Covid19, kadim bir vürüs olan Korona’nın 2019 modeliymiş.. Pekâlâ ismi nereden geliyor? Uzmanlar, “Korona virüsler tek zincirli RNA virüsleridir ve yüzeylerindeki çubuksu uzantıları ve çıkıntıları taç şeklinde olduğu için 'taç'ın Latince karşılığı olan «Korona» ismi verildi..” diyorlar.

Covid19, kadim bir vürüs olan Korona'nın 2019 modeliymiş.. Pekala ismi nereden geliyor? Uzmanlar, 'Korona virüsler tek zincirli RNA virüsleridir ve yüzeylerindeki çubuksu uzantıları ve çıkıntıları taç şeklinde olduğu için 'taç'ın Latince karşılığı olan «Korona» ismi verildi..' diyorlar.

Lakin bu virüs başımızın tacı değil, alenen ve kesin olarak başımızın belası. Öyle sanıyorum ki, 'asrın belası' olarak tarihe geçecek...

Her bela gibi korkunç. Her bela gibi dehşet saçıyor. Hatta bu zöyle bir bela ki, pandemic yàni küresel salgın ve binaen'aleyh dünya çapında dehşete yol açıyor! İnsanlık tarihindeki en ölümcül salgınlardan, (vebalardan) da korkutucu…

* * *

İstanbul büyük bir depremi bekliyordu. Fakat bugünlerde ne deprem konuşuluyor, ne de başka meseleler!.. Ev hapsinde olduğumuz, haberlere yoğunlaşıp korona vak'a ve ölüm sayılarına kilitlendiğimiz şu günlerde tek gündem Covid19.

Oysa korona dışında üzücü hadiseler de oluyor. Trafik kazalarında ölümler... PKK terörü... Hastahanelere (Şifahane olmalı) korona dışındaki hastalıklar yüzünden mecburen başvuranlar korku ile geliyor, hemen kaçmak istiyorlar.

Ne yapsın zavallılar, hastaneler korona için en riskli yerler. Hála tam bir düzenleme yapılamadı. Koronalı da, başka dertlerden muzdarip olan da aynı hastanelere geliyor, hatta birçok yerde tüm hastalar aynı kapılardan içeri alınıyorlar!

Diş ağrısı insanı ne hale getirir malûm. Lakin bugünlerde diş polikinliklerinin birçoğu kapalı. Korku dağları bekliyor. Öyle kolay değil bugünlerde insanları kabul etmek... Neyse en azından bazıları aciller için açıyorlarmış polikinliklerini.

Corona ya da taçlı bela... Belki azgınlaşan insanoğlu ile ilahî istihza. Muhtemelen, 'Dilersem sizi yarattığım en küçük bir mahlûkla bile hizaya çekerim, hála akıllanmayacak mısınız?' diyor Rabbimiz Teala.

Allah (c.c), Nahl Sûresi 90'ıncı ayetinde şöyle buyurmakta:

übhesiz ki Allah adaleti, iyiliği, (hususiyle) akrabaya (muhtac oldukları şeyleri) vermeyi emr eder. Taşkın kötülük(ler)den, münkerden, zulm ve tecebbürden nehyeder. Size (bu suretle) öğüd verir ki iyice dinleyib ve anlayıb tutasınız.'

İnsanoğlu bu ayet-i celîlenin de tüm Kur'an'ın da hikmetinden uzaklaştıkça uzaklaştı. Ve nihayet dikey plandan bela iniverdi.

Yukarıdaki ayetin son kelimesi olan tezzekkür, 'iyice dinlemek ve anlamak suretiyle ibret almak' olarak açıklanmış. Doğrudur lakin tezekkür, hatırlayarak tefekkürdür. Tefekkürden yàni etraflıca düşünmekten farkı, geçmişte yaşanmış benzeri hadiseleri, tarihte yahut hatıralarda kalmış ibretamiz olayları gözümüzde canlandırmak suretiyle daha derin bir düşünceyle fikr etmek, ibret almaktır.

Bunu yapmadığımız takdirde, Nasreddin Hoca'nın hindisinden farkımız kalmaz.

Hatırlayarak düşünelim... Nemrut'u, hani şu Hz. İbrahim'i (a.s) mancınıkla ateşe attıran ve kendisini tanrı ilan etmiş beyinsiz hükümdarı... Nasıl da aciz olduğunu, kafasına tokmakla vurdura vurdura öğretti Allah.

İlahî istihzaydı o da… Küçücük bir tatarcık sineğinin sinüs boşluğuna girmesi… Onlar virüsün ne olduğunu nereden bilecekti? Bugünün insanı biliyor, mikroskopla görebildiği bir mahlûkun yol açtığı dehşet onu ciddî bir TEZEKKÜRE zorluyor.

Hikmetinden sual olmaz. Allah'ım. Gazabından rahmetine, mağfiretine iltica ediyoruz. İçimizdeki beyinsizler yüzünden hepimizi helak mı edeceksin? Bize takat getiremeyeceğimiz yükü yükleme. Amin. 04.04.2020