Suriye politikası

“Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım.”

Bu sözler Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a ait.

Kurtulmuş Hürriyet’in yeni Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ı tebrik ziyaretinde bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra ekliyor:

“Tabii ki Esad rejiminin, zalimlerin yanında yer alacak değiliz. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz.”

Suriye probleminin başlamasından beş yıl sonra hükümet sözcülüğünü üstlenen bir Başbakan Yardımcısı tarafından bu değerlendirmenin yapılması çok önemli.

Bu özeleştiri aslında hükümet çevrelerinde öteden beri var.

Ancak kamuoyu önünde bu kadar net ifade edilmemişti.

Aslında Suriye konusundaki politika değişikliğinin ilk işaret fişeği, Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlıktan ve Başbakanlıktan ayrılma sürecinde etkili olan Pelikan Dosyası’nda ateşlenmişti.

Pelikan Dosyası adlı internet sitesinde “Selam Olsun” başlığı ile yer alan yazıda şöyle deniliyordu:

“Her şeyi o bilirdi. Ama teorik olarak.

Pratikte genelde çuvallardı. Örnek; Suriye.

“6 ayda Esed devrilir” dedi. Demekle de yetinmedi, bütün planlarını buna göre yaptı.

B planı yoktu. Çünkü çok emindi. Kendinden. Zekasından. Bilgisinden. Okumasından.

Esed kaldı. Hoca çuvalladı. Sonra bir sürü sıkıntı.

REİS yine de hocayı başkan yaptı.

Neden mi?

REİS hocanın, Suriye ve Filistin politikalarından hareketle, kendini devirmek isteyen Batı’yla uzlaşmayacak bir politikacı çıkacağını umuyordu.”

***

Komşularla sıfır politika diye yola çıkılmıştı.

Beşşar Esed Ankara’da dostane bir şekilde ağırlanmıştı.

Türk ve Suriye Bakanlar Kurulları ortak toplanmıştı.

Vizeler kaldırılmıştı.

Dönemin başbakanı Erdoğan Şam’da dünya lideri gibi karşılanmıştı.

İlişkileri geliştiren 52 anlaşma imzalanmıştı.

Bir Arap baharı rüzgarı her şeyi alt üst etti.

Beşşar Esed’ın da Kaddafi gibi devrileceği zannedildi ve Suriye ile ilişkiler yüz seksen derece tersine döndü.

“Stratejek Derinlik” içinde kaybolduğumuzdan, Beşşar Esed’in dış bağlantılarını göremedik.

Rusya faktörünü hesap edemedik.

Batıya fazla güvendik.

Ancak Beşşar Esed’in Londra’da yüksek lisans yaptığını fark etmedik.

Eşi Esma Esed’in İngiliz vatandaşı olduğunu es geçtik.

Zaman içinde batının bizi yalnız bırakabileceğini göremedik.

Keşke yapılan ikazlar dinleseydi.

Keşke belki bir bildikleri vardır diye muhalefetin sesine kulak verilebilseydi.

Hadi muhalefeti dinlemediniz, dışişleri bürokrasisi dinleseydi.

Hadi bürokrasiye de güvenmediniz.

Keşke Anadolu Ajansı ve TRT’nin Suriye’den geçtiği haberlerin de doğru olma ihtimali bulunabileceğini bir an için hesaba katsaydınız.

***

Bu politika değişikliğinde Rusya ile ilişkilerdeki değişimin de büyük etkisi var kuşkusuz.

Ama asıl önemli olan Kurtulmuş’un, izlenen politikanın baştan beri yanlış olduğunu belirtmesi.

Numan Kurtulmuş’un Ortadoğu’da yüz yıl önceki oyunun ikinci perdesinin oynandığı yolundaki ifadeleri de önemli.

Kurtulmuş’un 2. Sykes-Picot’nun sahnelendiği yönündeki ifadeleri Ortadoğu’daki gelişmelere duygusal değil daha gerçekçi bir bakış tarzının hakim olduğunu gösteriyor.

İnşaallah bundan sonra doğru bir yolda yürürüz.

Ba’de Harab-ül Basra…

Ba’de Harab-ül Halep…