TAM BAĞIMSIZLIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferinin yıldönümünde adeta Alparslan ordusunun Anadolu’ya girişi gibi Malazgirt’ten “diriliş” mesajları yolladı.

Vatanın ve milletin birliğine vurgu yaptı, 16 Türk devletinden söz ederek Türk milletinin güç ve kudretini hatırlatırken 15 Temmuz’da milletin yazdığı yeni destanı anlattı:

"Anadolu, Ey Anadolu... Altı kanla üstü çileyle yoğrulmuş Anadolu, geçmişimiz Anadolu... Çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirasımız Anadolu. 946 yıldır bizimlesin. Bunca yıldır kardeşlerinin hem köprüsü hem umudu oldun. Bugün de devam ediyorsun. Yazık sana ağlamayan şaire, sana titremeyen vicdana... 15 Temmuz'da Türk milleti sana öyle bir sahip çıktı ki tüm dünya şaştı kaldı. Ne diyor şair; Dur yolcu, eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir.”

***

Malazgirt zaferi gibi 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruzla Anadolu Topraklarının Türk’ten başkasına yar olmayacağı bir kez daha ilan edildi dünyaya.

Ehl-i Rum’un, ehl-i salibin, Malazgirt’te kaybettiği Anadolu’yu yeniden sahiplenme hayalleri 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da yıkıldı.

Başkomutanlık Meydan savaşında boylarının ölçüsünü alarak kaçışanlar, Gazi Mustafa Kemal’in “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” komutu karşısında kendilerini Ege’ye zor attılar.

1071’de Malazgirt’i giriş kapısı yapan Türk milleti, 1922’nin 9 Eylül’ünde denize döktüğü düşmana Anadolu’nun kapılarını İzmir’de kapattı.

***

Yaklaşık bin yıldır bu toprakları Müslüman Türk’e reva görmeyenler türlü türlü yollarla, çeşit çeşit hilelerle, tuzaklarla bu milleti bölmek için çabaladılar.

Nifak soktular, Sünni-Alevi, Türk-Kürt diye ayırmaya kalktılar…

İsyan çıkarttılar, terörü kullandılar, son olarak 15 Temmuz’da darbeyi denediler.

Biliniz ki bu kumpasların, bu tezgahların, bu kirli oyunların, bu iğrenç kalleşliklerin arkasında hep aynı tahammülsüzlük vardır.

Bu güzel toprakları, bu çilekeş olduğu kadar da güzel Anadolu’yu Müslüman Türk’e yar etmeme hayali, ütopyası vardır.

Bu kin bu nefret, bu garaz ondandır.

Bu bin yıllık öfkedir ki her zaman ateşi yüzümüze çarpmakta, her zayıf anımızı yakaladığında ciğerimizi dağlamakta, yüreğimizi yakmaktadır.

O yüzden bize uyku yoktur.

O yüzden gaflet haramdır bize.

Düşman uyumaz çünkü.

Birlik olmalıyız.

Düşman bize karşı birlik oluyor zira.

Birinci Dünya Harbinde onlar için can verdiğimiz Almanlar bile bugün düşmanlıkta ötekileri aratmıyor.

Çok çalışmalıyız.

Bu ülke için, bu vatan için, bu topraklar için çalışmalıyız.

Güçlü olmalıyız.

Bu millet istiklaline, bağımsızlığına düşkün bir millettir.

Ama her alanda istiklal, her alanda bağımsızlık…

Silah ve mühimmatta onlara bağımlı hale geldikten sonra meydanlarda zafer kazanmışsın ne anlamı kalır?

Kendi silahımızı üretme konusunda son zamanlarda attığımız adımlar o yüzden çok değerlidir.

Tam bağımsız olmanın yolu hem siyasi, hem askeri, hem de ekonomik bağımsızlıktan geçer.

Günümüz dünyasında ekonomik bağımsızlık neredeyse siyasi bağımsızlığın ön şartı haline geldi.

“Bir devrin battığı” bu topraklarda bir medeniyet yükseltmeliyiz.

Muasır medeniyet seviyesinin üstünde bir medeniyet.

Kültürel bağımsızlık da ötekiler kadar önemli.

Maneviyat, öteki alanlardaki bağımsızlıkların zırhı, koruyucusu…

Aynı zamanda da itici gücü, dinamosu…

Anadolu’nun kapılarını açan, İstanbul’u fetheden, Çanakkale’yi geçilmez yapan, Dumlupınar’da düşmana diz çöktüren, Anadolu’yu yeniden alma hülyalarını Ege’de boğan o manevi güçtür.

O manevi zırhla maddi gücü birleştirdikçe; her yönüyle tam bağımsızlığımızı koruduğumuz sürece kimse bu milleti bu devleti yıkamaz.