da yakınlarımdan biri işsiz diyenlerin oranı % 12. Bakın haksız değilmişim demek ki.

Yurt içi ve yurt dışından yapılan değerlendirmelere göre Kredi büyüme oranı negatif. Ama aslanım TL güçleniyor... Gel de bu anketlere, istatistiklere gülme, kahkahalara boğulma.

Biz bir credit crunch yaşıyoruz. Birileri bunu çikolataların bir pazarlama markası olan “crunch” gibi göstermeye çalışıyor.

Bu maaşlı danışmanların dediklerine uyarsak, yani yemeyi içmeyi, giyinmeyi ve her türlü alışverişi bırakırsak, küçülüp cari fazla veririz ve TL de daha fazla güçlenir. E bu danışmanları ben sevmeyeyim de kim sevsin.

Kanaatimce Türkiye bundan daha iyi bir kur seviyesinde ve ülkeyi felç etmeden iyi bir noktada dengeye ulaşabilirdi. Ekonomi danışmanlarının marifeti ile kibir ve cehalet tarafından yönetildiğimiz için çoklu denge ortamında en kötü dengeye doğru ilerliyoruz. TL güçlenmişmiş... Bu “Ekonomi danışmanları” Bizim ROK’tan daha beter.