Ortadoğu’da güreş

Dış politik gündem, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde ABD’ye yapacağı ziyarete kilitlendi.

Bölgemizde yaşanan birçok gelişmenin seyri 16 Mayıs’ta beklenen Trump-Erdoğan zirvesi ile şekillenecek.

Erdoğan’ın, günübirlik Kuveyt ziyaretinden dönerken Trump ile görüşmesi ile ilgili olarak “peşrev” ifadesi kullanması ilginç:

“Sayın Başkan ile yapılacak görüşmeyi neticelere göre, adeta ben peşrev gibi görüyorum.”

Peşrev, klasik Türk sanat musikisinde de giriş taksiminin ardından sergilenen bir saz eseri olarak bilinirse de burada kullanılan tabir daha çok, güreşteki kullanıma uygun düşüyor.

Hani pehlivanlar güreşe başlamadan önce ellerini birbirine ve uyluklarına vurarak, yerlerinden hafifçe sıçrayıp heybetlenerek rakibine gözdağı verir ya…

Trump- Erdoğan görüşmesi de Ortadoğu’daki güreş öncesinde bir güç gösterisi olacak gibi görünüyor.

Malum, iki ülkeyi Ortadoğu’da karşı karşıya getiren mesele ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek.

Erdoğan’ın ziyareti öncesinde Trump’ın PYD/YPG’ye yapılacak ağır silahları, mayınlara karşı korunaklı zırhlı taşıyıcıları da içeren yardım kararını onaylaması ABD’nin Türkiye’yi umursamadığı şeklinde yorumlandı.

CHP’den bu kararın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “gelme” mesajı anlamına geldiği yolunda açıklamalar yapıldı.

Bu karar karşısında Erdoğan’ın ABD ziyaretini iptal etmesi gerektiğini söyleyenler oldu.

Türkiye’ye karşı tutumuyla bilinen ABD Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass’ın Erdoğan’ı kastederek , “otoriter yönetimi ve Suriye'deki yararsız rolü göz önüne alındığında ziyaretini ertelemesi büyük bir kayıp olmaz” şeklindeki küstah mesajı da dikkat çekiciydi.

Hızını alamayan Haass, “Trump yönetiminin Suriye Kürtlerini silahlandırdığını görmek güzel” diyerek Türkiye düşmanlığını faş etmekten çekinmedi.

Bir başka küstah açıklama da ABD'li neo-con Michael Rubin’den geldi.

Rubin’in sosyal medyadan paylaştığı “Erdoğan'ın Türkiye'den ayrılması şu aşamada riskli olabilir mi? Geri dönememe ihtimali olabilir mi?” şeklindeki ifadeleri açıkça tehdit niteliğindeydi.

Bu kadar gemi azıya alacak cesareti nereden buluyorlar diye sorulabilir ama asıl soru sanırım onları tehditler savuracak kadar küstahlaştıran, öfkelendiren şeyin ne olduğu.

Sert kayaya çarptılar da ondan.

Alışmışlar bu güne kadar ne dedilerse yaptırmaya…

Şimdi istedikleri gibi at oynatamayınca kuduruyorlar.

PKK ile PYD/YPG’nin aynı şey olduğu kanıtlandıkça maskeleri düşüyor.

Gerçek suratları ortaya çıktıkça da küstahlaşıyorlar.

Kuzey Irak’ta Barzani, Suriye’de PYD/YPG denetiminde bağımsız ya da federatif bir Kürt devleti kurdurmak için verdikleri mücadele gün yüzüne çıkınca kabalaşıyorlar.

Sözümona amaç DEAŞ ile mücadeleymiş.

ABD kendi eli yanmasın diye PYD/YPG maşası ile DEAŞ’la mücadele ediyormuş.

Hoş ikisinin de ABD’nin maşası olduğu malum ya neyse…

Terör örgütüne karşı bir başka terör örgütü ile mücadele…

Erdoğan’ın ziyareti öncesinde silahların sadece DEAŞ ile mücadele için verildiği, başka bir amaçla kullanılmayacağı, iş bitince de geri alınacağı şeklinde bir açıklama yapıldıysa da bunun bir kandırmacadan ibaret olduğu, Türkiye’nin kararlığını kırmak için bir parmak bal çalma anlamına geldiği apaçık ortada.

Oysa DEAŞ ile asıl mücadeleyi yapanın Türkiye olduğu Fırat Kalkanı operasyonu ile tüm dünyaya gösterildi.

Ama onlar gerçekleri görmüyorlar.

Zira Türkiye’yi Ortadoğu’da görmek istemiyorlar.

Halbuki Erdoğan’ın da belirttiği gibi Ortadoğu Türkiyesiz olmaz…

Ortadoğu’da Türkiye’yi dışarıda tutan her plan butlana mahkumdur.

100 yıllık tecrübe bunu göstermiştir.

Türkiyesiz Ortadoğu kandır, gözyaşıdır, savaştır, hüsrandır.

Hala anlamayanlar varsa güreşe hazır olsunlar.

16 Mayıs’ta peşrev başlıyor.